Barzani - Sistani diyaloğu
Ortadoğu hızla değişimle yüzyüze kalmış olmasına rağmen, 4 parçadaki Kürtler büyük bir tehdit altında bulunuyor. Son 2 yıldır Kürtler’ in elde ettiği kazanımlar tek tek ellerinden çıkmaya başlıyor.
4 işgalci devlet (Türkiye, Suriye, Irak, İran) uluslararası destek ve bölgenin desteğiyle Kürt özgürlük hareketini geriye çekmeye uğraşıyor.
Rusya’nın öncülüğünde İran, Irak, Suriye ve Türkiye’den oluşan yeni bir cephe oluşturulmak üzere…
Şimdiye kadar bölgede asıl büyük coğrafi değişimin Kürtler lehine, özellikle IŞİD sonrası sözkonusu olacağı belirtiliyordu.
Kürtler güçlerin kendi aralarındaki çatışma ve çelişkilere harcıyor.
Geçmişte bölgede yaşanan mezhep kaynaklı ya da millet kaynaklı savaşlar Kürtler’e de yansıdı.
Bugün sözkonusu devletler arasında oluşacak yeni ilişkilerle meydana gelecek değişim, Kürtler’ in geleceği için tehdit oluşturuyor.
Örneğin Türkiye, İran, İrak ve Suriye arasındaki Şii eksenli kutbun karşısında bulunuyordu.
Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ise farklı bir sürece girdi.
Rojava’da koalisyon güçlerine destek vererek, bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmeye başladı.
4 ülke arasında oluşan bu yeni güven ve işbirliğinin, Kürt hareketine de karşı olacağına dair görüntü giderek netleşiyor. En iyi ihtimal, Kürtler’le dayanışmaya girmeyeceklerdir.
Bölgedeki yeni stratejik değişime yönelik en çarpıcı örnek, darbe sonrası Türkiye’nin ABD’den Fetullah Gülen’in kendilerine teslim etmesi talebine Washington’ın sıcak bakmamasıdır.
Türkiye Rusya’ya yüzünü döndükten birkaç gün sonra İran Dışişleri Bakanı, Türk meslektaşıyla düzenlediği ortak basın toplantısında, PKK, PJAK ve PYD konusunda hemfikir olduklarını söyledi.
Bölgedeki bu fotoğrafta Kürdistan Bölgesi’nin, siyasi ve mali krizle meşgul olmasından dolayı geleceği yönelik herhangi bir tedbir almış olmadığını gösteriyor.
Tüm bunlara rağmen geleceğe umutla bakarak, Kürdistan halkının kendi kaderini tayin etmesini diliyoruz.
Kürdistan Bölgesi’nin daha kötü durumların yaşanmaması için iç barışı sağlamamız gerekiyor.
Uluslararası ve bölgesel destek verilmese dahi Kürtler’in karşılarına çıkacak tehditlerle mücadele edecek güce sahip olması gerekiyor.
Türkiye ve Irak’ın da yarın çıkarları doğrultusunda biraraya gelmesi hiç de uzak bir ihtimal değil. İran için de aynı ihtimal sözkonusu.
İran’ın ticaret akışını Irak’ın Arap bölgelerine aktarması an meselesidir. Bu durum Kürdistan’ın içinde bulunduğu sorunları derinleştirecektir.
Şu ana kadar belirttiklerimizle beraber, Şii Heşdi Şabi’nin savaşı “tartışımalı” Kürt bölgelerine taşıması da pimi çekilmiş bir bomba etkisi yapacaktır.
Kürtler’in bu konjonktürde daha reel politika yürütmesi gerekiyor.
Büyük tehditleri savuşturmak için, başvurulacak yerlerlerden biri de Iraklı Şii lider Ayetullah Sistani’dir. Kürtler’in, Şiiler’in saldırmayacağına dair bir fetvaya ihtiyacı var.
Hatırlayalım, 1960’larda Irak Hükümeti Kürtler’e saldırmak amacıyla dönemin Şii kanaat lideri Ayetullah El-Hekim’den, Iraklı muhazafazar Araplar’ın kendilerine destek vermesi talebinde bulunmuştu.
Buna razı olmayan Ayetullah El-Hekim, “Kürtler’le savaşın haram olduğuna” dair fetva vermesiyle, Kürt- Şii dostluğu doğmuştu.
Ancak sözkonusu dönemde hem Kürtler’in, hem de Şiiler’in Irak’ta kurban durumundaki iki grup olduğunu da unutmamakta fayda var. Günümüzde ise iktidarda olan Şiiler’e dönük, “Kürtler’le savaşın haram olduğu” fetvasının verilmesi gerekiyor.
Baas rejimi, Irak anayasası kapsamında Kerkük ve diğer “tartışmalı bölgeler”de demografik yapının değişmesi amacıyla Araplar’ı sözkonusu bölgelere yerleştirmişti. Kürtler Baas sonrası, çoğunluğu Şii olan Araplar’ın yerlerine geri dönmelerini talep etmişti. Fakat Iraklı Şiiler bu talebe karşı çıkmıştı.
Kürdistan’ın önde gelen din adamları, Mele Heme Emin Çemçamali başkanlığında Sistani’nin yanına giderek bu konuda kendilerine yardım talebinde bulunmuştu. Sistani, talebin hemen ardından “namazın işgal edilen topraklarda kabul edilemeyeceği” fetvasını vermiş ve binlerce Şii aile geri dönmüştü.
Mevcut şartlarda da, Başkan Mesud Barzani’nin, Şii-Kürt savaşının önlenmesi için Sistani’yle diyaloğa geçmesi gerekiyor.
Böyle bir girişimle hem tehdit uzaklaşacak, hem de Kürtler’e kapılar açık kalacaktır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)