Demokrasinin kayıp halkası 2: Siyasi geri çağırma

Nurettin Aydın

Emaneti ehline verdiğimizi sanıp yanıldığımızda, o hatayı düzeltmek için neden beş koca yıl beklemek zorundayız?

Bir önceki yazımızda, siyasetçi seçimindeki “üç süzgeç”in (ahlak, liyakat, yetenek) delindiğinde ortaya çıkan tablonun “kakistokrasi” (en kötülerin yönetimi) olduğunu konuşmuştuk. Peki sistem hata verdiğinde, seçilen kişi bir “hizmetkârdan” bir “krala” dönüştüğünde, vatandaşın elinde hangi koz kalır?

İşte bu noktada, demokrasinin sigortası olarak tanımladığımız “siyasi geri çağırma” (political recall) mekanizması devreye girer. Bu sistem, vatandaşa yalnızca yöneticisini seçme hakkını değil; o yönetici ahlaktan saptığında, yolsuzluğa bulaştığında ya da liyakatsizliği tescillendiğinde onu görevden alma hakkını da iade eder.

Antik köklerden modern laboratuvarlara

Bu mekanizma yeni icat edilmiş bir fantezi değildir. Tarihin derinliklerinde, demokrasinin doğduğu topraklarda kökleri vardır.

Atina’da Ostrasizm: Antik Yunan’da halk, güç zehirlenmesi yaşayan ve tiranlaşma eğilimi gösteren liderleri “çanak çömlek mahkemesi” yoluyla sürgüne göndererek rejimi korumuştur.

Roma’nın dersi: Roma’da Tiberius Gracchus, halkın çıkarlarına ters düşen tribün Octavius’u, tarihe geçen şu sözle görevden aldırmıştır: “Halkın yararına olanı engelliyorsa, varlık sebebini yitirmiştir.”

Günümüzde ise dünya bu konuda devasa bir laboratuvar gibidir. Ancak her örnek “ideal” değildir; ders çıkarmamız gereken hem iyi hem de kötü senaryolar vardır.

1. California Sendromu (kaos örneği)

ABD’nin California eyaleti, sistemin nasıl “popülizme” kurban gidebileceğinin çarpıcı bir örneğidir. Valiler, herhangi bir suç işlememiş olsalar bile yalnızca anlık performansları beğenilmediği için geri çağrılabilmektedir.

2003 yılında Vali Gray Davis’in görevden alınıp yerine “Terminatör” lakaplı Arnold Schwarzenegger’in seçilmesi, sistemin parası olanın konuştuğu bir sirke dönüşme riskini açıkça göstermiştir.

2. İsviçre modeli (sakin güç)

İsviçre’de ise bu hak, bir saldırı silahı değil, sistemin “sigortası”dır. Geri çağırma girişimleri son derece nadirdir. Çünkü sistemin varlığı bile, siyasetçinin tepesinde sallanan bir “Demokles’in Kılıcı” gibidir.

Siyasetçi, o kılıcın inmemesi için daima tetiktedir; şeffaf olmaya ve uzlaşı üretmeye mecburdur.

Türkiye gibi ülkeler için ideal model: Filtreli ve dijital

Peki Türkiye’de ya da bir Ortadoğu ülkesinde bu sistem nasıl uygulanmalıdır? Latin Amerika örneklerindeki gibi bir kutuplaşma silahına dönüşmemesi için, önerdiğim model “tam açık” değil; “filtreli ve aşamalı” bir yapıyı öngörmektedir.

İşte Ortadoğu gerçeklerine uygun çözüm önerisi:

1. “Canım sıkıldı” değil, “gerekçeli başvuru” şartı

Süreç, vatandaşın keyfi memnuniyetsizliğiyle değil; somut delillerle işletilmelidir. Yolsuzluk, etik ihlaller ya da görevi kötüye kullanma durumlarında, yargısal bir ön denetim (Sayıştay raporu veya mahkeme kararı gibi) süreci tetiklemelidir. Böylece sistem, “çamur at izi kalsın” siyasetine kurban edilmez.

2. Performans ve taahhüt belgesi

Siyasetçiler seçim öncesinde, o bölgenin sorunlarına dair somut bir “taahhüt belgesi” imzalamalıdır. “Geleceğim, yapacağım” demek yeterli değildir; imzalı belge gerekir.

Dönem ortasında bu taahhütler yerine getirilmemişse, bu durum sübjektif bir başarısızlık değil, hukuki bir “sözleşme ihlali” olarak değerlendirilmelidir. Böylece geri çağırma süreci meşruiyet kazanır.

3. Feodaliteye karşı dijital kalkan

Ortadoğu sosyolojisindeki “mahalle baskısı”, “aşiret/cemaat” ve “parti fanatizmi” gerçekleri dikkate alındığında, imza toplama süreci sokakta ya da parti binalarında yapılamaz.

Süreç; e-Devlet ve blokzincir tabanlı, güvenli bir dijital altyapı üzerinden yürütülmelidir. Vatandaş, dijital mahremiyet içinde, baskı altında kalmadan, fişlenme korkusu yaşamadan “Bu yönetimden memnun değilim” diyebilmelidir.

4. Aşamalı geçiş: Önce yerel

Bir binanın statiğini test etmeden tüm yükü bindirmek hatadır. Bu nedenle sistem; önce hizmetin ve performansın daha somut ölçülebildiği yerel yönetimlerde (belediye başkanları) pilot olarak uygulanmalı, rüştünü ispatladıktan sonra ulusal düzeye (milletvekilleri) taşınmalıdır.

Sonuç: Siyasetin itibarını kurtarmak

Siyasi geri çağırma (recall), siyasetçiyi cezalandırma aracı değil; siyasetin itibarını kurtarma operasyonudur.

Bu sistem, “seçilmiş kralların” tacını elinden alıp onları asıl yerleri olan “halkın hizmetkârı” konumuna geri indirme yetkisidir. Emanet halkındır; denetim de halkın olmalıdır.

Unutmayalım: Demokrasi, sandık kapandığında biten değil; tam tersine, asıl o zaman başlayan ve denetimle yaşayan bir rejimdir.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)