Zihin aşınımı

Örnek 1: “çözüm sireci”

 

AKP’ye karşı olan Türk siyasi partileri, basını ve hatta savaşta yakınlarını kaybedenler, AKP’yi “çözüm sürecini başlatarak PKK’nın güçlenmesine göz yummakla ve ordu operasyonlarını önlemekle” suçluyorlar. Suçlama partiler arasındaki seçim rekabetinden kaynaklansa, üzerinde durmaya değmez. Ama hayır, onlar asıl olarak Kürt davasına saldırıyorlar. Onlar, Kürt gerçeğini çağrıştıran her şeye şiddetle karşılar ki sadece MHP’nin değil, CHP’nin de içeriğine bakmadan “çözüm süreci”ne çıldırmışçasına saldırdığını çok iyi biliyoruz.

 

Bugünkü saldırıları, inkarcı baskıcı Kemalist düşünce ve politikaya dayanmakta ve planlı olarak yürütülmektedir. Fırsat bu fırsat, öyle bir korku yaratmak ve onu öyle bir zihniyete dönüştürmek istiyorlar ki bir parti bir daha Kürt sorunuyla ilgili olarak öyle bir şeye asla kalkışmasın.

 

Korolarına daihil olma tehlikesi yok mudur?

 

AKP iktidarı, kurnazlık yapıyor, oyalıyor, kandırıyordu. Ona duyulan öfkenin sabır sınırlarını aşması kaçınılmazdır. Bir de günümüzün kanlı sürecinin doğrudan sorumluluğu. Yine de Kürt sorunu ile ilgili temas, görüşme ve müzakere, partilerin isminden kopuk hayati bir gereklilik değil midir? Öte yandan tüm amaç kirliliğine rağmen, AKP hükümetinin görüşmeler yolunu açması, tarihi bir tabunun kırılmasına vesile olmadı mı? Görüşmelerden bir sonuç çıkmamasının bir nedeni de, MHP ile CHP’nin yarattığı ırkçı milliyetçi atmosfer değil midir?

 

AKP’nin bugünlerde yaptığı bayraklı ırkçı histerinin bir benzerini önce onlar başlatmadılar mı? AKP iktidarı karşıtı Türk partilerinden, özellikle CHP’den beklenen, daha cesur ve daha ileri adım atmalarıdır. Ama mevcut resme bakalım: Kürt sorununda iyimserliğe konu olabilecek bir yaklaşımları yoktur. Aksine, sorunu inkar yarışçılığı içindeler. AKP iktidarına karşı olma adına Kemalistlerle yan yana görünme, onlardan boş beklentilerin içine düşme, dünü unutmadan ileri gelmiyor mu?

 

Örnek 2: Hürriyet

 

Hürriyet gazetesi, 1980-1990’larda Kürtlere karşı basında ırkçı saldırganlığın öncülüğünü yaptı. Ölüm timleri için destek kampanyaları açtı. Karakollardan dizi yazılar yayınladı. Doğruları tersyüz ederek sundu. Ordu bülteni rolünü gördü. Gazetenin patronu ve köşe yazarları, sermayedardılar. “Hizmetlerinin” karşılığı olarak devletten ihale, kredi ve çeşit çeşit ayrıcalık kapıyorlardı. Hürriyet, ÖHD ve MİT’inbir parçasıydı. O, her türlü alçak komplo ve cinayette yer aldı. Birkaç örnek:

 

- Türk ordusu, 22.10.1993’ten başlayarak 36 saat boyunca Lice ilçe merkezini top atışı altında tuttu. 13 kişi hayatını kaybetti, 32 kişi yaralandı. 220 işyeri ve 400 ev yakıldı. İlçe yıkıntı içinde kaldı. Roketlerle kör olan bebekler vardı. Hürriyet’in vahşeti veriş tarzı: “PKK roketleri çocukları kör etti”. Halbuki ne atılan PKK roketi, ne de herhangi bir çatışma ve saldırı vardı.

 

- 1993-1995’te onlarca Kürt iş adamı, aydın, avukat ve bürokratı, Mehmet Ağar’a bağlı “Özel Birim” tarafından katledildi. Hürriyet’e göre cinayetler, Kürt mafya hesaplaşmasının ürünüydü.

 

- Önde gelen PKK’lı komutanlardan Şemdin Sakık, 13.04.1998’de Türk ordusunun eline düştü. 25.04.1998 tarihli Hürriyet’te Sakık’a mal edilen ifadeler yayınlandı. M. Ali Birand, Cengiz Çandar, Ahmet ve Mehmet Altan, Fethullah Erbaş, Akın Birdal ve daha birçok gazeteci, politikacı ve aydın, “PKK işbirlikçisi” gösteriliyordu.Hürriyet’in baş yazarı Oktay Ekşi, bu kişileri “vatan hainliği”yle damgalayarak hedef gösterdi. İHD Genel Başkanı Akın Birdal, 12.05.1988’de Ankara’da uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralandı.

 

-Gazeteci ve parlamenter Nazlı Ilıcak, 1.11.2000’de yaptığı basın dağıttığı bir belgede, Sakık’a mal edilen “itiraflar”ın generaller tarafından hazırlandığını ve yayınlanmak üzere “Andıç” ismiyle basına dağıtıldığını açıkladı. Utanç verici bir davranışa imzasını atan ve MİT mensubu kabul edilen Oktay Ekşi, terfi edercesine CHP’den milletvekili oldu ve halen de o görevdedir.

 

-Hürriyet, Kürt düşmanı gazetecilerin yeriydi. Ertuğrul Özkök ve Emin Çölaşan bunlardandı. Çölaşan, “mehmetçik gazeteci”, “tetikçi gazeteci” ünvanlarını alacaktı. O, bugün “Sözcü” gazetesinde aynı “görevi” ifa etmektedir.Bunlar, Kürt düşmanlığını “çözüm sürecinde” de sürdürdüler, hem de ağzı salyalı yeni yetme Yılmaz Özdil gibilerle takviyeli olarak.

 

Neden bu örnekleri veriyorum?

 

Aradan çok suyun aktığı doğrudur. Hürriyet gazetesi sahip değiştirmiştir. Değerli birçok demokrat gazeteci ve yazar, o ırkçı tetikçilerin yerini almıştır. Toplumda farklı gruplaşmalar ve çelişkiler öne çıkmıştır. Kemalistler ve AKP iktidarı yaka paça kavgaya tutuşmuşlardır. Kemalist basın, egemenliğini ve ayrıcalıklarını yitirmiştir. AKP iktidarının basını, yalan, yozlaşma, düşkünlük ve tetikçilikte Kemalist basını yaya bırakmıştır. Gazeteciler kiloyla alınıp satılan değersiz nesneye dönüşmüşlerdir.

 

Siyasi dengeler değişmiş, Kürt hareketinin rolü artmıştır. O, farklı çelişki gruplarının özelliklerini göz önünde bulunduracak, ister istemez farklı ilişki ve dayanışmalardan kaçınmayacaktır. Ve tabii ki o, ayrım yapmadan ifade özgürlüğüne, basın hürriyetine, basın emekçilerine yönelen tehlike ve saldırılara karşı durmalıdır. Ama bahsettiğim iki cephenin ve partilerinin karakterini gözardı etmeden. Dünün egemenleri, bugün iktidarı yitirdikleri için kendilerini “kurban” olarak görüyorlar. Olay bundan ibaret. Yoksa hangisi iktidar olursa olsun, aynı kin ve şiddetle Kürt düşmanlığı yapacaklarından zerre kadar kuşkumuzun olmaması gerekir.

 

Biz Kürtler çok mu safız? Olayları çabuk unutuyoruz. Öyle ki görüntüye kanarak yukarıdaki ırkçılardan alıntı yapan ve elektronik medyada paylaşanlarımız az değil. Belki de bu unutkanlık hastalığımız, ezilmişlik konumumuzdan ileri gelmektedir. Ya da egemen güç, olayları çabuk unuturuyor bize ve dünün ırkçılarını süsleyerek bir daha yuturuyor bize. Ve çark böyle dönüp duruyor.

 

Unutkanlığı nasıl isimlendireceğiz? Saflık ya da zihin aşınımı mı? Nasıl isimlendirirsek isimlendirelim, bedeli ağırdır, çünkü insan yanlıştan kurtulamıyor. Ne diyorsunuz, bugün de aynı tehlike güncel değil midir?Dünü unutan, bugünü doğru yorumlayabilir mi, yarını görebilir mi?

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)