Rusya vuruyor, Şam vuruyor. Tek yol Türkiye. Türkiye'yi boğacak yük. Türk ordu operasyonunda bu faktörlerin etkisi belirgin.
Cerablus gibi bu operasyon da Putin markalı. Ortaklık değil, "emir verme" var: "Adamlarını yola getir, yoksa ...". Cerablus'ta DAIŞ diretti, vuruştular. İdlib'de davet var. O "kahramanlık" böbürlenmeleri tümden yalan.
Moskova ve Tahran, önceki Suriye'yi inşayla meşguller. Doğrusu bu kadarını beklemiyorlardı. Ankara hiçbir isteklerine hayır demiyor (diyemiyor).
Kuşkusuz olayın bölgesel boyutu da var. Mademki ellerine fırsat geçmiş, neden ABD'yi sıkıntıya sokmasınlar? Sokuyorlar da. Her işbirlikleri, Washington-Ankara ilişkilerini daha da gerginleştiriyor.
Ankara'nın derdi
Kürtlerdir. Cerablus-Bab operasyonunun bahanesi, Kobani-Afrin bağlantısını kesmekti. İdlib'de bahane, Afrin'i dört koldan kuşatmaktır. Biz değil, devlet sözcüleri söylüyor bunu.
Ama sanki olay daha farklı. Türk iktidarı çaresiz, geleceğini Kürt düşmanlığı kadar, bunalıma, yalana, halkını aldatmaya, savaş çığırtkanlığına, sonu belirsiz maceralara yatırmış. Böyle gelecek olur mu?
Konu "ulusal onur" ise; Putin, geri durmuyor: "2011 koşullarına geri dön". İşte Esad tetikçiliği. Tanrı kimseyi bu rezil duruma düşürmesin.
Kazıklanan Arap muhaliflerin zavallı durumu da insanı düşündürmüyor değil. Sadece onlar değil, Esad'a karşı aktif muhalefet cephesinde yer alan NATO için de... Ama Türklerin durumu daha acı. Yalanların esiri olmuşlar. Kendi kendini aldatmanın bir anlamı yok; bu operasyonlara karşı çıkmayan, otokrattan kurtuluşu düşünmesin.
Kürtlere oyun
Bir halkın bilinci, örgütlenmesi, mücadelesi, fedakarlığı tabiki tayin edici faktör ama bazen olay boyu aşıyor, devler oyuna giriyor. Batı Kürdistan'da durum bu (dilerim Güney de o yöne sürüklenmez).
Moskova'nın öksürdüğü yerde, Tahran'ın sözü olamaz. Putin'in Ankara'daki adamımızla zalimce oynadığı kesin. O çirkin alıp-satmanın nereye kadar varacağını kestirmek zor.
NATO üyeliğinin bir anlamı kalmış mıdır?
Üyesi ama NATO'yla bi nevi çatışıyor. Brüksel bunu çok iyi biliyor ama silah sektörü kapitalist ekonomilerin ana kalemlerinden biri, elleri kolları bağlı(!) Adamımız, onların bu egoistliğinden ama daha çok da zavallılıklarından yararlanıyor, üzerlerine gidiyor. İşte çokları için "anti-emperyalist kahraman"! Karıncanın kanatlanmasına benzemesin?
***
"Reis"in eski yoldaşları
Sözde "yenilenme" kampında, tokat yemiş çocuk gibiydiler. Önceleri seviyelerinde olan "Reis" şimdi başı gökte, onlar ise yerde bile değil, çukurda.
"Eski yoldaşlar" ürkek bakışlarla çevrelerini süzüyorlar. Etraftan yan yan bakanı, sırıtanı, acıyanı var. Her tepki ile yüz renkleri değişiyor, midelerine ağrı düşüyor. Tam bir işkence!
Zavallılar! Ne güzel kurtulmuştunuz. Bırakın size "korkak", "hain" desinler. Bırakın ihale yolları kapalı olsun. Bırakın evinize malınıza el koysunlar. Bırakın yakınlarınızı tutuklasınlar. Ama onurunuzu kurtarma şansını elde etmiştiniz. Ya şimdi? Otokratın haini olmak, kölesi olmaktan milyon kez daha değerli değil midir?
***
"Kürt ileri gelenleri"
Türk iktidarının "Kürt ileri gelenleri" diye öne sürdüğü güruh, Güney Kürdistan referandumunu mahkum etmiş! Şırnak'tan soyguncu, Uludere'den JİTEM (Sêgirka/Şenoba) tetikçisi, Hakkari'den köy korucusundan başka ne beklenir ki?
1990'larda Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı döneminde kimi de aşiret soytarıları Ankara'ya götürülmüş, hediyelere boğulmuşlardı ama PKK "terörünü" kınamaları karşılığında. Bilinen oyun. Türk devletinin zavallığını gösteriyor.
Vesileyle; AKP'ye giden Kürt oyları üzerindeki Güney etkisi. Konu çok öğeli ve çok boyutlu.
Egemen kesimden Kürtler için, iktidarın işbirliği hayati önemde. Zenginleşmek isteyen Kürt, iktidara muhtaç. Kürtlükten aciz Kürtler, iktidara yaslanıyor. Kültürel, siyasi ve toplumsal asimilasyonu gerçeklikleri yapan Kürtler de az değil. Önemli bir oranları, milliyetçi Kürt geleneğinden gelme. Türkiye-Güney ticari ilişkilerinin ürünü olan bir oran da var.
Bazıları iktidar ilişkisinden utanıyor. Yüzlerini gizlemek için Güney'e sarılıyorlar. Keşke içten olsalar, o zaman iş çok kolay olurdu ama değiller. Evet Türk iktidarının bugünkü tutumu vicdanları sarsabilir ama resim çok değişmez. Halbuki insan hem Güney'in aşığı olabilir, hem de Türk iktidarından nefret edebilir.
Demem şu ki; çıkar için iktidara bağlanan var, hainlik için, yalandan, eşeklikten, boşluktan, yanılgıdan ve halen niçin olduğunu bilmeden bağlanan var. Hepsini bir katagoriye sokmak mümkün değil.
Ama gerçeği halen görmek istemeyenler, her utancı hak ediyorlar. Örneğin Güney ilişkiyle palazlananların söyleyecek sözleri olmalı. Belki haklı olarak PKK'nin şehir savaşını kınıyorlardı. Türk iktidar/devletinin ambargosuna, saldırgan seviyesiz diline ne diyorlar?
Bir sürecin içindeyiz. Kesinlemelerden kaçınmak gerekir. Yine de Türk iktidarı ve devletinden abartılı beklentiler içinde olanların uyanmaları için yeterli şeyler yaşandı. Şimdilik zihni sarsıntı var. Önemli sonuçlar daha yoldalar.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın