Barış güzel kelime, kardeşlik sıcaktır, beraberlik elbette iyidir. Halklar da öyle, Demokratik de.
Ama lütfen beni ikna ediniz. Lütfen halkım, lütfen!
Onurumuz hergün biraz daha incinir ve ayaklar altına alınırken, ölülerini saymaktan yorulmuş, isimlerini artık hatırlamayan bizleri ikna edin!
Binlerce köyü yakılmış ve bir kavimler göçü efkarında batıya sürülmüş bizleri, çektiği hiçbir acıya bedel demeyen ama hiç değilse artık dilini konuşamayan bu zavallı insanları ikna edin!
Ama lütfen halkım! Lütfen!
Kiminle barışacağız, kimdir el uzattığımız?
Pozantı’da çocuklarımıza tecavüz edenler mi yoksa Silopi’de cenaze yakanlar mı?
Öldürdüğü bir Kürt kadınını soyup sokağa atanlar, bununla gurur duyanlar ve Kürtler'in onurunu böylece alaşağı yaptığını sananlar mı?
Söyle!
Söyle ve ikna et beni! Bak geldim, dinliyorum seni. Gözlerime bak, kaçırma gözlerini.
Kimdir onlar, biz kimiz, olup biten nedir? Sen, artık bize hiç benzemeyen ama en çok düşmanına benzeyen sen, kimsin?
Kürtler öldürüldüğünde sesi soluğu çıkmayan ama her seferinde “kökünüzü kazıyacağız” diyenlerle mi kardeş kılıyorsun beni?
“Üstüne beton dökeceğiz” diyenlerle...
“Kıyamete kadar da olsa mücadeleye devam edeceğiz” diyenlerle.
Siz, bu kiri, bu nefreti, bu vahşeti ikna edeceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Önce önce beni ikna et! Mazlum Doğan’ın kardeşlerini, Sema Yüce’nin annesini. Göğsünde Kürdistan’a imandan başka artık hiçbir şeyi kalmayanları.
İkna et beni! Lütfen!
Müslümanlar, Allah’ın adil ismine iman etmemiş Müslümanlar! Kürtler'e yapılan her zulme gözünü kapayan ama dilinden Elhamdülillah’ı eksik etmeyen Müslümanlar.
Bunlarla mı barışıp kardeşçe yaşayacağız? İnsanca? Bir elin parmakları gibi. Bir ayet hükmünce?
Oysa onlar esfele safilin. Bana bak, gözlerime.
Sen öldüğün için kendini devrimci sananlar, senin dağlarını kendi mülkü sananlar, senin ülkeni kendi ülkesi sananlar, kendi dilini senin dilin sananlarla mı?
Dur biraz! Önce ikna et beni!
Gözlerini hatırla Roboski’deki çocukların. Bir abla, kardeşinin gözlerini kaşık ile oymuştu topraktan. Biliyor musun?
Sen onları sevip olanları unutacağını mı düşünüyorsun?
Ben yapamıyorum kardeşim, midem ve aklım bulanıyor.
Sen buna gerçekten hazır mısın?
Üstelik beni ikna edeceğin kardeşliğe karşılık, işgale ve kölece yaşamaya mı razısın?
Dur orada!
Bu halk adına ne bir amacın, ne açık bir hedefin var.
Durmadan aynı şeyi tekrar edip duruyorsun: “Seni başkan yaptırmayacağız!”
Pardon ama senin derdin gerçekten bu mu?
Aynı şeyi isteyen İzmirli ölmezken, Kürdistan’ı kimin bekası için talan yerine çeviriyorsun söyler misin?
Dalga mı geçiyorsun benimle, alay mı ediyorsun?
Peki ya benim başıma vekil kıldıkların?
Bugün Kürdistan’daki ceylanların, kuşların, hamile kadınların canını çıkaran savaş uçaklarının bakımı için üzülenler.
Şehitlerimize “leş” diyenlerle el sıkışmaktan gocunmayanlar.
Efendileri tarafından taltif edilmek için kendinden, haklarından geçenler.
Türk askerlerinin, uzman çavuşların, subayların özlük hakları için Türk Meclisi’ne önerge verenler.
“Bu otelde Türk bayrağı yoksa benim uykum kaçar” diyen mebuslar...
Ülkesinde işgalin en büyük sembolü olan askere şeker dağıtanlar...
“Sınırla, bayrakla, Türk diliyle sorunumuz yok” diyenler...
Hatırla!
Binlerce ölümden sonra, sözde reddettiği meclisin faşist yemin törenini, atanmış memur edasıyla gerçekleştiren ve bunu sosyal medyada paylaşacak kadar kendinden geçenler.
Pardon ama kim bunlar? Bunları dönüp dolaştırıp neden önümüze sürüyorsun?
Bunlarla mı onurlu bir gelecek inşa edeceksin?
Bunlar için mi dağda, sokakta ölecek Kürdistan’ın güzel çocukları?
Bunlar için mi cesetleri sınırlarda bekleyecek, çürüyecek? Dağ kovuklarında, taşlıklarda, nehir boylarında bunlar için mi gömülecek henüz dünya yüzü görmemiş gençler?
Ama lütfen beni ikna edin!
Hiçbir alternatif hazırlığı olmadan özerlik ilan edip devlet kurumlarını reddettiğini söyleyen ama meclis kapısında kırk takla atanlar için mi?
Sence de bunda bir samimiyetsizlik, bir hedefsizlik, bir kendine düşmanlık yok mu?
Bak!
İyi bak!
Siviller öldürülüyor canım benim.
İşgalcilerimiz yine kendilerine ait vahşet rekorlarını egale ediyorlar.
İyi bak!
“Halkların kardeşliği” diyerek kafamızın etini yiyenler, ki onlar senin bana musallat ettiklerin, kölelikte birbiri ile yarışıyorlar.
Halk. Ah zavallı halk. Güneydeki kardeşlerine düşman yaptırmaktan çekinmediğiniz halk. Sokaklarda pusatsız, hazırlıksız, silahsız ama durmadan korkunç ve gaddar bir ordunun kucağına itiliyor.
Sonra birileri anket yapıyor bu kanlar üstüne. Sen de gözucuyla ama merakla bakıp duruyorsun anketlere. Ah bir puan, ah baraj, ah benim vekilliğim diyorsun.
Siz kendinizde misiniz?
Neden hep Kürtler ölüyor ulan demez misiniz bir kere?
Gelin ve beni ikna edin! İlkel milliyetçilikten kurtulamamış, çocukları Kürtçe konuşsun diye yırtınan, Kürdistan’ın petrolü Kürdistanlılarındır diyen beni ikna edin! Mezar taşıma “Halkına borçlu ölmüştür” diyen Mehmet Hayri Durmuş’un kardeşlerini ikna edin!
Lütfen ama açık ve net söyle: Kürtler'e ne verebilirsin?
Söyle.
Kürtler için ne istiyorsun?
Ve sahi biz.
Niçin bir gün de dönüp kendimize “yahu bütün dünyayı özgürleştirmek için niçin sadece ben ölüyorum?” demiyoruz.
Kimin için gerçekten, ne için?
Biz bu kadar ucuz muyuz?
Canımız, malımız, namusumuz gerçekten bu kadar mı ucuz?
Verdiğiniz o muazzam çabaya rağmen bedelini bu kadar mı umursamıyorsunuz?
Ama lütfen halkım!
Ama lütfen beni ikna edin!
Koca bir milletin ruhunda tek bir nokta onur ve şeref mi kalır bu gidişle?
Sorma vakti değil mi artık?
Kardeşlerim..!
Ey Kürdistanlılar..!
Ne kadar da düşmanınıza benzediniz, farkında mısınız?
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
https://twitter.com/ibrahimhbaran
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın