Yalandan şehitler

31 Mayıs'ta Qilaban’ın Sêgirka (Uludere/Şenoba) yöresinde Türk ordusuna ait bir helikopter düştü. İçindeki biri general 13 rütbeli öldü. Kaza mıydı, düşürülmüş müydü? Yazı konum bu değil.

 

 

Ama Sêgirka denince, adı cinayetlerle eşdeğer JİTEM merkezi taburunun akla gelmemesi mümkün değil. Civar vadiler JİTEM kurbanlarıyla dolu. Bir örnek: 28.06.1991’de Uludere belediya başkanı Yakup Kara ve arkadaşları Ali Benek, Hüseyin Babat, Hamit Kara ve Mehmet Ürün, Tabur bahçesinde kurşuna dizildiler.

 

Helikopter ölülerinin de misyonu aynıydı

 

Ama şu acayipliğe bakın; “şehit” ve “kahraman” ilan edildiler. “Teröristlere karşı savaşıyorlardı!” Cenaze törenlerinde resmi gelenek olduğu üzere; “Gözyaşları sel oldu!” “Acı yürek yaktı!”...

 

İktidarlar ve yalakaları, akbabalara benzerler, leş severler. Leşin terfilisi tercih edilir. Egemen, yerini o ölçüde sağlamlaştırır.

 

Ailelerin payına düşen mi? Egemenin çaldıklarından arta kalan “aylık” kırıntısı ve duvardaki solgun resim... Acı mı? O geçer mi hiç?

 

Gerçeği kabullenmenin zamanı geçiyor

 

Şehit iddiasıyla kasıt, haklı bir davada düşmek ise gerçek hiç de öyle değil. Helikopterde ölenler, işgalci amaçlarla orada idiler, dillerini, kültürlerini ve kimliklerini isteyen Kürtleri avlamak için orada idiler.

 

Onlar teröristlere karşı savaşmıyorlardı. Çocuklarınızın katlettiği Kürtler terörist olarak haber bültenlerinde size sunulurken, eminim sevinçten uçuyordunuz. Gerçekte ise terörist nitelemesini bizzat çocuklarınız hak ediyor.

 

Kürtler komşunuz, onlarla okuyor, arkadaşlık yapıyor, çalışıyor, ortaklık yapıyorsunuz, onlarla evlisiniz. Ancak çocuklarınızın onları öldürme görevini icra ettiğini görmek istemiyorsunuz. Hatta o utanç verici görevden gurur duyuyorsunuz. Şenoba Taburunun cinayetlerinden hangisinizin haberi var? Hanginizin umurunda?

 

Siz ölülerinizi kaldırıyorsunuz. Kürtler kendi ölülerini, çocuklarınızın öldürdüklerini kaldıramıyorlar.

 

Sizler ölülerinize ağlıyor, ağıt yakıyorsunuz. Kürtlere bu yasak.

 

Ölülerinizin mezarı belli, ziyaretgahlar. Kürdün mezar taşı bile yok, çünkü çocuklarınız Kürt mezarlıklarını yıkıyorlar.

 

Roboski’yi biliyor musunuz? Şenoba gibi onlar da Goyi aşiretinden. Savaş uçaklarınız Roboski’nin çocuklarını bombaladı, hem de ABD ve İsrail drone'larının yardımıyla, hem de insan etinin at ve katır etinden ayrılmasının imkansız olduğu vahşette.

 

Roboskilileri bombalayanlar terfi aldılar. Bugünkü genelkurmay başkanınız onlardan biri. Pilot kimdi? Muhtemelen çocukları vardır. Ailesi yaptığından gurur duymuş olmalı! Peki neden ismini/isimlerini açıklamıyorlar?

 

Çocuklarınızın engin Tenin Dağı'nın etek ve vadilerine inci gibi dizilmiş Uludere köylerine yaptığını biliyor musunuz? Bağları, cevizleri, meyve ve sebze bahçeleriyle gelin gibi süslü köyler, asker çocuklarınızın zulmü yüzünden 1994 yılında binlerce yıllık ata toprağını terkederek Güney’e göçtüler.

 

Orada da onları rahat bırakmadınız. Türk savaş uçakları durmadan bombaladı onları. Yetmedi DAIŞ’i saldılar üzerlerine. Göçmenliğin göçmenleri oldular. Hanginizin umurunda?

 

Helikopter ölülerinde ilginç bir detay

 

Kadın subay, “Balyoz Davası”ndan görevden uzaklaştırılmış. General de “15.06.2016 Darbe Tiyatrosu” sanığı. Anlaşılan “aklanma” imkanı verilmiş onlara. Ölçüsü de Kürt öldürmek. Ya da?

 

Kendi politik deneyimimden iyi biliyorum, böylesi durumlarda insan gözükara olur, sağduyuyu kaybeder, ölüm çoğu kez en iyi çözüm görülür. Ailelerin yerinde olsam, bir de bu yönden olayı kazarım. Tabii gerçekler onları ilgilendiriyorsa, gerçeği duyacak kadar cesaretleri varsa.

 

İyi bilsinler; sömürgecilik ve sömürücülük, ahlak tanımaz. Ucuz milliyetçilik ve bayrak vatan ajitasyonu, zavallı ailelerin acılarını suistimal etmekten başka anlam taşımamaktadır.

 

Yalanla hiç olmaz

 

Ailelerin acısı ve yası, ölenlerin etnik kimliği ve misyonundan ayrı insani bir duygudur, insani bir haktır. Kuşkusuz ailelerin gerçekten neler hissettiğini bilmiyor insan. Ne düşünüyorlar? Neler diyorlar? Ama kesin bildiğimiz şu; acı geçmiyor. Acıyı kızıştırsa da şunu hatırlatmayı zorunlu görüyorum:

 

Türk aileler! Çocuklarınız şehit değillerdir. Kahraman değillerdir. Ülkelerini savundukları için ölmüyorlar. Çocuklarınızın yaptığı terördür. Çocuklarınız insanlık suçu işliyorlar.

 

Çocuklarınız Kürtleri öldürüyorlar. Ama Kürtler öldürüldükçe, çocuklarınız da ölmesi kaçınılmaz.

 

Çocuklarınız, Kürt anne ve babaların acılarının nedenleridir. Kürt anne babalar acı içinde inledikçe, sizler de acıdan kıvranmaktan kurtulamayacaksınız.

 

Sorunun anahtar noktası bu değil midir? Gerçek görülmeli, gerçek haykırılmalıdır. Devletin gözüyle olaya bakıldığı müddetçe, acı kapıda olacaktır.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)