Teröristin kim?

18-02-2016
Selahattin Çelik
A+ A-

Dikkatinizi çekmiş olmalı, devletler düşmanlarını rahatlıkla "terörist" olarak damgalıyor, bu yolla saldırılarına "meşruluk" kazandırıyorlar. Örneğin; Suudi Arabistan için Şii güçler (İran yanlıları), İran için tersi güçler terörist.

 

PKK ile bağlantılı örgütler öne çıkarılıyorsa da, Türk devletinin teröristleri Kürtler. Güney Kürdistan'la olan özel ilişkilerine rağmen, Türkiye'nin Kürtlere bakışı budur.

 

Daha ilginci; bir devlet diğer devletin hatırına onun teröristini kendi listesine ekleyebiliyor, Suudi'nin PYD'yi eklemesi gibi. Sözün kısası; "teröristini söyle, dostunun kim olduğunu söyleyeyim."

 

Kurban "terörist", asıl terörist ise ‘masum’

 

Uluslararası alanda üzerinde uzlaşılmış ortak bir terör tanımı yoktur. Olsa da bugünkü dünya koşullarında, özellikle de Ortadoğu'da bir geçerliliği kalmamıştır. Ama sanki "terörist olarak damgalamak", devlet olmanın getirdiği bir ayrıcalık! Maalesef günümüzün dünyasında haklılık ve adalet değil ama güç konuşuyor. Çok acı ama daha çok da biz Kürtler bu terslik ve adaletsizliğin kurbanlarıyız.

 

Vahşetin bahanesi

 

Türk devleti, PKK'yi bahane ederek Kürt şehirlerini yıkıyor, katliamlar yapıyor, halkı göç ettiriyor. Olanlar, yüzyıldır devam eden soykırımın net bir merhalesi. Türkiye müttefiki devletler, PKK üzerindeki "terörist" damgasını sessizliklerine gerekçe yapıyorlar.

 

Türkiye şimdi de Rojava'yı saldırı hedefine almış. Amacın Kürt halkınının kazanımlarının önüne geçmek olduğunu artık çocuklar bile biliyor. Yine de sorayım:

 

Teröristliğin ölçüsü nedir? Sivillerin katledilmesi, köy ve şehirlerin viran edilmesi, göç, keyfi tutuklama, ırkçılık, ulusal hakların inkarı, terör değil midir? Bu ölçüler, Kürtlerden çok Türk devletine uymuyor mu?

 

ABD ve Rusya, dünya egemeni iki dev. Kimin terörist olduğuna onlar karar veriyor. DAIŞ ve El Nusra'yı terörist olarak görüyorlar. Dünya bu tanımda hemfikir. Kürtler, Cihadi teröre karşı güvenilir bir müttefik. Ama Türkiye'nin tutumuna bakın; dünyaya meydan okuyor, DAIŞ'in belini kıran Kürtlere saldırıyor. Türkiye bu küstahlığının karşılığını mutlaka almalıdır.

 

Başlardan beri Türkiye-Cihadi ilişkisi eleştiri konusuydu. Şimdi ise kuşku kalmamıştır. DAIŞ ve El Nusra kırılıyor, Türkiye doğrudan devreye giriyor. Türkiye'ye tepkinin küçüklüğü insanı şaşırtıyor. Yoksa Kürtler sözkonusu olunca, "teröristini vurma özgürlüğü kuralı" mı izleniyor?

 

Türkiye ayağına mı sıkıyor?

 

Yorumlar genelde bu yönlü. Türkiye'nin Ortadoğu politikası tam iflasda. Ki bu sonuç, Türkiye ekonomisi, siyaseti ve toplumsal dengeleri üzerinde ağır etkilerini çoktan göstermektedir. Gidişatın nerede duracağını kestirmek çok zor.

 

Evet, Türkiye çıkmazda ve ne yapacağını bilemiyor. Ama Kürt öldürmeyi çok iyi biliyor. Hırsını Kürtlerden çıkarıyor. Sanki Kürtleri katletmek için kurulmuş.

 

Bu gerçeğin kavranması Kürtler için hayati önemdedir. Zihin köleliği ve yanılgıdan kurtuluş, başarıların anahtarıdır.

 

Türkiye savaşa mı katılıyor, sorunlar içinde mi boğuluyor, hiç umurumda değil, umurumuzda olmamalı da. Cizre'deki vahşeti yapan bir devlet, her kötülüğü hak ediyor. Keşke kazdığı tuzağa düşse! Keşke Rusya ile boy ölçmeye kalkışsa! Nerede o cesaret!

 

Ama bildiğimiz Türk egemenleri öyle hareket etmezler. Onlar, Kürtlerin köleliğini devam ettirmek için her hakareti kabullenir, her kalleşlik ve onursuzluğu yaparlar. Göreceksiniz aynısını yapmaya çalışacaklardır.

 

Yanlış duymadınız, Humeyni ve spor!

 

İnsan sıralanan tuzakları gözönünde bulundurunca, ulusal ortak tutumla güçlenmek dışında başarı yolu göremiyor. Ama mevcut resim, bu beklentiden uzak. Başlıktaki olayla konuyu açayım:

 

Okumuşsunuzdur, Kerkük'te "Humeyni Kültür ve Spor Merkezi" kurulmuş. Bu da nereden çıktı? Yorumlamak zor. Ama bölgede egemen Kürt yönetimi elemanları ve İranlı görevliler, olaya önem verdirmek için gösterişten kaçınmadılar.

 

Humeyni ile sporun ne alakası var diyeceksiniz? Hadi onu bir yana bıraktık, peki Kürt yöneticiler Humeyni'nin kim olduğunu bilmiyorlar mı? 1980'lerin başında Humeyni'nin talimatıyla 30 binin üstünde Kürt katledildi. Köyler şehirler harabe oldu. İşte Humeyni'nin kültürü.

 

Türklerin Mustafa Kemal'e, Irak Sunni Araplarının Saddam Hüseyin'e verdikleri gibi, Farslar da uzun sakalı ve sarığıyla Hümeyni'ye kutsallık verebilirler. Nasıl ilk ikisi Kürtlerin düşmanı ve katilleri iseler, Humeyni de öyledir.

 

Diğer halkların örnekleri vardır. Bir halkın yöneticileri, geçmişte savaştıkları bir ülkeyi ziyaret ettiklerinde, konumları ne olursa olsun katil olarak nitelediklerinin anıtlarını ziyaret etmezler. Uluslararası diplomasi kuralları bu hakkı tanımaktadır. Biz ne yapıyoruz? Katilleri onurlandırıyoruz. Ne utanç!

 

Bu yüzkarasına ortak olan Kürtler, tarihin derslerini ve günümüzün koşullarını kavramaktan ne kadar da uzaklar. Bunlar mı ortak ulusal tutuma katkı sunacaklar?

 

Olay siyasal bir gösteri, ama bir provakasyondur da. Devlet isteyen Kürt güçlere tehditvari mesaj verilmektedir. Ama o skandala dahil olan Kürt politikacılara şu gerçeği hatırlatmak istiyorum:

 

Türkiye ile İran'ın Kürt politikası arasında zerre kadar fark yoktur. Türkiye'nin Rojava'da yaptıklarını, İran farklı yöntemlerle Güney Kürdistan'da yapıyor. Türkiye'nin bugün Kuzey Kürdistan'da yaptıklarını, şartları oluştuğunda İran misliyle Doğu Kürdistan'da yapmaktan kaçınmayacağını çok iyi biliyoruz. Ayrıca tüm çelişkilerine rağmen, Türkiye ile İran'ın Kürtlerin statükosu üzerinde uyum içinde olduklarını asla ama asla unutmamalıyız.

 

Ne zaman Türkiye ile İran'ın oyunlarından kurtulacağız? Ne zaman ulusal çıkarları parti çıkarlarından üstün tutacağız? Partilerimizin yanlışlarına ne zaman ses çıkaracağız? Ortak tutuma ulaşmanın sırrı bu değil midir?

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli