Irak'ta çanlar kimin için çalacak?

Irak'ta pazar günü yapılan erken genel seçimleri resmi olmayan rakamlara göre Sadr Hareketi kazandı. Kürdistan Bölgesi'nde ise KDP başarıyı göğüsleyen parti oldu. Irak Parlamentosu 329 sandalyeden oluşmasına rağmen Sadr Hareketi bu sandalyelerin 73'ünü garantilemiş görünüyor. 

Koyu bir Irak Arap milliyetçisi olan Mukteda es Sadr'ın bu başarısı şimdiden İran'ı ve Irak'ta bulunan uzantılarını tedirgin etmiş durumda. 

Seçimlere katılımın tarihin en düşük seviyesi olan yüzde 41'lerde olduğu herkesçe malum. Ancak bu düşük seviye Bağdat'ta tansiyonun çok yüksek olacağı günlerin habercisi. Çünkü Sadr Hareketi İran karşıtı bir hareket ve Irak'ta resmileştirilen paramiliter milis gücü olan Heşdi Şabi'nin lağvedilmesini savunmakta.

Fakat Sadr Hareketi seçimden birinci parti çıkmasına rağmen kazandığı sandalye sayısı tek başına hükumeti kurmasına olanak vermiyor. Bu nedenle Sadr Hareketi'nin Kürdistan'da seçimden birinci parti olarak çıkan ve en az 31 sandalye elde eden KDP ile ittifak kurmak isteyeceği öngörülüyor.

İran'a yakın ve 41 sandalye garantileyen Fetih Koalisyonu, 33 sandalye kazanan Kanun Devleti ve onu takip eden Azam Partisi, Mukteda es Sadr'ı diskalifiye edip hükumet kurma girişiminde bulunmak istese bile hükümet kurabilecek bir potansiyele sahip değil. Bu gerçeklik İran yanlısı grupları daha da kızdıracağa benziyor.

Irak anayasasına göre bir hükümetin kurulabilmesi için en az 165 sandalyeye sahip olmak gerekiyor. İran yanlısı partiler Kürdistan Bölgesi'nden 15 sandalye elde eden KYB ve 9 sandalye elde eden Yeni Nesil hareketini koalisyona dahil etseler bile bu sayı sadece 129'a tekabül ediyor ve bu da böyle bir koalisyonun kurulmasına olanak vermiyor.

Ama Sadr Hareketi'nin de elini kolunu sallayarak hükumet kurabilmesi pek mümkün görünmüyor.  Zira Bağdat'ı çetrefilli bir siyaset ve siyasetçilerini de ateşten bir gömlek bekliyor. Onlarca grubun farklı partilerde kümelendiğini ve her bir grubun hassasiyetinin farklı olduğunu düşündüğümüzde sandıktan çıkan sonuçların bile çoğu kez işe yaramadığını görürüz. 

Peki böyle bir durumda hükumeti hangi parti hangi yöntemle kurabilir? Bu sorunun cevabı maalesef ne bu partilerde ne de bu partileri dizayn eden bölge ülkelerinde bile yok.

Ama İran yanlısı partilerin ilk başvuracağı argümanın ne olacağını kestirmek mümkün; seçim sonuçlarını kabul etmeyerek halkı sokağa çağırmak. Hükümet kuramıyorsam, hükümeti kurdurtmam taktiği. 

Irak'taki seçime katılımın çok düşük olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda sokağı hareketlendirecek bir çağrıya rağbetin düşük olacağı düşünülebilir. Fakat buna rağmen ilk başvurulacak argüman gibi görülüyor.

İkinci argüman ise İran yanlısı partiler seçim sonuçlarının meşruluğunu tartıştırarak, Heşdi Şabi ve kendilerine yakın bazı silahlı unsurlar üzerinden hükumet kurma potansiyeli olan Sadr Hareketi'ni "silah zoruyla" baskılama girişimi... Sadr'ın böyle bir müdahalenin olabileceğini öngörmüş olacak ki ilk açıklaması şöyle; dış güçlerin hükumet kurma girişimlerini kabul etmeyeceğiz... 

Böyle bir durumda Sadr Hareketi'nin yapabileceği en iyi seçeneklerden biri İran yanlısı düşük profilli bir partiyi de yanına alarak Kürdistan Bölgesi'nden KDP ile birlikte bir hükümet kurma girişimi olacak. Irak'ın hem etnik hem dini ve hem mezhebi anlamda  bir çok grubun iç içe geçtiği ve çelişkiler yumağı olduğunu dikkate aldığımızda KDP'nin Sadr Hareketi'ne pazarlıksız "evet" demeyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Başkan Mesut Barzani'nin seçim sonrasında yaptığı yazılı açıklamanın satır aralarını okuduğumuzda KDP'nin tüm partilere karşı "açık kapı siyaseti" yürüteceğini ve referandumdan sonra Kürtlerin kaybettiği bir çok kazanımı masada tekrar elde etmek için büyük uğraş vereceğini şimdiden kestirmek mümkün.

Kürdistan Demokrat Partisi tüm Kürt partilerini de yanına alarak "Kürdistan İttifakı" ile bir pazarlığa girmesi de muhtemel. Kürtlerin ulusal çıkarlar etrafında tek ses ile Bağdat'ta hükumet ortağı olmaları elbette masadaki konumunu ve pazarlık gücünü artıracaktır. Fakat Irak Arap milliyetçisi Mukteda es Sadr ve en kritik dönemlerde İran politikasından yana tavır koyan KYB'nin bu ortamı sağlayıp sağlamayacağı ise muamma. 

Hem Irak hem de Kürdistan'daki seçimlere tarihin en düşük katılımın olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda muamma olmayan tek şey halkın büyük çoğunluğunun bu gidişattan memnun olmadığı gerçeğidir.

Irak'lı partilerin buradan ne sonuç çıkaracağından çok bizim için Kürt partilerinin halkın verdiği bu mesajı nasıl anladığı önemli. Çünkü Bağdat'ta yanacak ateşin Erbil'e sıçramaması düşünülemez. Irak'ta yakın zamanda çanlar çalacak. Ama çanların kimin için çaldığı önemli.