Son zamanlarda Kerkük’le ilgili özerklik tartışmaları yaşanmaya başlandı. Öncelikle kimlerin kendini Kerkük’ün sahibi gördüğünü, Kerkük üzerinden kaç kişinin söz sahibi olduğunu bilirsek, Kerkük üzerinde yapılan planların daha iyi anlarız.
Kerkük halkı farklı siyasi, etnik ve dinsel taraflar arasında bölündüğünden dolayı, şu an tam olarak kendi iradelerine sahip olduklarını söyleyemeyiz.
“Kürt derken” Hangi Kürt’ün olduğunu ayıredilmesi gerekiyor. Siyasi mi, ulusal mı, partizan mı yoksa birey olan Kürt mü?
Bununla birlikte saydığımız Kürtler’in hepsi farklı görüş ve yaklaşımlara sahip. Örneğin Bazı Kerküklüler, Kerkük’ün tümünün Kürdistan’ın mülkü olmasını isterken, KDP Erbil’e bağlanmasını, KYB Süleymaniye’ye, Kerkük Valisi ise Kerkük idaresine bağlanmasını istiyor.
Sünni, Şii, Türkmen ve Hristiyanlar: Bu kesimlerden her birinin, iç, dış, bölgesel ve uluslararası güçlerin etkisinde kalarak, kamuoyuna her gün farklı demeçler vermesi tesadüf olamaz.
Kerkük üzerindeki dış etkenlere gelince... Irak, petrolünün çekiciliğinden dolayı Kerkük’ün Kürdistan Bölgesi’ne bağlanmasını istemiyor. Her defasında Kerkük’ü bir Irak kenti olarak tanımlıyor. Kerkük’te hakimiyet kuramamaları ihtimalinde ise Kerkük’ün özerk bir bölge olmasını istiyor.
İran ise Kerkük’ün Bağdat’a yakınlaşmasını istiyor. Şayet gönlündeki olmasa da Süleymaniye’ye yakınlaşmasını tercih ediyor.
Türkiye ise Kerkük’ün özerk olmasını, özerk olmaması halinde ise Erbil’e bağlanmasını istiyor.
ABD’ye gelince... ABD’nin üst düzey iki yetkilisi 2004 yılında Kürt, Türkmen, Arap ve Sünniler’den oluşan 38 kişiyle yaptıkları görüşme sonrası, 2009’da 416 sayfalık bir araştırma kitabında Kerkük’ün geleceğine yönelik senaryoları tartışmaya açmıştı.
Burada sorulması gereken sorular ise şunlar: Kerkük özerk bir statüyle Kürdistan Bölgesi’ne bağlanır mı? Kürtler’in kararı ne olacak ve verilecek kararı kim yerine getirecek?
Bu zor soruların cevabını Kürtler kendi içinde tek ses, tek strateji, tek yol haritası, ulusal bir yönetim sistemine sahip olmadığı sürece veremeyecektir.
Kürtler’in farkındalığı
Kürdistan Bölgesi’nin içinde bulunuduğu bu zor süreçte, tüm siyasi partiler ve siyasetçilerin omuzlarında tarihi bir sorumluluk olduğunun farkında olması gerekiyor.
Yöneticilerimiz, yeni bir ulusal yönetim kurarak, vatandaşlarımızın bağımsızlık ve reforma yönelik taleplerini stratejik anlamda yerine getirmeli.
Kürdistan Bölgesi kamuoyuna, tek idarenin mümkün olmadığı, mali ve siyasi krizin iç ve dış ilişkilere ciddi zarar vereceği, ülke genelinde reform ve şeffaflığın öneminin duyurulması halinde tarihi başarılara imza atmış olacaklardır.
Fakat belirttiğim bu iki seçenekten birinin geriye alınmasının, mevcut durumu daha çözümsüz ve karmaşık hale getirecektiğini unutmayalım.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
*Muhammed Rauf, Kürdistan İslami Birlik Partisi (Yekgırtu) eski Meclis Başkanı.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın