Siber savaşlar ve savaş suçları

Konunun güncelliğinden, önemli gördüğüm makalenin bu tercümesini köşemden yayınlamayı uygun gördüm:

 

“Dünyamız bilgisayar ve internete bağımlı hale gelmiş. Bu, düşünce tarzımızı ve savaş ve barış da dahil iç ilişkilerimizi değiştirmiş. ‘Siber savaş’ terimi sözlüğümüze girmiş. Dijital dünyaya ilişkin ‘savaş suçları’nın tanımı dahil, bu değişime tekabül eden normlar üzerinde ortak tutuma ulaşmak zorundayız.

 

Savaş suçu, insan yaşamına saygısızlıktır. Siber savaş kapsamında savaş suçu (kasti sivil ölümleri, sivil varlıkların tahribi, silah kullanılması yoluyla yaralanma ve acılara neden olan suçlar), bireysel sorumluluğu özellikle artırmaktadır.

 

Siber savaşlar artık farazi değil, gerçektirler

 

2006 yılında ABD-İsrail ortak siber saldırısı, İran nükleer programını çökertti. Aynı yıl Suudi Arabistan’ın milli petrol şirketi Aramco’nun 30 bin bilgisayarı saldırı sonucu çalışamaz hale geldi. ABD’de dev finans şirketlerinin bilgisayar sistemi siber saldırı sonucu felç oldu. 2010-2014 arasında ABD Enerji Bakanlığının bilgisayar sistemi 150 kereden fazla saldırıya uğradı. 2007’de Estonya hükümeti, Kremlin yanlısı ve Transnistria’dan bir grup olan Nashi’nin siber terörüne maruz kaldı.

 

Ekim 2013, ABD Savunma Bakanlığı, ABD’nin bir “Pearl Harbor siber saldırısı” ile yüz yüye gelebileceği, iletişim sistemi, elektrik santralleri ve hatları, finans ve askeri savunma ağı gibi tüm temel kurumların bilgisayarlarının çökebileceği uyarısını yaptı. ‘Saldırgan bir ulus ya da aşırı bir grup bunu yapabilir, tüm kritik noktalara ulaşabilir, her şeyi tahrip edebilir, savaşa yol açabilir.’

 

Aralık 2013’te New York Times ve Wall Street Journal, internet sayfaları, editörleri ve muhabirlerinin Çin hükümetine ait kimi kurumlar ve şahıslar tarafından saldırıya uğradığını yazdılar. Amaç, serbest bilgi akış kanallarını kontrol etmekti.

 

Almanya 2013’te siber saldırılara karşı istihbarat örgütü BND bünyesinde ‘Computer Network Operations Unit’ ismiyle bir birim kurduğunu açıkladı.

 

Dronelar savaşı dönemi kısaydı, ileri teknoloji gerektirmeyen Somali, Güney Sudan, Eritre, Etiyopya gibi çatışma bölgeleriyle sınırlıydı. Şimdi yeni silahlar var. New York Times’ın haberine göre (04/02/2013), siber saldırılara karşı Obama’ya siber saldırı deposunun kullanılmasına dair geniş yetkiler verilmişti.

 

Siber saldırılar bilerek sivillere zarar vermek için yapılıyorlar

 

Tüm siber saldırılar yıkma amaçlı değil. Propaganda, ortalığı karıştırma ve dezenformasyonla sınırlı olanlar var. 2016 başkanlık seçimleri gösterdi ki yabancı bir güç iç olayların akışı üzerinde etkili olabiliyor ve onları manipüle edebiliyor. Kimse ölmedi, mal mülk tahrip olmadı ama ülkenin egemenliği zedelendi.

 

Siber saldırı öldürme ve yıkmayı hedeflemediği halde, ihmalkarlıktan felakete yol açabilir. İran nükleer programını tahrip etmeyi hedefleyen ABD-İsrail siber saldırı silahı, bir ‘virüs’tü. Virüs orada durmadı, tüm dünyayı dolaştı, bilgisayarlara sızdı. Nükleer bir tesise tekabül etseydi, Tahran yeni bir Hiroşima olurdu.

 

Hükümetler, ‘Benimle oynar bilgisayar sistemimi berbat edersen, ben de seninle oynar seninkini berbat ederim’ anlayışını benimsediler. Ulusal Demokratik Komite e-maillerinin saldırıya uğradığı tespit edilir edilmez, geleneksel yaptırımlar oyuna dahil edildi: Diplomatlar sınırdışı edildi, ekonomik sınırlamalar getirildi...

 

Siber savaşa karşı uluslararası önlem zorunludur

 

Sivil hedeflere yönelik saldırıların önüne geçmek için uluslararası topluluk, devlet destekli siber savaşa karşı geniş önlemler almalıdır. Aksi durumda her devlet kendi siber savunma sistemini maksimize etmeye çalışacak, bunu yapmakla saldırı gücünü de maksimize edecek ve böylece soğuk savaşa dönmüş olacağız.

 

Şu da var: Gerçekte bir uyuma ulaşılsa bile, ‘yaramaz devletler’ önlemlerin ruhunu ihlal edebilirler. Kuzey Kore, İsrail ve İran’ın nükleer silah geliştirmemeye ilişkin BM Güvenlik Konseyi kararlarına karşı hareketleri gibi.

 

İkinci Dünya Savaşı, toplu suçların cezalandırılamayacağını gösterdi. Örneğin çoğu suça dahil olmalarına rağmen tüm Almanları savaş suçlusu göremezdik. Bu nedenle, siber savaş suçu ‘bireylerle’ başlamalıdır.

 

Denhag’taki Yugoslavya için Uluslararası Suç Mahkemesinde (ICTY) beş yılımı geçirdim. Suçlananların ifadelerini dinledim. Belgeleri gözden geçirdim. Şahit ve kurbanlarla röportajlar yaptım. Neticede soruna hakim oldum. ICTY, Nürnberg Mahkemesinin tersine, ‘suçun bireysel sorumluluğu’ndan hareket ediyordu. Böylece suçlananın, yargılanma ve cezadan kaçması sözkonusu olamazdı.

 

Uluslararası yasa, siber gerginliklerde suça ait bireysel sorumluluğa henüz ulaşamamıştır. ‘Siber Savaşlar için Uluslararası Talin El Kitabı (2013)’ var. Ancak bu, yasa açısından bağlayıcı olmayan akademik ve NATO sponsorlu bir çalışma. Bireysel sorumluluk konusunu gözardı etmiş, dijital çağın detay sorunları ile uğraşmış. Yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var.

 

Bir siber saldırı durumunda, devletin başı, savunma bakanı, genelkurmay başkanı, ana ordu komutanları, büro şefi, ekip yöneticisi, alt düzeydeki hacker, komuta zinciri içinde tümü, bireysel ve toplu olarak savaş suçlusudurlar. Bu benim siber saldırı ve savaşları önleme reçetemdir.”

 

Kaynak: http://deyanbrashich.com/home/2017/1/6/war-crimes-in-the-age-of-cyberwars.html

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)