“Kitaplar vardır; ev inşa etmeyi, motor tamir etmeyi ya da kitap yazmayı anlatır. Ama ‘ulus nasıl inşa edilir’i anlatan tek bir kitap görmedim.”
Singapur’un ilk Başbakanı Lee Kuan Yew, “Üçüncü Dünyadan Birinci Dünyaya, Singapur’un Hikâyesi: 1965—2000” adlı otobiyografi kitabında Singapur’un ilk zorlu zamanlarını anarken bu gözlemde bulunmuştu.
Singapur, bağımsızlık için savaşmamıştı fakat Malezya’nın 1965 yılında adanın Çinli nüfusunu güya çok bulup, kurtulmak istercesine adadan geri çekildiğinde, Singapur halkı tek başına kalmıştı.
Yew, o kritik 1965 yılında, Shakespeare’in şu sözünü hatırlıyor: “Bazıları büyük doğar, bazıları büyüklüğe erişir, bazılarına ise büyüklük dışarıdan dayatılır.”
Kaderin kendisine üçüncü seçeneği bahşettiğini düşünüyor; kendisi ve halkı bu görev için hazır mıydı, bir türlü emin olamıyordu.
Yew, geçtiğimiz ay 91 yaşındayken vefat ettiğinde, hiç kimse Shakespeare’e atıfta bulunarak yazdığı bu sözü hatırlamadı fakat kendisinin “büyüklüğe eriştiğini” de anımsayıp dile getirebilirlerdi.
Amerika’daki gazeteler, Yew’in ölümünü ilk sayfalardan duyurdular. Cenaze törenine, ABD eski Başkanı Clinton ve Dışişleri Bakanı Henry Kissinger da katıldı.
Yan yana gelmekten aciz olan bazı insanlar - mesela Jimmy Carter ile Ronald Reagan, Margaret Thatcher ile Tony Blair, Vladimir Putin ile Mikheil Saakashvili – ondan “dostum” diye bahsetmişlerdi.
Japonya Başbakanı Kiichi Miyazawa ise şöyle diyordu: “Sayın Yew, bize ulus inşa etmekle ilgili yazılmış dünyanın en güzel kitabını armağan etti.”
Yani Lee Kuan Yew kendi aradığı kitabı, kendisi yazdı.
Yew’in dikkate şayan hikâyesi, geri kalmış bir üçüncü dünya bölgesini, sadece bir nesillik süre içinde ve sıkı bir disiplinle nasıl modern bir ulus devlete dönüştürdüğünü de anlatıyor.
Singapur’un petrolü yok ama dünyada kişi başına düşen en yüksek üçüncü milli gelir orada!
Müşteri anketlerine göre Singapur, en iyi hava yolu ve havaalanıyla; Japonya’yı, Almanya’ya ve Amerika’yı gölgede bırakıyor.
Peki, Yew tüm bunları nasıl başardı ve Kürtler, bu başarıyı yineleyebilir mi?
Kürdistan ile Singapur arasında bazı bariz farklar olsa da, Singapur’un bu olağanüstü başarısından elbette ders alınabilir.
Yew hayattayken, devlet başkanlarından küresel holdinglerin üst düzey yöneticilerine kadar yüzlerce insan, tavsiyelerinden yararlanmak için ona danışıyordu.
Çin, Singapur’daki gelişmeleri kaydetmeleri için binlerce parti üyesini ellerine ses kayıt cihazları, kamera ve defterler vererek Singapur’a yolluyordu.
Yew’in söylediğine göre hiç bir Kürt yetkilisi Singapur’u ziyaret etmemiş ki bu elbette bizim hatamız.
Ama Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Nêçîrvan Îdrîs Barzanî’nin Yew’i ziyaret ettiğini hayal ederek bu duruma bir çare bulabiliriz belki.
Nêçîrvan Îdrîs Barzanî: Başarınızın sırrı nedir?
Lee Kuan Yew: Tek kelimeyle, dürüstlük. Dahasını eklemek gerekirse, meritokrasi (Kişilerin yetenek ve bireysel üstünlüğüne dayanan yönetim biçimi) ve adalet.
Bağımsızlık bize kendini dayattığı zaman, erken doğan bir bebek sandım onu. Sıkı bir sömürge karşıtı olsam da, İngilizlere en azından savunmamızı güçlendirene kadar, biraz daha kalmaları için yalvardım adeta.
2 milyon insandık biz, 100 milyon Malezyalı ve Endonezyalının arasında yutulmuş gibiydik. Biz Çinliydik, onlar Müslüman; bizi tehdit etmekten de hiç çekinmiyorlardı.
İlk işim bir ordu inşa etmek oldu. İsrail’den yardım istedim. İsrail’in de yeni müttefiklere duyduğu ihtiyaçtan ötürü, hemen dost olduk. Ama komşularımızı kızdırmayalım diye İsraillilerden “Meksikalı” diye bahsettik.
Barzanî: Bazıları “dadı devlet” olduğunuzu iddia ediyor?
Yew: Bu suçlamayı kabul ediyor ve hatta öyle olmaktan gurur duyuyorum. Bazılarıysa beni diktatör ve sansürcü olmakla suçluyorlar.
Ama hiç kimse beni bir çocuktan lolipop çalmakla veya devlet hazinesinden para çalmakla suçlayamamıştır. Sahip olduğumuz tüm zenginliği, çocuklarımızın eğitimi için harcadık; Singapurlular da bu durumdan gururla faydalanıyorlar.
Hiçbir özgürlük ve düzgün tartışma geleneği olmayan toplumlar için demokrasi, hayallerin ötesinde bir durumdur. Ama biz, İngiltere ile bağımızdan ötürü özgür ve adil parlamenter seçimleri uzun zamandır düzenli olarak yapıyoruz.
“Sansürcü” suçlamasına gelince, dünyada gerçek basın özgürlüğü zaten neredeyse hiç yok. Gazete ve televizyon kanallarına sahip olmak için devasa sermayeler gerek. Bir de kapitalistler, kendi medya kuruluşlarında yergilere maruz kalmaktan hoşlanmazlar.
Singapur’daki bazı yabancı gazeteleri, gerçeklerle bağdaşmayan haberler yaptıklarında yasakladım. Gönderdiğimiz reddiyeleri yayınladıktan sonra ise yasaklar kaldırıldı.
Sansürden yana değildim; yapılan haberlerde hakkaniyet olmasından yanaydım.
Barzanî: Toprak, su, elektrik ve iş gücü Kürdistan’da Singapur’dakine göre çok daha düşük. Nasıl oluyor da biz, sizin kadar yabancı yatırım çekemiyoruz?
Yew: Kürdistan’da yatırım istiyorsanız, “İşletme Ortamı Risk Endeksi” (Business Environment Risk Index- BERI) adlı risk ölçüm firmasına uygun şekilde yatırım yapmalısınız. Biz bu endekse göre bir numarayız. Yani, yabancıların malı Singapur’da güven altındadır.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü ve Gelişim Enstitüsü’nün Dünya Rekabet Edebilirlik Merkezi yıllık anketleri de bize yüksek puanlar verdi.
Singapur’da kamu kurumlarındaki yolsuzluğu, topluma yönelik bir tehdit olarak görüyoruz. Sizin de sloganınız bu olsun, ondan sonra yatırımlar kendiliğinden gelir.
Barzanî: Dedem Mele Mustafa Barzani’nin CIA ile olumsuz bir teması olmuştu. Sizin de vardı galiba?
Yew: CIA, bizim istihbarat görevlilerimizden birine yüksek bir rüşvet karşılığında çalışma teklifinde bulunmuş.
Görevlimiz de bizimle paylaştı bunu; kabul etmesini söyledik. Bir müddet çalıştı da. Sonra gitti, üç Amerikalıyı tutukladı.
Biri diplomatik dokunulmazlığı olduğunu iddia etti, salıverdik biz de. Diğer ikisi 12 yıl hapse mahkûm edildi. Amerika, bu haberleri gizli tuttuğumuz için bize teşekkür etti ama diğer iki elemanını da serbest bırakmamızı istedi.
Dış yardıma ihtiyacımız vardı, tahliyeleri için 100 milyon dolar talep ettik. “1 milyon olsun” dediler, ben reddettim tabii, yine de serbest bıraktık elemanlarını.
Amerika, hayatın bir gerçeği ve elinizden geldiği en iyi şekilde bu gerçekle muhatap olmalısınız.
Ben görevimin başındayken, Amerika gerçeğini daha iyi anlamak için yarım dönem Harvard Üniversitesi’nde okudum.
O zaman 45 yaşındaydım. Siz 48 yaşındasınız. Böyle bir deneyimi kesinlikle size de tavsiye ediyorum.
Eğer gerçekten başarılı olmak istiyorsanız, petrolünüz yokmuş gibi düşünün. Eğitim, dünyanın bütün petrolünden ve altınından çok daha kıymetlidir.
Eğitimi yücelterek, Orta Doğu’nun Singapur’u olabilirsiniz. Ama eğitimsiz kalırsanız, asla bağımsız olamazsınız!
Türkçeye çeviren: Uzay Bulut
Washington’da ikamet eden Kürt siyasi aktivist Kani Xulam, Amerikan-Kürt Bilgi Ağı’nın (American Kurdish Information Network) sözcüsüdür.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın