Güney ve Batı Kürdistan olaylarının önceliğinden, belirsizlikten ve belki de artık kanıksamadan olacak, Kuzey gündemin gerilerine düşmüş. Öyle ki, her zamankinden çok ölümler bile dikkati çekmiyor.
Askeri nedenler
Türk ordusu ileri askeri elektronik teknolojiyi kullanıyor, özellikle gündüz-gece izleme ve tespit etme sistemini. Gelişkin iletişim sistemi muhbirlerin işini kolaylaştırıyor. Askeri birlikler, hedeflerine daha hızlı ulaşabiliyor.
Türk devleti, PKK ile mücadelede deneyim sahibidir. Kürt savaşçıların toplumsal ve coğrafi dayanağının yıkımını, özellikle de gidiş-geliş yollarının ve üs alanlarının kontrolünü öne almış. PKK ise klasik örgütlenme, hareket tarzı, üslenme ve eylemde diretiyor, sanki yenilikten, şehirden, modernizmden korkuyor.
Kürt savaşçıların toplumsal desteğini yıkmak için devletin başvurduğu şiddet, 1990’lar döneminkinden çok daha yıkıcıdır.
Devlet durmadan Güney Kürdistan’ı bombalıyor. Sanki Batı Kürdistanı’nı esirgemenin bedelini Güney ödüyor. Şu da gizli değil; Güney’de konuşlanmış Türk ordu birlikleri, bombalamalarda ciddi rol oynuyor.
Toplumsal ve siyasi nedenler
PKK, gerilla savaşında aslında doruk noktasına ulaşmış(tı). Artık toplumsal kompozisyon, silah teknolojisi ve iletişimdeki değişimlerin gerisinde kalıyor(du). Şehirler savaşı ya da yaygın ismiyle “hendek savaşı”nın önemli bir nedeni, bu tersliği giderme düşüncesi olsa gerek.
PKK direnmekle yanlış yapmadı. Ama gücünü abartmakla, siyasi parametreleri isabetli okuyamamakla, sivil toplum ve demokratik hareketin talepleri konusunda yeterli duyarlılık göstermemekle büyük yanlış yaptı. Sonuç, herşeyi söylüyor zaten.
Güney ve Batı Kürdistan’da Kürt davası, ciddi bir bölgesel ağırlık kazanmış, dünya kamuoyu ve uluslararası siyasetin gündeminde. Gelişmeden Türk devletinin ödü kopuyor, o hırsla silahlı direnişe saldırıyor.
Türk devleti baştan aşağıya yeniden düzenleniyor. Toplumun tüm demokratik hakları tehdit altında. Sivil toplumun umuda ihtiyacı var. Savaşçılar umut kaynağı. Devletin çılgın saldırganlığının bir diğer nedeni bu.
Suriye ve Irak savaşından iyi biliyoruz ki, Türk devleti bölgede ve uluslararası alanda ciddi sorunlarla yüz yüze. Çok defa savaşa ramak kaldı. Savaşın kuralıdır: “Biriyle sorunun mu var, müttefik ara.” Kuzey Kürt hareketinden iyi müttefik adayı mı var? Türk devleti tehlikenin kokusunu çoktan almış, bu korku ile saldırıyor.
Devlet PKK’yi yanlışa itiyor
Devlet, PKK’yi köşeye sıkıştırarak, uluslararası camianın tepki göstereceği eylemlere itmek istiyor. Burada meşru tepki ile yanlış arasında çok hassas bir ayrım var. Tepkinin tarzı ve sonucu, çoğu kez hassas ölçüyü belirlemektedir.
Şunu artık açıkça söyleyebiliriz; geleneksel gerilla savaşı ciddi sorunlarla yüz yüze. Kayıplar çok büyük. Ama olay o kadar büyümüş ki, ölümlerle bir sonuç almak imkansızdır. İnsan yaşamının kutsallığını, öldürmenin değil, yaşatmanın ana amaç olması gerektiğini hatırlatabilirim.
Devlet öldürmeyi başarı görebilir. Irkçı yığınlar için sayılar önemli. Ama nafile!
Olayın iki boyutunun olduğunu hatırlatmak isterim. İnsanlar öldükçe, olayın toplumsal ve siyasi boyutu büyüyor. Böyle giderse, bugün Güney ve Batı Kürdistan için vaka olan ilişkiler, öbür gün Kuzey için de vakadır. Türk devleti yaptığıyla yolu düzleştiriyor sadece.
Değişen parametreleri göz önüne almak zorunludur
“Legal mücadele” ile başlayacağım ama kavram artık doğru durmuyor. Devlet temeli tahrip etmiş. Şehir yığınlarının mücadelesi demek daha doğru olacaktır. O inisiyatifin nasıl şekilleneceği görmek için sabırlı olmak gerekir. Şehirde örgütlenmek ve hak arama yolunu bulmak zorundadır, yoksa gelecek yoktur. PKK müdahalecilikten, önceki yanlışlardan ısrarla kaçınmalıdır.
Kürt hareketi, Türkiye’nin geleceği üzerinde etkili bir faktör. PKK, Kürt sorununun çözümünü Türkiye’nin demokratlaşması içinde görüyor(du). Durum şimdi tersi değil midir? Kürt direnişi, Türkiye demokrasisinin önünde değil midir? Ulusal taleplerde önceki gibi korkak olmamak gerekir. Gerçek haykırılmalıdır. Bu olursa, ulusal dayanışmalar da kolaylaşır.
Konu haliyle İmralı’ya da dokunuyor. Demem o ki, sorun orayı ve ora kaynaklı tezleri çok çok aşmıştır. Umarım tekrar aynı tuzağa düşülmez.
Silahsızlanma artık konu değil. Ankara, Tahran ya da diğerleri, Kürt’ün yabancı egemenliğe karşı silahlanması kadar doğal bir hak yoktur.
Bırakalım PKK’yi, ondan silahlara veda etmesini isteyenler bile, bir şekilde kendilerini silaha emanet ediyor. Hüdapar, Kürt partisi değil ama bir Kürdistan fenomeni. İktidarla malum iyi ilişkilerine rağmen, Hizbullah’tan kalma silahlı güce yaslanıyor. PKK dışındaki Kürt partileri, Hewler’e dayanma ihtiyacı duyuyorlar, ki KDP sadece siyasi bir güç değil, askeri bir dayanaktır da.
Bitirirken şuna dikkat çekmek istiyorum; PKK Güney (Şengal) ve Batı Kürdistan gelişmelerini Kuzey’deki zor durumunu gizlemek için ustaca kullanıyor. Bazen gerginliğin şiddetlenmesini arzulayabilir. Yurtsever tutum şudur; Şengal ya da Batı Kürdistan, onlar PKK ile KDP arasında değil ama Kürtlerle malum düşmanları arasındaki sorunlardır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın