Dilin hapsedilmesi, Allah’a ihtilafın bir işaretidir

Dr Adem Bêdar

İnsana verilen en önemli ilahi armağanlardan biri olan dil, birbirini anlamanın temel faktörü ve her zaman kimliğin önemli bir parçası olmuştur. Bu nedenle dil insanoğlu için her zaman çok değerli bir yere sahip olmuştur.

Allah insanı yarattığında, varlığını kanıtlayan en çarpıcı örneklerden birini göstermek için, meleklerden önce insanlara dil öğretti. Bu yüzden Bakara Suresi 31. ayette, “Allah, Adem'e herşeyin ismini öğretti. Sonra onları meleklere sunup: ‘Dedikleriniz doğruysa, haydi bu şeylerin isimlerini bana söyleyin bakalım’ dedi’ diye buyuruyor.

Ayetten de anlaşılacağı üzere Allah’u Teala, Adem babamıza 700 dil öğretmiştir ki dilin önemini meleklere de anlatsın.

İslam'da dil, Allah'ın işareti olarak tanımlanır; Rum suresi 22. ayette “Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olması yine O'nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır” diyor.

Yukarıdaki ayete göre dil, Allah'ın kullarına bir işaretidir. Bu ilahi bir veridir ve dünyadan bir şey anlayan insanlar dili korumalıdır.

Kutsal Kur'an-ı Kerim, farklı bölgelerde yaşayan Arapların kendi kendi dilleri (lehçeleri) ile anlayabilmesi için en başta 7 dilde indirildi. Ayrıca Kuran'da temel olarak Kürtçe, Farsça, Asurca, İbranice, Yunanca, Habeşçe vb Arapça olmayan birçok kelime bulunmaktadır. Örneğin: Ebarîq, İbrahim, Astbirq, Încîl, Tevrat, Zencebîl, Sicîl, Tağût, Edîn, Firavun, Ma’ûn, Mişka… vb.

 Bu konunun ana mesajı diğer dillerin önemini gösterme ve Müslümanların diğer dillere asla karşı çıkmamalarını sağlamak içindir. Çünkü farklı dillere karşı çıkmak:

Bir: Allah'a ve O'nun işaretlerine karşı çıkmaktır. Yüce Allaha dilleri yarattığında onları kendi işareti olarak saydı. Müslümanların hiçbir dili bitirmeye gibi bir çabası olmamalıdır. Çünkü dili yok etmek, Allah'ın işaretlerini silmek, yani Allah'a karşı gelmek demektir. Müslüman olup Allah'ın ismine karşı çıkmak mümkün müdür?

İki: Bir dili yok etmek, Allah'ın sünnetini yok etme teşebbüsüdür; İnsanlar farklı ırk, dil ve milletler olarak yaratılmıştır. Bu da Allah’ın sünneti olarak tanımlanır. Allah Hûd Suresi 118. ayette şöyle buyurur: “Rabbin dileseydi insanları bir tek ümmet haline getirirdi”.

Allah dünya ehlinin tek bir ümmet olmasını istemediyse, insanların farklı halk ve milletlerden olmasını dilediği içindir. Her kim bu farklı halk ve milletleri ortadan kaldırmaya kalkışırsa Allah'ın sünnetine karşı gelmiş demektir, Allah'ın iradesine karşı gelmiş demektir. Kendinizi Müslüman ve Müslümanların öncüsü olarak görüp de Allah’ın iradesine karşı çıkmak mümkün müdür?

Üç: Dile muhalefet, Peygamber'in (s.a.v) sünnetine muhalefettir; Müslümanların rivayetlerde Hz. Muhammed’in Salmani Farısi ile Farsça konuştuğu söylenir. Yine Sabit'in oğlu Zeyd’e de Asur ve İbrani dillerini öğrenmesini emretti. Peygamber Efendimizin farklı dillere karşı olduğunu gösteren tek bir hadis işitilmemiştir. Dolayısıyla dile muhalefet, çoğulculuğu kabul eden ve saygı duyan Hz. Peygamber'in sünnetine muhalefet anlamına gelir. Kendilerini o önemli şahsiyetin mirasçısı olarak görüp sünnetine aykırı davrananların ve başka dilleri yok etmeye çalışanların sığındığı herhangi bir meşru sebep var mıdır bilemiyorum.

Dört: Şii liderler tüm dilleri biliyordu: Şii rivayetlerine göre 12 imamın tamamı tüm dilleri biliyordu. Bu konuda Şeyh Müfid, Şii liderlerin farklı diller bildiğini vurgulayan 34 rivayet anlatmıştır. Bunlardan en önemlisi de Talib’in oğlu Ali geliyor ve o; "İki çeşit insan vardır, ya din kardeşi, ya da doğuştan kardeştir." Yani farklı dilleri bitirmeye yönelik her türlü girişim, o değerli zatın inançlarına, yöntemlerine ve düşüncelerine aykırıdır.

Ancak Arap dilinin kutsallığından bahseden mevcut geleneklerin hiç biri, İslam'ın değişmez ilkeleriyle asla bağdaşmaz. Bu konu başlı başına özel bir makale konusudur.

Sonuç olarak, din, açıdan dilin gelişimi ve korunması dinle uyumludur. Tersi ise, her ne suretle olursa olsun, hangi araçla olursa oldu, bir dili bastırmak, zayıflatmak veya yok etmek için yapılan her türlü teşebbüs, dine karşı bir teşebbüstür.

Dil, uluslararası toplum düzeyinde de büyük bir öneme sahiptir. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü olan UNESCO, çeşitli dillerin korunmasına büyük önem vermektedir. Bu açıdan dünya dillerini sürekli olarak takip etmektedir. UNESCO tarafından yapılan araştırmalara göre, dünya genelinde 2 bin 500 dil yol olma tehlikesi altında. Bilim insanlarına göre, iki haftada bir, bir dil dünyadan yok olup gidiyor, unutuluyor, artık kimse tarafından kullanılmıyor yada duyulmuyor. Bu verilere göre, her yıl 25 dil yok oluyor.

Araştırmalara göre, Resígaro dili, yok olma riski yüksek olan dillerden biridir. Kız kardeşi Rosa Andrade'nin öldürülmesinden sonra, bu nadir Amazon dilinde konuşan tek kişi Pablo'dur. Bu yüzden Peru hükümetii bu dilde kelimeler derlemeye ve unutulmaması için gramer belirlemeye çalışıyor.

Yok olma tehdidi sadece Asya ve Afrika dillerini kapsamıyor, dünyanın çoğu ülkesine ulaşmış durumda. Bu risk Norveç ve İsveç gibi ülkelerde de mevcuttur.

Dünyadaki 6 bin yaşayan dilden 200'ü sadece son üç nesilde tamamen ortadan kalktı.

Savaş, zorunlu göç, felaketler ve küreselleşme, dillerin yok olmasının başlıca nedenleridir.

Bir yanda İslam, diğer yanda UNESCO dillerin korunmasına vurgu yapıyor. UNESCO bu dillerin sadece belirli bir bölgenin dili olmadığını, tüm insanlığın ortak mirası olduğunu vurgulayarak kaybolmaması ve kurtarılması çağrısında bulunuyor.

Buna rağmen bizim toplumlarımızda farklı diller yasaklanıyor, öğretmenleri hapishanelerin karanlık köşelerine konuluyor. Çok farklı imha planları hazırlanıyor. Bu da bize farklı dillerin ortadan kaldırılmasına yönelik her türlü girişimin dine, medeniyete ve gelişmeye aykırı olduğunu anlatıyor.