Ferhat Sarıkaya diye biri
Olaylar selinde Ferhat Sarıkaya isimli savcının tutuklanması ciddi haber olmadı. İktidar kalemşörleri için her zamanki gibi, “FETÖ’cüydü”. Kemalist kalemler için tutuklama “Ergenekon-Balyoz ile Şemdinli komplolarının iflas belgesi”ydi. Öyle mi? Konu bir makaleyi çok aşıyor ama denemeye değer.
Şemdinli olayı
9 Kasım 2005, ilçe merkezinde Umut Kitapevi’nde iki el bombası patladı. Mehmet Zahir Korkmaz hayatını kaybetti, beş kişi yaralandı. Olay yerinden montlu bir kişinin hızla uzaklaştığı dikkat çeker. Veysel Ateş isimli bu kişi, telefonda Ali Kaya isimliye “Paketi bıraktım, neredesiniz?” dedikten sonra onunla buluşur. Kaya, “Patladı mı” diye sorar, “Evet” cevabını alınca, “Atla arabaya” der. “30 AK 933” plakalı beyaz Renault araçta Özcan İldeniz isimli üçüncü bir kişi vardır.
Durumu farkeden kalabalık, kaçmalarını engeller.
Güvenlik güçleri imdatlarına yetişir. Üç aktör, Jandarma İstihbarat Teşkilatı (JİT) mensubudurlar. Ateş, PKK itirafçısıydı. Astsubay olan diğer ikisi, Hakkari Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şubesi görevlisiydiler. Dosyası kabarık Ali Kaya, ününü 1990’larda Diyarbakır’da Jandarma Kolordusunda istihbarat görevlisiyken kazanmıştı.
Aracın bagajından; silahlar, kitapevine atılanlarla aynı tipte el bombaları, bölge aşiret ileri gelenleri ve DTP bölge yöneticilerine ait bilgiler çıkar.
Tarihi fırsat
Olay netti. İnsan ölmüş, yaralanmış, suçlular suçüstü yakalanmışlardı. JİTEM eylemiydi. İtirafçı-tetikçi kullanmışlardı. Üzerine gidilirse, “faili meçhul” sayılan benzeri binlerce olayın aydınlatılması için anahtar rolü görebilirdi.
Kürt halkı olayı biliyordu, tepki gösterdi. Gösteriler birbirini izledi. Basın olayla ilgilendi. AKP hükümeti, devlet kurumlarındaki iktidar savaşında üstünlük sağlamak ve Kürt halkını yanına çekmek için olayı altın bir fırsat olarak gördü ve soruşturma başlattı. TBMM’de Şemdinli Komisyonu kuruldu ve Komisyon, Şemdinli, Yüksekova ve Hakkari’deki faili meçhul cinayetlerle patlamaları incelemeye aldı. Şemdinli Cumhuriyet Savcılığı da, olayı soruşturmaya başladı.
10 Kasım, Şemdinli’de savcı ile CHP Hakkari Mebusu Esat Canan keşif yaparken, uzman çavuş Tanju Çavuş halkın üzerine ateş açtı, Ali Yılmaz hayatını kaybetti, 4 kişi yaralandı.
Yaşar Büyükanıt’ın “iyi çocuğu”
Hükümet, davayla Van 3. Ağır Ceza Mahkemesini, iddianameyi hazırlamakla genç savcı Ferhat Sarıkaya’yı yetkilendirdi. Veysel Ateş, Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile Tanju Çavuş tutuklanarak Van’a aktarıldılar.
Savcı iddianamesinden; Hakkari’yi kastederek bölgede 15 Temmuz-9 Kasım 2005 tarihleri arasında 18 patlama oluyor, Ali Kaya ve Özcan İldeniz’in tutuklanmasından sonra bu patlamalar sona eriyor. İlginçtir; 1 Eylül 2005 tarihinde Şemdinli ilçesinde Dünya Barış Günü nedeniyle kurulan çadıra atılan ve 14 kişinin yaralanmasına neden olan bomba saldırısı bile PKK’ye yükleniyor.
Ali Kaya astsubaydı ama en üst komutanlarla iş yapacak hünerdeydi. “Paşaların adamı” ünvanını almıştı. Paşalarından biri, Diyarbakır’daki 7. Jandarma Kolordu Komutanı Yaşar Büyükanıt’tı. Şemdinli olayları sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı olan Büyükanıt, Kaya için, “Kendisini tanırız, iyi çocuktur, suç işlemez” diyordu.
Ali Kaya sadece istihbaratçı değildi, eylem, tercümanlık ve “sevgili” generalleri adına tahsilatçılık yapıyordu. Büyükanıt’ın atıf yaptığı bu “hizmetler”di.
Sarıkaya için “yargıya müdahale”ydi bu. Genelkurmaylıktan Büyükanıt hakkında “Örgüt kurmak, sahte belge düzenlemek ve görevi kötüye kullanmak” suçlarından dava açılmasını istedi. Genelkurmay istemi reddetti. Savcının yaptığı büyük bir cüretti, meslek yaşamına mal oldu.
Mehmet Ali Altındağ, Büyükanıt’ı anlatıyor
Askeri komutanları astlarına bağlayan, sadece onların eylemsel yararlılıkları değildi. Ast, üstleri adına; zenginlerden, silah uyuşturucu tüccarlarından para elde ediyor, kaçırılanların, gözaltına alınanların yakınlarından fidye alıyordu. Öyle bir para ki, maaşla hayal bile edemezlerdi. Tezgah bir şirket gibiydi, en idealinden daha ileri düzeyde kurumlaşmıştı.
Altındağ’ı yaratan ÖHD Başkanlarından Kemal Yamak’tı. Aradan yıllar geçmiş, Yamak emekli olmuştu (şimdi ölü). Karakol, askeri yol ihalelerinden palazlanan Altındağ işadamı olmuş, yaşam tarzı değişmişti. Muhbirlik artık yakışmazdı! Sağa sola yedirerek durumu idare ediyordu. 1997-2000 dönemi için söyledikleri:
“Diyarbakır İl Jandarma İstihbarat bölümünde görevli Ali Kaya, işadamlarından haraç topluyordu. 7. Kolordu Komutanı Yaşar Büyükanıt ve DGM Başsavcısı Nihat Çakar onu koruyorlardı. İşadamlarını tutukluyor, yüklü paralar alıyordu. Bunu, Ali Osman Celasin, Binbaşı Cemal Temizöz ve Kolordu Komutanı Büyükanıt adına imza atan Kurmay Albay Erhan Tavşanlı ile yapıyordu...”
Katillere tahliye
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 19.06.2006’da Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş’e 39’ar yıl ağır hapis cezası verdi. Ve fırtına koptu. Savcı boyundan büyük işe girişmişti. Büyükanıt ‘Paşa’ ve “iyi çocuklarını” nasıl cezalandırırlardı? Savcı ve onu öne sürenlere unutamayacakları bir ders verilmeliydi.
Dosya Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesine gitti. Burası tam yeriydi. Katilleri görevlendiren, bu kolordunun ta kendisiydi. 14.12.2007’deki ilk duruşmada Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş tahliye edildiler.
Tanju Çavuş’un davası Hakkari Ağır Ceza Mahkemesindeydi. Herkesin önünde sivil bir insanı öldürmüştü. 18.01.2006’da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Mahkeme Malatya’ya alındı. Önce ömür boyu, sonra 8 yıl 4 ay, sonunda “meşru savunma” gerekçesiyle beraat. Arada boş durmadı, 2008’de Isparta’da Vanlı müteahhit Salih Uçar’ı öldürmekten 22 yıl 6 ay hapis cezası aldı.
Sarıkaya’nın başına gelenler
Genelkurmaylık, Büyükanıt’ı iddianameye dahil ettiği için, “Yetkisini aşmak” suçlamasıyla Adalet Bakanlığı nezdinde savcı hakkında suç duyurusunda bulundu. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 20.04.2006 tarihli kararla, “Mesleğin şeref ve onurunu bozduğu” suçlamasıyla Sarıkaya’yı meslekten ihraç etti. Ona destek veren hakim ve savcıların görev yerleri değiştirildi.
Ordunun en yüksek kademesinde vukubulan haraç alma ve cinayet emirlerine adalet adına müdahale, “Mesleğin şerefi ve onurunu bozacak nitelikte” görüldü. Buna haydut egemenliği denmez de ne denir?
Hükümet özendirdiği savcısını yem yaptı. Askerin emriyle hükümet denetiminde olması gereken organ, savcıyı görevden almıştı. 2011’de HSYK bünyesinde değişiklik yapıldı. AKP hükümeti kurum üzerinde belirleyici duruma geldi. Sarıkaya yeniden mesleğine döndü.
Sonuçlarım
1- Şemdinli davası birçok gerçeğin çakıştığı bir kavşak. AKP iktidarı, ordu ile ilk defa bu düzeyde karşı karşıya geliyordu. Bırakalım bir subayı, bir çavuşu bile kovuşturma konusu yapmak mümkün değildi. Ordunun “kutsallık” ve ayrıcalığına müdahale ediliyordu. İlk rauntun skoru feciydi. Genelkurmaylık, hükümeti hiçe sayarak adalet mekanizmasını allak bullak etti. Dava, Türk adaletinin trajik-komedi durumunu gözler önüne serdi. Ceza mahkemelerinin konusu dava, asker talimatıyla askeri mahkemeye devrediliyordu.
2- JİTEM’in ortadan kaldırıldığı, faili meçhullerin geride kaldığına dair beklentiler boşa çıktı. JİTEM jandarma bünyesinde kurulan özel amaçlı bir örgüttü, JİT’in bir türeviydi. Şemdinli iddianamesi ve TBMM Şemdinli Komisyonu Raporundan; çoğu ölümle biten bu tür olayların ferdi olmadığı, oldukça örgütlü ve üstlerin talimatıyla gerçekleştirildikleri detaylarıyla belgeliydi.
3- Kürtlerin de Türkler gibi mahkemelerde haklarını arayabilecekleri savının kocaman bir safsata olduğu, bu davayla bir daha teyit edildi. Kürt ulusal haklarıyla ilintili her hukuki dava, siyasi idi. Herhangi bir güvenlik görevlisi bu kapsamda rahatlıkla bir Kürt öldürebilirdi ve bundan dolayı hiçbir şekilde yargılanmazdı.
Kürtler kendilerine karşı işlenen cinayetlerden dolayı Türk hukuk sisteminden adalet bekleyemezler. Türk hukuk sistemi evrensel değer tanımıyor, etnik ayrıcalık ve önyargılarla, ideolojik-politik amaç ve endişelerle hazırlanmıştır, etnik saldırı ve cinayetleri özendiriyor, faillerini koruyor.
4-Şemdinli olayı öncesi ve sonrası hukuk sistemlerini karşılaştırmanın tam yeridir. 29 Ekim 1923’ten 9 Kasım 2005’te kadar (tam 82 yıl) Türk hukuk sistemi yukarıdaki gibidir. Kürt öldürebilirsin. Asker buyurur: “Benim adamımdır”. Serbest bırakılırsın. İtirazı olan varsa, o 82 yıla baksın, Kürt öldürmekten kaç Türk görevli yargılandı? Mustafa Muğlalı mı (20.03.1950)? İktidar kavgasına araç yaptılar, yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
Kürt öldürüp yargılanmamak konusunda iki egemenlik aynı. Tek farkları: İlkinde asker telefon ediyordu. Yenisinde buna gerek yok. Savcısı hakimi önceden anlıyor. İkisinden birini tercih etmek durumunda kalmaktan daha kötü birşey olabilir mi?
5- Türk egemeni kalleştir. Çıkarı sözkonusu olduğunda evladını bile yer. Sarıkaya olayı öyle. Ergenekoncular mı tutuklattı? Sarıkaya, idealist miydi? Gülenci mi? Reisçi mı? Sorular çok. Onunki utanılacak birşey değil. Çok önemli bir olayda baş aktörlük yaptı. Dava bitmiş değil. Utanması gereken onu kurban seçenler, Kürt kanı üzerinde iktidar kavgası verenlerdir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)