HDP’nin kader seçimi
İkinci grup ise, yeni müttefiklerden oluşuyor. Bunlar da daha çok Türkiye’nin batısında faaliyet yürüten CHP gibi partiler. Birkaç gün önce HDP ve CHP’nin ittifak yapacağı söylentileri duyuldu. Dakat KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, tartışmalara, “HDP’nin CHP’yle ittifakı yanlıştır” diyerek noktayı koydu.
Şüphesiz bugün Türkiye’de 1991’deki durumun tekrarlanması çok zor. PKK’nin etkisinde bulunan bir Kürt partisinin CHP gibi bir partiyle ittifaka gitmesi de öyle. Çünkü ilk görüşe göre, CHP tek parti döneminde Kürtler’e yönelik katliam yapan bir partidir. İkinci görüşe göre de CHP’nin milliyetçi tabanın baskılarından dolayı Kürt hareketinin müttefiki olması mümkün değil.
Bu yüzden HDP, Türkiyeli kimliğiyle öne çıkan parlamenterlerle yeni bir ittifak arayışında. HDP parlamenteri Ertuğrul Kürkçü birkaç gün önce Türk medyasına yaptığı açıklamada, “Oy oranımızın %10’u bulamayacağını biliyoruz. Bu orana ulaşmak için iki yol var: Birincisi adayların profili, ikincisi de seçimlerdeki hitap ve seçmen üzerinde oluşturulacak etkidir” dedi.
HDP’nin bu yüzden iyi adaylar bulması gerekiyor. HDP’nin ittifak yapmak istediği gruplardan biri, Gezi Parkı olaylarında öne çıkan siyasal ve toplumsal anlamda sol görüşlü hareket ki 19 Kasım 2014’te kuruluşunu ilan etti. Bünyesinde gençler, akadamisyenler, parlamenterler, bazı siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları var.
Fakat bu da kolay bir iş değil. Çünkü sözkonusu hareketin, liderlik yapacak ve karar mercii olacak bir karizmaya sahip kadrosu yok. Ayrıca bu harekete mensup bazı kişiler, HDP’nin oluşturulan yapıda yer almamasını eleştiriyor. Konuyla ilgili Ertuğrul Kürkçü, “Kuruluş aşamasında yer almadık. Ancak bu kitlesel hareketin içinde yer almak istemediğimiz anlamına gelmez” dedi.
İki tarafın ittifaka gitmesinde engel teşkil eden bir diğer konuysa, ikisinin de farklı toplumsal dinamiklerden oy alıyor olması. HDP daha çok Kürt Sorunu’nun çözümü için çaba gösteriyor ve bu yolla oy kazanmaya çalışıyor. Fakat diğer hareket ise demokrasi, adaletsizlik gibi konuları öne çıkararak seçmenlerden destek almaya çalışıyor. Bu yüzden eğer HDP bu hareketle ittifak yapmak istiyorsa bu konulara ağırlık vermeli.
PKK yöneticilerinden Duran Kalkan ve Mustafa Karasu, Türkiye’de demokrasi, özgürlük ve adaletin geliştirimesi adına son dönemlerde bu hareketin önemine atıfta bulunuyor. Kısacası HDP ittifak ve etkili aday konularında başarılı olsa bile %10’luk seçim barajını geçmek kolay değil. Tabii bir mucize olmazsa.
Bütün bunlar, HDP’nin seçimlere parti olarak girmsinin tehlikeli bir oyun olacağını gösteriyor. Seçim barajının altında kalmak da Kürt hareketinin yasal anlamda birkaç yıl duraksaması anlamına geliyor.
Peki HDP’nin parlamentoya girmeyi hesaba katmadıysa? Ya HDP ve PKK, barajı geçemedikleri takdirde bütün oylar AK Parti’ye gitse ve Erdoğan’ın doğacak neticeyle başkanlık sistemini getirip Kürtler’i de oyunun yenik tarafı olarak uğurlarsa?
HDP niçin bu oyunu oynuyor?
HDP’nin bu kararı, 2013 yılında resmen başlayan çözüm süreciyle bağlantılıdır. Bu kararı anlamak için PKK’nin çözüm sürecine yönelik tavrını iyi okumak lazım. Kandil defalarca, çözüm sürecinin kendileri için bittiğini açıkladı. Erdoğan ve AK Parti taktiksel olarak süreç çağrısı yapıyor. Kandil, Erdoğan’ın 2011’deki gibi seçimlerden sonra süreci askıya alıp ateş ve demirler cevap vereceğini düşünüyor.
Bu yüzden seçimlerden önce kendileriyle anlaşması için hükümeti sıkıştırıyorlar. Aksi takdirde Türkiye’yi 6-7 Ekim Kobani protestolarındaki gibi bir sürecin beklediğini söylüyorlar. Dolayısıyla HDP’nin kararını PKK’nin sürece yönelik tutumunu gözardı ederek okumamak lazım.
Ulaştığımız sonuç ise HDP’nin bu kararının stratejik olduğunu ve barajın geçilip geçilmeyeceği ihtimalleri üzerine alındığını gösteriyor.
HDP, bağımsız adaylarla Türkiye Parlamentosu’nda etkil olacağını düşünmüyor. Bu yüzden barajı geçmek istiyorlar. Eğer barajı geçerlerse bu ciddi bir başarı olur zira 80 sandalye civarı kazanmış olurlar. Fakat kazanamazlarsa siyasi bir kırılmaya yol açmaz. Çünkü HDP ve Kandil için;
*Türkiye Parlamentosu tek siyasi alan değildir. Parlamento, Kürt sorunun çözüm süreci üzerinde etkili bir kanal olmadı. HDP ve PKK için geçmişte parlamento, Kürt siyasi hareketinin tanınması için önemliydi. Ancak bugün Erdoğan’ın bütün erkleri eline alması girişimleri, bu konuyu önemsiz hale getirdi.
*AK Parti Kürt sorununun çözümü için müzakere masasına gelmedi. Bu yüzden süreç ağır ilerliyor.
*Süreç ağır ilerlerse, Rojava Kürdistanı modeli gündeme gelecek. Özellikle 27 Aralık Cizre olayları, demokratik özerkliğin denendiği ilk meydan oldu ki PKK yıllardır bunun hazırlığını yapıyor. YDG-H’li gençler mahallelerin çevresine hendek kazarak, zırhlı polis araçlarının girmesi engellendi. Cizre’deki olaylar yakın zamanda başka ilçelerde de tekrarlanabilir.
*AK Parti’ye, “Sizin emrivaki tavrınızla çözüm bekleyecek değiliz. Kendi sorunumuzu kendimiz çözeriz” mesajı veriliyor.
*Sürecin bitmesi Kürt siyasi hareketinin sorumluluğuna girmez. Çünkü Kobani olaylarından sonra PKK için Batı dünyasının okuması değişti. Tam tersine, Erdoğan ve iktidar anlayışına yönelik rahatsızlıklar artıyor. Bütün bunlar HDP’nin 7 Haziran 2015 seçimleri kararının yüzeysel olmadığını gösteriyor. Ya da Türk medyasının bazı organlarında iddi edildiği gibi Kandil ve İmralı kararları birbirine zıt değildir.
Fakat Kürt hareketinin bunu fırsata çevirip uluslararası düzeyde desteğe dönüştürebileceği net değil. Sonuçları görmeye çok kalmadı. 15 Şubat’ta Öcalan’ın yakalanma yıldönümü. Nisan ayının sonunda sonuçlar ortaya çıkacaktır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)