Son birkaç haftadır kadınlar, İran'da küresel yankı uyandıran ve Paris'ten Washington'a dünyanın birçok başkentinden olumlu tepkiler ve destek alan bir protesto hareketine öncülük ediyor.
Bu, Irak genelinde kadınların durumunu sorgulamak ve bizi fazlasıyla meşgul eden güncel olaylardan uzaklaşmak için de önemli bir fırsat olabilir. Genel olarak kadınların durumunu ve kamusal alanlardaki görünümlerini, özelde de kendi bağımsız projelerinin aktörleri olarak durumlarına bir bakalım.
Herhangi bir toplumun gelişmesi için bir takım evrensel kriterler vardır ve bunlar dikkate alınabilir. Ancak bence toplumun durumunu anlamak için en önemli kriter kadının o toplumdaki konumudur; tabi ki mağdur olarak değil aktör olarak.
Fransız Kalkınma Ajansı tarafından sağladığımız verilere göre Irak, Ortadoğu'daki cinsiyet eşitliği konusunda en kötü durumda olan ülkelerinden biri ve Iraklılar cinsiyet eşitliği için en az mücadele eden ülkelerden biri. Bu tabloda yer alan 156 ülke arasında Irak 146'ncı sırada. Yani, cinsiyet eşitliğinin en az uygulandığı 10 ülke arasında yer alıyor.
Ülkedeki engeller hem yasal, hem de idari, sosyal ve eğitimsel, ekonomik ve finansaldır ve tüm bunlar kadınların sosyal aktörler olarak eşitlik ve bağımsızlık hayalini gerçekleştirmeleri önünde çelikten bir duvar oluşturmakta, onları sıkı ve şiddetli bir eril kontrol altında kalmaya zorlamaktadır.
Bu yıl Irak'ın nüfusu 40 milyonu aştı ve Irak'ta çalışma çağındaki tüm kadınların yüzde 80'i ne kamuda ne de özel sektörde çalışmıyor. Diğer 20’lik kesiminden yüzden 55’i ise Irak’ın en zayıf sektörü olan tarım sektöründe çalışıyor.
Şirket sahibi ve adına kayıtlı şirket olan kadınların sayısı sadece yüzde 6,8'dir ki bu da bir ülkedeki kadınların durumunun en kötü göstergelerinden biridir. Bu yüzde 6.8'in önemli bir kısmının isimleri ise sürekli eşleri, erkek kardeşleri veya babalarınınki ile anılıyor ki bu da isimlerinin yanında her zaman bir erkek isminin hazır bulunduğu anlamına geliyor!
Bu durumu göçe zorlanan Irak nüfusu ile mukayese ettiğimizde, kadınların yüzde 15’inin ailelerini idare etmek zorunda kaldığını görüyoruz. Çünkü bu kadınların eşleri ya öldürülmüş ya boşanmış ya da başka nedenlerle ailelerinden uzak kalıyor. Bu yüzde 15’lik kesim de iş bulmakta oldukça zorlanıyor ve büyük bir trajedi tehdit altında. Sadece hatırlatmak için belirtiyorum; 2014-2017 yılları arasında Irak'ta 1,6 milyon kadın iç göçle karşı karşıya kaldı ve evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Irak devleti daha ne kadar kadın sorunlarına karşı kayıtsız kalabilir ki? Ayrıca, Iraklı kadınlar kendilerine tamamen kayıtsız kalan bir devlete karşı daha ne kadar tahammül edecek? Tüm bu cinsiyet farklılıkları, ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitimsel eşitsizlikler, kadınların yakın gelecekte daha iyi bir yaşam için sokağa çıkmalarına ve örgütlenmelerine neden olmaz mı? Yeni nesil kadınlar, önceki nesillerin kabul ettiği aynı erkek kontrolü ve tahakkümünü kabul edebilir mi?
Önümüzdeki yıllarda bu konunun Kürdistan Bölgesi de dahil olmak üzere Irak'ta toplumun ve devletin temel sorunlarından biri haline geleceğine ve şu anda herkes tarafından çok ciddiye alınması gerektiğine eminim.
Fransa Irak Araştırma Merkezi Direktörü Dr. Adil Bakawan
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın