Newroz’dan kesitler

1960’ların başıydı. Newroz’a yakın, biz çocuklar Siirt ile Kezer Çayı arasındaki kırlardan meşale otu toplardık. Tecrübeli büyüklerimiz özelliği olan ottan ve ardıç ağacından meşale yaparlardı.


Köyde herkes hummalı bir çalışma içindeydi. Kadınlar “piçirik” denen bir çeşit baklava yapardı. Açılmış hamuru içinde ceviz parçaları yuvarlarlardı. Yağda kızartır, bi gece pekmezin içinde bırakırlardı. Tadını tarif etmeme gerek var mı? Hewdel/bulamac, cevizli, fıstıklı ve bademli bal kabağı tatlısı, çekirdek unundan yapılan helva, kutlamanın beylik tatlılarıydı.


Gelenekti. Köyden biri, belki de en yamanı, “düşman” olurdu. O bilinirdi. Ama köyün içinde gizli işbirlikçileri vardı. Günler öncesinden bunların kimler olabileceğine dair hararetli tartışmalar olurdu.


Newroz gecesi meşaleler yakılır, şef düşman önde, biz çocukların da takıldığı köylülerin meşale kervanı arkada kovalarcasına Siirt ve Botan’a bakan Reşa Dağı’na tırmanıyorduk. Dağın üstünde baş düşmanı kuşatırlardı, ama tam da o sırada işbirlikçileri ortaya çıkardı. Meşale darbeleriyle birbirini acıtırlardı, ama gelenekti, gösteri hep köylülerin zaferiyle sonuçlanırdı.


Köyümüz büyüktü, dağımız yüksekti. Meşaleli köylü kafilesi yamaçtan dağa doğru yükseldikçe, çevre köyler o emsalsiz manzarayı seyre koyulurlardı, bizde aşağıdaki çevre köylerin öbek öbek ateşlerini...


Bu bizim Newrozumuzdu. Çok geçmedi, köyde kan davası başladı, köylüler birbirini öldürdüler ve asimilasyonun kahredici etkisi..., meşale ateşi söndü, Newroz kurban oldu!

 

Kimin Newroz’u?

 

21 Mart baharın da müjdecisi. Şaşırtıcı değil, çünkü halkların çoğu bayramı doğa ve doğa olayları ile ilintilidir. Newroz’un çok geniş bir coğrafyada kutlandığını biliyoruz, ama yine de onun etnik bir kökeni var. Newroz Kürtler’den, İrani halklardan geliyor.


Bazı tarihçiler olayı Asur İmparatorluğu’nun yıkılışına kadar götürüyorlar (M.Ö. 612), böylece olaya tarihi bir renk katıyorlar. Kawa ve Dehak mitolojisini de bu konseptin içine yerleştiriyorlar. Ne olursa olsun, Newroz’un Kürtler’in bir bayramı olduğu açıktır. Kürtler onu tümü de kültür olmuş eylem, folklör ve yemeklerle kutluyorlar, onunla gururlanıyorlar, ama enginlerde ateş yakmak hep sembol olmuştur. Gelenek bin yıllardın nesilden nesile akıyor. Newroz, Kürtler için hep özgürlük sembolüdür.

 

Serhildan

 

Kuzey Kürdistan’da 1970’lerde Kürt örgütleri, politik bir konseptle Newroz’u gündeme getirdiler. Meşalelerin yerini tekerler lastikleri aldı. (Vesileyle vurgulayayım; lastik yakmak Newroz’un misyonuna hiç de uymuyor, çevrede aşırı kirlilik yaratıyor. Umarım bu sempatik olmayan görüntü Kürtler’in kendileri tarafından önlenir.)


Newroz artık özgürlük ve bağımsızlık için ulusal direniş çağrısıydı. Devletin gözünde ise bölücülüktü, o tutuklama ve kurşunlarla Newroz eylemcilerinin üzerine gitti.


Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde Newroz yüceliğine ulaştı. Mazlum Doğan mum ateşiyle Newroz’u kutladı ve canına kıydı (21.03.1982). Ama direniş mesajı amacına ulaştı.


1991 Martıydı. Mardin’in Savur bölgesinde 13 gerilla hayatını kaybetmişti. Biri Nusaybinliydi. Cenaze töreni, kitlesel tepkiye dönüştü. Newroz ateşi, Cizre, İdil, Dargeçit, Kızıltepe, Kurtalan ve daha birçok yeri sardı. Kan aktı. Artık kim korkardı ki! Korku sınırları aşılmıştı.


O zaman Almanya’da cezavinden yeni çıkmıştım. Berxwedan gazetesinin yazıişlerinde halk eylemini tartışıyorduk. Başkaldırı ya sivil itaatsizliğe isim vermek gerekirdi. Nedim isimli İdil’li bir arkadaşımız “Serhildan” ismini uygun gördü, böylece o deyim Kürt politik sözlüğünde kalıcı yerini aldı. Nedim sonradan örgüt içi saplantıların kurbanı oldu, ama Serhildan’ı halk eyleminde yaşıyor.


Sadece 1992 Newroz’unda; Şırnak (31), Nusaybin (17), Cizre (13), Yüksekova (4), Gercüş, Van ve Adana ve daha birçok şehirde en az 70 Kürt hayatını kaybetti. Onların kanı Newroz ağacının daha boy vermesini, gürleşmesini ve bugüne ulaşmasını sağladı. Bizlere düşen, Newroz’un o anlamından ve o isimsiz halk kahramanlarından amacından koparılması oyunlarının önüne geçmektir.

 

21 Mart’ın çok yönlülüğü

 

Kürdistan bugün birçok açıdan bir ateş yerine dönüşmüş. Bir yandan DAIŞ vahşeti, diğer yandan pusuda bekleyen diğer sinsi düşmanlar. Bu uğursuz ateş. Fakat diğer yandan Newroz ateşi gür olmuş yanıyor, hem de Kürdistan’ın dört bir yanında. Meşaleler, Kobani’den Şengal ve Kerkük’e kadar savaşçıların tüfeğine dönüşmüş. Newroz ruhu ve ateşi meydanlardadır, cadde ve sokaklardadır, dağların tepesinde, zindanlardadır. Kürtler dünyanın dört bir yanında Newroz’u aynı duygu ve heyecanla kutluyorlar. Öyle olmuş ki, dünya gıpta ederek Kürtler’i izliyor.


Biliyoruz ki 2010’den beridir BM kararıyla 21 Mart, Uluslararası Newroz Günü olmuş. Bu, gururumuzu artırıyor. Yine, BM kararıyla 1969’dan beridir 21 Mart, Irk Ayrımcılığını Ortadan Kaldırma Günü’dür. 21 Mart’ın bu anlamı da bizi doğrudan ilgilendiriyor, çünkü dört Kürdistan parçasında da ırkçı egemenlikler ve dayatmalarla yüzyüzeyiz, o güçlerin soykırımları halen güncel vakalardır; halen Halepçe soykırımının yasını yaşıyoruz, Şengal’ın acısı halen tazedir.


Haklı olarak Newroz ateşiyle gururlanıyoruz. Fakat onu daha güçlendirelim ki bizi özgürlük ve bağımsızlığa ulaştırabilsin. O, geleceğimizin güvencesinin göstergesidir. Newroz bugün sadece mücadele ve özgürlük değildir, ama o; kardeşlik, demokrasi ve anti-ırkçılıktır da. Gelin ulusal ve uluslararası boyutuyla onu daha anlamlı kılmak için Newroz ateşini elbirliğiyle daha gürleştirelim.