Kürtler’in Ermeni soykırımına yaklaşımı nasıl olmalı?
O zamanlar biz yoktuk elbette ki -bu gerçeği kabul etmek beni de yaralıyor - ama atalarımızın bazıları, Türkler’in verdiği kıyım emirlerine uydu; zengin ganimetlere onlar da el uzattı.
Doğrusu, bazı Kürtler (keşke sayıları daha çok olsaydı) çaresiz Ermeniler’e saldırmayı reddetti ve bazı cesur Kürtler (ne yazık ki sayıları yine pek fazla değildi) Ermeniler’in yardımına koştu; onları ölümün pençesinden aldı.
Ama ne yazık ki birçok Kürt, bu acımasız suça iştirak ettiği için bugün bazı Kürt liderlerin soykırımdaki utanç verici rolümüzü kabul etmesi, yüreklendirici bir gelişme.
24 Nisan’da, yani bu korkunç holokostun 100’üncü yıldönümünde, Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Tereddütsüz, Ermeni soykırımını tanıyorum” diye beyanatta bulundu.
Ama yeter mi bu?
Dahası, Ermeniler bizi duyuyor mu?
Çoğu muhtemelen duymuyor bile.
Ermeniler, suça sadece ikincil olarak iştirak etmiş olan Kürtler’in değil; soykırımın gerçek suçlularının, yani Türkler’in özür dilemesini istiyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndaki Yahudiler gibi, kendilerini haksızlığa uğramış hissediyor; Naziler’in işlediği suçlar için Almanya Başbakanı Willie Brandt, Yahudiler’den ve Polonyalılar’dan nasıl özür dilemişse, Türkler’in de aynı şekilde harekete geçip özür dilemesini istiyorlar.
1970 yılında, Varşova’daki Yahudi gettosu kahramanlarının anıtını ziyaret eden Alman lider Brandt, ülkesinin işlediği suçların telafisi olarak son derece etkileyici bir jest yaptı ve bütün içtenliğiyle anıtın önünde diz çöktü.
Bu ilham verici fotoğraf, bütün dünyaya soykırım için nasıl özür dilenmesi gerektiğini gösterdi.
Ayrıca, “Bir resim, bin kelimeye denktir” sözünün en canlı kanıtı oldu.
“Niye yaptın?” diye soranlara, şöyle cevap verdi:
“Yakın tarihin yükü öyle ağırdı ki kelimeler kifayetsiz kaldığında herkesin yaptığını yaptım. Bu suretle, katledilen milyonlarca insanı yâd ettim.”
Ermeniler, inatçı Türkler’den hala böyle bir adım atmalarını bekliyor.
Fakat ne yazık ki Ankara’dan bir Willie Brandt çıkacağına dair herhangi bir işaret yok.
Belki de Türkler, pişmanlık dahi duymuyorlar.
Belki de yardıma ihtiyaçları var. Sadece Ruslar’ın yenilgisine uğradıkları Doğu Avrupa’da değil, silahsız Ermeniler’i yok etmekle kalmayıp, kadınlarına da el uzattıkları; “bu sizin dini görevinizdir, cihattır” diyerek bizi de aynı suça ittikleri Doğu Anadolu’da da yaşananları kabul etme konusunda tevazu göstermeleri gerektiğini anlamaları için.
Yahudi Holokost’unun suçluları, yani Almanlar, Türkler’e bu konuda yardımcı olmak için yeterli tecrübeye sahipler ama olur da yardım etmek istemezlerse, yedek oyuncu kulübesinde ısınmakta olan başka bir aday var: Ünlü aktör Ben Affleck.
Hollywood yıldızlarıyla Türkler çok sık yan yana gelmezler aslında ama son günlerde medyada çıkan bazı haberleri görünce anlıyoruz ki bazı hususlarda pek tabii biraraya gelebilirler.
Affleck’in son zamanlarda başı fena halde dertteydi; tıpkı Türkler’in son 100 yıldaki vaziyeti gibi.
Affleck, “Köklerinizi Keşfetmek” programımın yapımcısı Henry Louis Gates Jr’ın röportaj teklifini kabul etmişti ki başına hiç ummadığı bir hal geldi: Röportaj sırasında anne tarafından bir atasının köle sahibi olduğunu öğrendi!
Affleck yapımcıya bu bilgiyi gözardı etmesi konusunda ısrar etti, yapımcı da Affleck’in sözünü dinledi.
Aynen Türkler’in yaptığı gibi, Affleck de tarihi yeniden yazmaya çalıştı ama William Faulkner’ın gayet zekice gözlemlediği üzere, “Geçmiş asla ölmez. Hatta geçmiş, aslında geçmiş değildir.”
Atasının köle sahibi olduğuna dair tarihsel bilgilerin detayları ve Affleck’in gerçekleri gizleme teşebbüsü ortaya çıktığındaysa, muhakemesinde kusur ettiğini söyleyip çabucak özür diledi.
Affleck artık azat olduğuna göre, kendilerine Türk diyen 50 milyon küsurluk bu halka, hakikatin fincanından onlar da birer yudum alabilsinler diye yardım elini uzatmalı.
Belki de aktörümüzün Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hakkında bir film yapması gerek.
Atatürk, ellerini Ermeniler’in soykırımı ile kana bulamadı; ancak soykırımdan yararlanmakta da bir sakınca görmedi.
Ankara’daki Çankaya Köşkü’nü, malları zorla ellerinden alınmış bir Ermeni ailesinin toprağı üzerine inşa etmekten geri kalmadı.
Ama Elazığ, Diyarbakır, Mardin, Muş, Bitlis ve Van gibi yerlerde yapılanlara Kürtler’in de iştiraki var.
Atatürk, o bölgelerde şu vaatte bulundu: Tüm “Müslümanların” kurtuluş savaşı olan bu savaşta eğer Kürtler, Atatürk’ün Yunanlar’ı yenmesine yardımcı olurlarsa, onlara Ermeni topraklarını verecekti.
Bazı Kürtler, Atatürk’ün yanında oldu; böylece Atatürk savaşı kazandı.
Ama daha sonra, hem verdiği sözün, hem de sadık Kürt müttefiklerinin üzerine tükürdü.
Ermeniler “içten içe” Hristiyan Ruslar’ı destekledikleri için yok edilmişlerdi.
Şimdiyse Kürtler, Müslüman dahi olsalar, “medenileştirilmesi” yani “Türkleştirilmesi” gereken ”barbarlar” olmuştu; hoşlarına gitse de, gitmese de.
“Modern” Türkiye’nin kurucusunun körüklediği Türk-Kürt düşmanlığı, 90 yıl sonra bile hala ilk günkü kadar canlı.
Bu meseleleri anlatan ve Ben Affleck’in seslendireceği bir belgesel, belki, ama sadece belki, “Kim, kime, ne yaptı” konusuna bir miktar aklıselim kazandırabilir.
Bu belgeselden Kürtler de yararlanacaktır elbette.
Mesela, günümüzde, 2900 Ermeni yerleşiminin isimleri Türkçe ama bu yerleşimlerde çoğunlukla Kürtler ikamet ediyor.
Türkler eğer dekolonizasyon (sömürgeciliğin sonlandırılması) politikasını benimserse ve Kürtler de eğer sözlerinde dürüstlerse, bu yerleşim alanlarına Ermenice isimlerini geri vermeleri gerekir.
Ayrıca, Almanlar’ın İsrail’e ödediği gibi, özgür Kürdistan da Ermenistan’a tazminat ödemelidir.
Bu gerçekten parmak ısırtan ve alkışı hak eden bir ilk olurdu!
Böylesine alçakgönüllü, insani ve uygar bir adımın atılması, İslam Devleti’nin (IŞİD) canavarlığının tam tersi olurdu; adeta yepyeni bir çığır açıp, tüm dünyaya şöyle haykırırdı: “Bir IŞİD’e, bir de Kürtler’in yaptığına bakın!”
İşte o zaman Müslüman Kürdistan devleti, Hristiyan bir millete ulvi bir insaniyet sunmuş olacaktır!
Eğer Kürtler böyle muhteşem bir karar alırsa, Ermeniler duyduğumuz pişmanlığın samimiyetini elbette kabul edecek ve tüm dünya ayağa kalkıp dikkat kesilecektir!
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)