Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde Irak’ta meydana gelen 2 büyük savaş, beraberinde büyük değişiklikler getirdi. İlki 2003, ikincisi ise IŞİD savaşı oldu. 2003 yılındaki savaş Irak’ı değiştirdi ancak beraberinde istikrarsızlığı getirdi. IŞİD savaşı ise istikrarsızlıktan ziyade, Irak’ın siyasetinde ve dünyanın Irak’a yönelik siyasetinde değişiklikler yapmasına neden oldu. Nitekim IŞİD savaşının bitmesi de değişikliklere yol açabilir.
Uluslararası siyasette IŞİD sonrası Irak
IŞİD’in Suriye ve Irak topraklarında sınırsız bir devlet ilan etmesi Sykes–Picot antlaşmasının sonuna gelindiğini gösterdi. IŞİD sınırların yeniden çizilmesinde adeta bir kalem rolü gördü çünkü uluslararası güçlerin yeniden Irak’a gelmesi için zemin hazırladı. Öyleki 2011 yılında Irak’tan geri çekilen Amerika askerlerinin tekrar geri dönmesine neden oldu.
Diğer yandan İran’ın Irak’taki askeri gücü aydınlığa kavuştu ve aleni bir biçimde sahada boy gösterirdi. Türkiye ise kuzeyden girip askerini Başika bölgesine yerleştirdi. Böylelikle Irak –Türkiye - İran ilişkilerindeki anlaşmazlıklar tavan yaptı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, “Heşdi Şabi Musul’da Farslar’ın yayılması amacıyla savaşıyor” dedi.
Diğer taraftan İran - Suudi Arabistan -Irak çekişmeleri IŞİD savaşıyla yeniden boy gösterdi. Bu sadece siyasi olarak kalmayıp, mezhepsel çatışmaya kadar uzandı. IŞİD savaşının ardından ise bu ülkeler Irak’ta ittifak içerisinde oldukları gruplar yoluyla kendi çıkarlarını korumaya yöneleceklerdir. Bu da demek oluyor ki IŞİD’in etkisi uzun süre daha Irak’ta devam edecek.
Savaş ve devletin başarısızlığı
Şu an Irak’ı resmi bir biçimde ayakta tutan tek şey uluslararası siyasetin bu yönde seyir alması. Aksi halde, güvenliğin çökmesi, kurum ve kuruluşların işlevsiz hale getirilmesi, iktidar ve hükümetin zayıf kalması, krizler, ekonomik istikrarsızlık, şiddetin devam etmesi, ülkenin bir bölümünde kontrolün elden gitmesi ve en önemlisi de iç savaş bu devletin başarısızlığının başlıca kanıtıdır. Bu durum bize 2003 yılı sonrası Irak devletinin başarılı olmadığını yalın bir biçimde gösteriyor. IŞİD’in ortaya çıkması ise Irak devletinin başarısızlığını daha da gözler önüne serdi.
Irak Hükümeti ülkenin önemli bir bölümünün kontrolünü kaybetti. Savaş ve şiddet tavan yaptı. Milyonlarca insan yerinden yurdundan olup, ülkenin demografisinin değişmesi konuşulmaya başlandı. Devletin resmi kurumları sıkıntı yaşamaya başladı, mezhepsel ve milli ayrışmalar daha da arttı.
Birinci Dünya Savaşı, krallık ile yönetilen bir Irak devletini doğurdu. Ardından ard arda gelen darbeler bir iç savaş niteliğinde etki yaratarak rejimin kraliyetten cumhuriyete dönüşmesine yol açtı. Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e saldırması Irak siyasetinde büyük bir çatlağın oluşmasına neden olurken, 2003 yılı sonrasında ise daha büyük mağlubiyetler yaşanmaya yüz tuttu ve bu devleti değiştiren de IŞİD oldu.
Savaş ve milislerin güçlenmesi
IŞİD savaşı Irak’ta milislerin oluşmasını güçlendirdi. Heşdi Şabi, Heşdi Vatani, YBŞ gibi büyük, küçük milis gruplar, ilerdeki zamanlarda Irak’ın geleceğini tayin etmekte büyük bir rol oynayabilirler. Örneğin bir yandan Şii Heşdi Şabi Güçleri oluşurken, diğer yandan Sünni Heşdi vatani oluşturuldu. Daha sonra ismini değiştirip “Ninova Muhafızları” adı verildi.
Aslında Heşdi Vatani Güçleri’ne Türkiye ve Kürdistan Bölgesi de destek veriyor ancak Musul operasyonu kapsamında şu ana kadar herhangi bir rol oynamadılar. Muhtemelen Musul kontrol edildikten sonra onlar da Kürt (Peşmerge) Şii (Heşdi Şabi) gibi kendilerine özel bir askeri güç oluşturmak isteyecekleridir. İşte o zaman Irak fiili bir şekilde değişecektir.
IŞİD sonrası Irak’ın siyasi sistemi
IŞİD sonrası Irak’ta ön görülen senaryolardan biri merkezi bir sistemin oluşturulacağı yönünde. Aslında bu zayıf bir öngörü. Ancak bunu Şii faktörler gündeme getiriyor. Böyle bir durumda Sünni kesim de Irak genelinde bir federalizmin uygulanmasını isteyecektir. Federalizim muhtemelen Irak’ın Arap bölgeleri için bir çozüm olabilir ancak Kürtler’in sıkıntılarını gidermeyecektir.
Ancak bu aşamada Irak için federalizim ve Kürdistan için konfederalizim iyi bir çözüm olarak gözükmüyor. Kürdistan Bölgesi’nin şimdiki durumunu “defacto bir konfederal” sistem içerisinde değerlendirebiliriz. Ancak Kürdistan Bölgesi’nde devam eden iç anlaşmazlıklar nedeniyle sözkonusu “defacto konfederalizmin” değişime maruz kalabilir. Irak’taki farklı krizlerin bir türlü sona erdirilmemesi, ülkeyi bir arada tutmak isteyen uluslararası ülkeleri zorlayacaktır. Bu da Irak’ın dağılacağını ihtimalini güçlendiriyor.
Erbil ve Bağdat ilişkilerinde savaşın etkisi
Baas Partisi’nin çökmesinden IŞİD savaşına kadar uzanan süreçte Erbil ile Bağdat ilişkileri 2 ayrı etaptan geçti:
1.Başlangıç etabı 2003 -2006 yılları aralığındaki süreci kapsıyor. Bu dönemde Irak Hükümeti hem siyasi hem de güvenlik anlamında krize mahkum edilmişti. Bu durum Kürdistan Bölgesi’nin güçlenmesine fırsat verdi.
2.Maliki etabı ise 2006 - 2014 yılları aralığındaki süreci içine alıyor. Maliki’nin (ilk dönemleri hariç) ABD yardımını arkasına alarak, siyasi ve güvenlik konusunda istikrarı sağlamaya çalışması Kürdistan Bölgesi’ne karşı tutumunu da ortaya çıkardı.
IŞİD savaşı ve Bağdat - Erbil karmaşası
IŞİD ortaya çıkmasa da Bağdat ile Erbil arasında çatışma çokta uzak değildi. IŞİD savaşı Irak’ın siyasi durumunda köklü değişikliklere neden oldu. Bağdat ile Erbil arasındaki çok sayıda önemli konu değişiklik gösterdi.
En önemli değişiklikleri şöyle sıralayabiliriz:
1.Kürtler’in karşıtı olan Nuri Maliki’nin başbakanlık koltuğundan azledilmesi.
2.Kürdistan coğrafyasının Irak’tan ayrışması.
3.Bağdat ile Erbil ilişkilerinin ortak düşman IŞİD’in ortaya çıkmasıyla olumlu yönde gelişme kaydetmesi.
4.Kürdistan Bölgesi’nin bağımsız bir şekilde petrol ihraç etmesi.
5.Kürdistan toprakları kapsamında “üzerinde anlaşma sağlanmayan” bölgelerin kontrol edilmesi.
IŞİD sonrasında yaşanacak sıkıntılar
Irak’ın federe bir ülke olarak kalması, Bağdat ile Erbil arasındaki çekişme ve karmaşıklığın devam etmesi anlamına gelir. Bu anlaşmazlıklar belki de yerini çatışmaya bırakır. Petrol satışı, Kürdistan Bölgesi’nin iç gelirleri, bütçe ve tartışmalı bölgeler, siyasi nitelikler ve iktidar konuları yeniden ortaya saçılacak.
Peşmergenin kurtardığı bazı bölgelere şimdiden Irak Ordusu ve Heşdi Şabi’nin yerleşmesi ileride IŞİD’in tekrardan güçlenmesi varsayılarak daha da artabilir. Bu süreç içerisinde Bağdat ile Erbil konfederasyon sistemi üzerinde uzlaşı sağlarlarsa “eşit güç” veya Irak’ın bölünmesi durumunda bu sıkıntılar azalacak ama son bulmayacaktır.
Yeni süreçte ilk olarak bütçe, peşmerge ve yetki konuları masaya yatırılıp bir yerlere varılabilir ancak Kürdistan sınırları üzerindeki anlaşmazlık devam edecek. Ancak bunun aşılması içinde uzun ve zor bir yolun aşılması gerekecek.
En büyük ihtimal, Irak’ta merkezi bir iktidar oluşamayacaktır. Muhtemelen iç ve dış etkenler Irak’ta federal bir sistemle devam edilmesi için baskı oluşturulabilir ancak bu Erbil ve Bağdat arasındaki sıkıntıların giderilmesi anlamına gelmez.
Peki nasıl bir son bekliyor bizi
En iyisi Irak’a barış içerisinde bir son verilmesi, Kürtlerin de kendi devletini kurup ayrılmasıdır. Tabiki iç sıkıntılar ve dış etkenler buna engel teşkil edecektir. İşte tam da bu nedenle konfederasyon sistemi bunun için kısa yol oluşturabilir ve böylece Bağdat ile Erbil sıkıntıları da çözüme kavuşur.
O zaman da Kürtler bir devlet kurabilir ve Irak’la konfederal üzerinde müzakere edebilir. Avrupa Birliği veya eski Sovyetler Birliği modelleri de bu konuda yol gösterici olabilir. Sınırların belirlenmesine de böylelikle bir çözüm bulunabilir. Bu ister iki ülke arasında, ister üçüncü bir ülkenin gözetiminde olsun illa ki son nokta konulacak.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın