Siyasal İslam’ın geleceği yok!
Kürdistan Böglesi’ndeki İslami partilerlere yakın kişiler “Siyasal İslamcı” ifadesinden pek hoşlanmazlar. Ancak üzerinde duracağımız konunun çerçevesini belirlememiz için akademik olarak sözkonusu ifadeyi kullanmak durumundayız.
“Siyasal İslamcı” ifadesi, isimlerinde “İslami” ekini taşıyan ve dinin yanısıra siyaset aracılığıyla yönetime ulaşmaya çalışan siyasi parti ve taraflar için kullanılır.
Önceleri yükarıdaki tanım daha açık bir şekilde dile getirilir, herşeyi “İslamlaştırma”ya çalışan parti ve güçler için kullanılırdı. Son 10 yılda sözkonusu partilerin düşünce şekli ve stratejisinde medyana gelen cüzi değişikliklerden ötürü ve demokrasinin gereği olarak, bu kapsamlı tanmın geride kaldığı söylenebilir.
Peki, geçmişi ele alarak ve geleceğe bakarak sözkonusu partilerin siyasi kaderi hakkında neler öngörülülebilir? Bu partiler bir yere varacak mı?
Siyasal İslam dalgasının tarihi Mısır’da Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) ve Pakistan’da da Ebu Ala Mevdudi’nin İslami Toplum’u “El Cemaa el İslamiye” hareketiyle ortaya çıktığı söylenebilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışının ardından başgösteren dalgada siyaset ve devlet yönetme özellikleri öne çıkıyor. Çünkü bu dalga dünyada İslam temsilcisi olarak 1922’ye kadar yıldızı parlayan bir imparatorluğun bakiyesiydi.
Siyasal İslam’ın yüzyıllık tarihinde garip olan ise, Filistin’in Gazze bölgesi dışında hiçbir yerde bir kez olsun yönetime gelememesidir.
Acaba “Arap Baharı”ndan sonra, tarihi boyunca onlarca sebepten dolayı iktidar olma girişimlerinde başarısız olan Siyasal İslam dalgası için artık bir şans var mı?
Üzerinde çalıştığı iki alanın başka güçlerce işgal edilmesinden dolayı sözkonusu dalganın eski sloganlarla devam etmesi artık çok zor.
Birincisi; daha önce sözkonusu hareket tarafından çok iyi bir şekilde kullanılan halkın yönetime karşı öfkesi, artık başka gruplar tarafından din ve siyaset karşıtırılmadan istihdam ediliyor. Bu yüzden Arap dünyasında artık Siyasal İslamcı hareketi “muhalif” bir ses olarak görülüyor.
Arap Baharı, adı geçen dalgaya geçici bir fırsat verdi. Ancak Arap toplumunun anti - demokratik durumu, İslami partilerin doğasından ötürü bu fırsat çok uzun surmedi. Mısır’da Müslüman Kardeşler’in başına gelen İslami partilerin çalışma metodları açısından yaşadıkları büyük bir tecrübeyidi.
Siyasal İslamcı’nın üzerinde çalıştığı başka bir alan ise dinin yanısıra mezhepler ve Müslüman milletleri temsil etmesiydi. Global değişimler ile ülkeler arasındaki çekişmenin artmasıyla, artık bu devletler ve yönetimler bizzat bu görevi üstlenerek din, kültür, mezhep ve gelenekleri de temsil ediyor.
İslami partilerinin muhalefet tavrının zayıflaması, devletlerin mezhepsel ve dini bir savaşta olmalarından kaynaklanıyor. Sözkonusu partiler, devletlerine destek vermek durumunda veya en azından bu dönemde muhalefet etmemek zorundalar bırakmak zorundalar. Bu da tabanlarını olumsuz anlamda ciddi bir şekilde etkiliyor.
Dılayısıyla İslami partilerin, sıradan bir partinin yapabileceği siyasi ve sivil mücadele dışında verebileceği birşey yok. Ayrıca sözkonusu partilerin kendi devletlerinin güçlenmesini sağlamak adına verecekleri destek dışında yönetim içinde doldurabilecekleri bir konum da yok!
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)