Şimdi de Güney’e göz diktiler

17-11-2016
Selahattin Çelik
A+ A-

Kötü amaçlıysan, bahaneler hazır. Hitler politik tutsakları Alman askeri elbisesi içinde bir sınır karakolunda yerleştirmiş, onları Polonya askeri elbiseleri içindeki Alman askerlerine öldürtmüştü. Oyun, İkinci Dünya Savaşı’na gerekçe yapılmıştı.

 

Heşdi Şabi bahanesi

 

İran’a bağlı Şii Araplardan oluşan bu mezhep kavgası gücü, aynı zamanda Arap milliyetçi gücüdür ve Kürtlere karşı işgalci bir zihniyetle hareket ediyorlar. Çoğu yorumcunun dikkat çektiği gibi, Kürtler için büyük bir tehditler.

 

Şengal’e de el atmış gözüküyorlar. PKK-KDP çelişkisi onlara yolu açıyor. Neden ne olursa olsun Heşdi Şabi ile bir ittifak ilişkisi gurur duyulacak bir şey olmamalıdır.

 

Bunlar özellikle YNK bölgelerinde tahribat yapıyorlar. Yine de Tahran’ın etkisiyle, onlar o bölgelerde özgürce hareket edebiliyorlar. Ne çelişki değil mi?

 

Şii egemenliği ve özellikle de bu milis güç, Sünni Arapların ödünü koparıyor. İşte Türkiye için altın bir fırsat. Peki bizim bu çelişkide taraf olma lüksümüz var mıdır?

 

Doğru cevap bu değil midir? “Bırakın ne halleri varsa görsünler.” Nedeni var. Çelişkinin rejisörleri, Tahran ve Ankara. Hiçbiri Kürtler için savaşmaz. Aksine onlar Kürdistan’ı denetlemek için birbiriyle işbirliği yarışı içindeler.

 

İran’ın tutumu dikkatinizi çekmiyor mu? Türkiye’nin müdahalelerine hiç mi hiç ses çıkarmıyor, Bağdat ve Süleymaniye’yi bağırtmak dışında.

 

Türkmen bahanesi

 

Irak ve Kürdistan’da dağınık Türkmen kümelerin kaderi, Kürtler ve Araplarla bir bütün. Onlar Şii ve Sünniler. Pekçoğu için dini kimlik önde. Bu realiteleri, farklı politik tercihlerine yol açmış.

 

Telafer örneğinde DAIŞ’e katılımları çok ve bedelini mutlaka ödemeleri gereken ağır suçlara ortak olmuşlar, özellikle de Ezidi Kürtlere karşı.

 

Türkiye’ninki, Mussolini ve Hitler’in yaptığıyla aynı. Onlar da “kültür ve ırk bağı” gibi saçma bahanelerle, işgaller yapmış, ama sonunda o kümelerin tahribine neden olmuşlardı.

 

Umarım Türkmenler, Türk devletinin temelsiz ırkçı iddialarına ve yayılmacı politikasına alet olmazlar.

 

PKK bahanesi

 

PKK temeli Kuzey olan bir Kürdistan örgütüdür. Suriye sınırından İran sınırına kadar uzun Güney Kürdistan şeridini denetiminde tutuyor. Şimdi de Şengal’den Rojava’ya kadar olan bölgeyi eklemiş ona.

 

Türk devleti 1985’ten beridir PKK’yi bahane ederek Güney’e karşı insan ve ekonomik kayıpları büyük olan operasyonlar yapıyor. En büyük operasyon, 1995 baharında 50 bin askerle oldu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Türk ordusu orada kalıcı” dedi. Ancak büyük devletlerin tepkisi üzerine geri çekildi.

 

Kürdistan’ın statükosu ve Kuzey’in ağır koşullarından dolayı PKK’nin Güney’e mahkumiyeti anlaşılabilir ama Güney’e yönelik iddialarına anlam vermek zor. Örneğin Şengal’deki tutumu, Güney partilerinin çelişkilerinde taraf olması, Hewler-Bağdat çelişkisinde işi Bağdat’a meyletmeye vardırması ve nihayet Tahran’ın oyunlarına kaçınılmaz olarak alan açması.., tasvip edilecek şeyler olmamalı.

 

Mademki konu Türk devletinin müdahalesi, PKK öylesi bir müdahaleye fırsat yaratacak niyet ve tutumlardan mutlaka kaçınmalıdır, hem de acil olarak, yoksa yarın çok geç olabilir.

 

Ancak PKK’nin “yaramazlıkları” ne olursa olsun, bu, Türk ordusunun Güney’e müdahalesine göz kapama hakkını kimseye vermez. Öylesi bir tutumun faturası ağır olur. Kürt tarihi o tür yanlış tutumlarla doludur. Yezdin Şer olayı canlıdır. Yanlışın aktörleri de sonunda kurban olmaktan kurtulamamışlardır.

 

Türkiye bahane aramıyor, bahane yaratıyor da

 

Rojava örneği öğreticidir. Türk ordusu üç aydır Kuzey Suriye ve Rojava’da operasyon yapıyor. Adı, “DAIŞ’e karşı savaş”tır. Gerçekte ise Kürtlere darbe vuruyor.

 

Kobani’den biliyoruz, DAIŞ sonuna kadar diretti. Irak şehirlerinde de. Siviller gerekçe yapılıyorsa da uluslararası koalisyon halen tam anlamıyla Musul’a girmiş değil. DAIŞ halen Kerkük ve Şengal’e karşı misilleme saldırıları yapabiliyor.

 

Demem şu ki DAIŞ halen savaşabiliyor. Peki nasıl oluyor da çatışmadan köy ve kasabaları bir bir Türk ordusuna teslim ediyor. Dünya her yerde DAIŞ militanlarını arıyor. Hani savaşın ölü, yaralı, tutuklu, şahit ve belgeleri? Hiç olmasa bir tanesi? Mademki o kadar darbe alıyor, neden tek bir misillemesi yok?

 

Tiyatronun tek izahı var: Ortaklaşa bir oyun oynanıyor. Türkiye DAIŞ’in kayıplarını önlüyor, yerine yeni bir oluşuma gidiyor. ÖSO denen yeni döküntü de bunun bir parçası. Maalesef oyuna kananlar var, hatta kimi Kürt basını da.

 

Türk ordusunun Güney Kürdistan’da değişik yerlerde konumlanmış gücünün benzer bir çalışma içinde olduğu sır değil.

 

Türk ordusunun tüm amacı Güney Kürdistan’a fiili olarak yerleşmek. Bu şekilde PKK savaşını da sınırlarının ötesine itecek sanıyor. Türk ordusu Güney’e girerse, sadece Kürtler ve uluslararası destekle oluşturulan statükoları darbe alacaktır.

 

Olay Bağdat’ın tepkisine terkedilmemelidir. Çünkü işgal edilecek olan Irak değil, Kürdistan olacaktır. Bağdat’ın tepkisi de işgalci iddialardan kaynaklanmaktadır.

 

Kürt partilerinin ilişki resmi çok olumsuz. Yine de onlardan beklentim, kapıdaki tehdite karşı hazırlıklı olmalarıdır, hem de birlik halinde ve seferberlik düzeyinde.

 

Türkiye içinse: Bırakın felakete yürüyüşü zafer bilsin o!

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli