Kürtler uluslararası çete değil

Yıkılmış Irak’ı 8 yıl önce yeniden bir ülke yaparak içinde beraber yaşayacağımızı umut ederken, ben, Araplar’la bırakın aynı ülkeyi paylaşmayı, iki komşu ülkede bile yaşayamayız diye haykırmıştım. Nasıl olsa komşu olmak aynı ülkeyi paylaşmaktan daha iyidir.

 

Kürt partileri, başka alternatif olmadığı için 1400 yıldır değişmeyen ve aynı telden çalan Arap mantığıyla bir kez daha şansını denemek istedi.

 

Kürdistan’daki partilerin yönetimleri, Kürt sorununu siyasallaştırmak üzerine baştan kaybedeceği bir iddiaya girerek, sürekli “Bizim Irak’taki milletlerle sorunumuz yok, hepimiz kardeşiz, ancak yönetimle sorunumuz var” sloganını tekrarladı.

 

Bense, Irak’la sorunumuzun uyruk ve ırka dayandığını düşünüyor, hatta meselenin siyasi bir hattını göremiyordum. Çünkü bir sürü hükümet gelip geçmesine rağmen, Kürt sorunu olduğu yerde... Gelen her lider bir öncekini aratmıyor. Ayaklarını sabitledikten sonra Kürtler’i devredişi bırakarak, aynı senaryoyu tekrar ediyorlar.

 

Irak’ın krallık döneminde,  “Irak’taki milletlerle sorunumuz yok, kral giderse bütün sorunlarımız çözülecek” derdik.

 

Daha sonra, Abdulkerim Kasım tank ve toplarla dönemin sarayını işgal ederek darbe kültürünü Irak’a taşıdı. İlk başta kurtarıcı gibi görünen Kasım, Kürtler’le iyi olacağını söylemişti. Yerini sağlamlaştırınca, Kürtler’e saldırmaya başladı. Bu sefer onun gitmesi için dua etmeye başladık, çünkü haklarımızı inkar ediyordu. Onu takip eden Abdurahman, Abdusalam Arif ve Ahmed Hasan Bekir’i, Saddam gelene kadar hiç kimseyi kabul etmedik. Yüzyılın en büyük vahşetini bize gösterince, “Yeter ki Saddam gitsin, kim gelirse gelsin” diye dua etmeye başladık.

 

Zaman geçti İyad Alavi geldi ve onu İbrahim El- Caferi takip etti ama bizim duamız değişmedi. Son olarak Nuri El-Maliki aleyhinde kampanyalar yürüterek Haydar El-Abadi’yi getirdik. Biz hala “Yeter ki o gitsin yerine kim gelirse, gelsin” diyoruz ama her yeni gelen kötülükte bir öncekini aratmıyor.

 

Ne zaman öğreneceğiz?

 

Ne zaman Irak’ta hükümetle değil, ırklarla sorunumuz olduğunu ve meselenin siyasi olmadığını anlayacağız? Irak’ta Kürt sorunun ırk ve köken esaslı olarak ne zaman ele alınacak? Eğer Kürt siyasi liderliği referandum için Irak – Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün bitmesini bekliyorsa, ben şimdiden IŞİD’in yakın zamanda ortadan kaldırılmayacağını söyleyeyim. Örgüt bittiğinde de Irak’ı başımıza salarak referandumun yapılmasına izin vermeyecekler.

 

Dün Şii parlamenter Hanan Fetlavi, yarın da Bedir örgütü lideri Hadi El- Amiri ve Haydar El-Abadi, öbür gün de onlar gibi onlarcası başımıza dikilecek. Irak’ta yaşadığımız müddetçe durumumuz bunda daha iyi olamaz.

 

Kürtler, bir an önce dünyaya; “Bize olan güven ve askeri yardımlarınız için çok teşekkür ederiz. Ama biz hiç kimsenin çetesi değiliz. Kürdistan toprakları dışında savaşmayacağız. Gerekirse sadece kendi topraklarımızda kanımızı dökeriz” demeli. Ya da; bir kez daha, Sünniler’in hatırı için “sorunlu bölgeler”i elimizden almayacakları konusunda uluslararası garanti istememiz lazım.

 

IŞİD, savaşın yönünü ABD’ye çevirerek uluslararası terörist bir güç haline gelmeyi başardı. ABD de yeni koalisyonun içine yeni devletleri çekebildi.

 

Peki, bizim kazancımız nedir? Peşmerge Güçleri’ni izleyen bütün dünya, savaşlarını kazanmamız için bizi alkışlayarak, 21. Yüzyıl’ın en büyük suçuna karşı susmayı seçti!

 

500’den fazla Ezidi Kürt kadının dünyanın gözü önünde kaçırılarak, köle pazarlarında satıldı.

 

Kendi gençlerinin kanı dökülmesin diye, bize sattıkları bu savaşta çıkarımız nedir?

 

Şu ana kadar sözlü olarak bile “sorunlu bölgeler”i bizden geri almayacaklarına dair en ufak bir sözleri yok. Böyle zayıf bir şekilde Bağdat hükümetine katılmamız, Kürt sorununa yeni bir şey kazandırmıyor. Kürdistan liderliği Bağdat’a üç ay süre tanısa da, onlar üç ay değil, üç yıl için bile bir vaatte bulunmuş değiller.

 

Sonuç: Birkaç tanksavar veya petrol satışına izin karşılığında, kendi evlatlarımızı başkasının evlatlarına kurban etmeyelim!