Acı çeken kadınlar

19-03-2016
Berzan Ferec
Etiketler Berzan Ferec Kadınlar Hak Kürt
A+ A-

8 Mart’ı geride bıraktığımız bu yılda, “Dünya Kadınları Gözlemleme Derneği” tarafından hazırlanan  raporda, kadınların trajedil yaşamaya devam ettiği  vurgulanarak, özellikle geleneksel erkek egemenlik ve diktatörlüğün hakim olduğu ülkelerde durumun daha tehlikeli bir boyutta olduğu belirtiliyor.

 

Raporda, kadına karşı şiddetin yasaklanmadığı ülkelerde hergün 603 milyon kadın işkence, hakaret ve aşağlanmayla karşı karşıya kaldığı, 16 yaşından küçük 700 kızçocuğunun ebeveynleri tarafından evlendirildiği kaydediliyor.

 

130 milyon kadın sünnet edilirken, her 10 kadından biri tecavüze maruz kalıyor. Yılda en az 5 bin kadın namus cinayetine kurban gidiyor.

 

Dünyadaki 15 ülkede kadınlar babasından ya da kocasının izni olmadan ne çalışabiliyor, ne de seyahat edebiliyor.

 

79 ülkede kadınların maaşı erkek çalışanların maaşıyla eşit olmadığı gibi, 13-25 yaş arasında 45 milyondan fazla kadın seks işçisi olarak çalıştırılıyor.

 

İslami cihad ve terörün meydana geldiği ülkelerde, ölümün yanısıra köle, seks işçisi olarak kullanılan kurbanlar yine kadınlar…

 

Toplumun yarısı kadın - anne- olmasına rağmen, neden bu kadar gözardı ediliyorlar? Peki bu durumda kadın ne zaman kendi bedeni ve kaderi konusunda söz sahibi olacak?

 

Yıllardır hazırlanan verilere göre,  364 günün sonunda hiçbir zaman kadın erkekle eşit olmamıştır. Şimdiye kadar 8 Mart’ta kadınlar erkeklerden ne istedi ve ne yerine getirildi ki gelecek 8 Mart’lardan ne beklensin?  

Kadınlar, erkeklerle birlikte kurdukları bu yüzyılda da çağdaş  olunması talebinde bulundu mu?

 

Gözlemlendiğinde, erkekler “hayat arkadaşı” diye tanımladıkları eşlerini  aslında yılın 364 günü birlikte yaşamak yerine yaşamın dışında tutmayı tercih etti.

 

Kadınlar ise toplumun ve erkeklerin egemenliği altında yaşamlarının daha iyi olacağını düşündü...

 

Kadınların her yıl baba, ağabey, amca, koca, dayı ve akrabaları tarafında korunmak adına hakları gözardı edildi.

 

Erkekler tarihi kanla ve trajedilerle yazıp, ilk kurbanları olarak da kadınları seçmiştir. Erkekler, dinlerin kin ve nefret barındıran yönlerinin kurbanı olarak da kadınları seçti.

 

Kirli savaşların sonucunda binlerce Kürt kadını sesiz - sedasız, işkencelerden geçirilerek, yaşam hakları ellerinden alınarak katledildi.

 

Siyasi partiler ve yöneticiler 5 yıldızlı otellerde kadın haklarını savunadursun, Kürt kadınları silahlarını kuşanarak düşmana karşı şereflerini ve topraklarını savunuyor.

 

Fransız feministlerin 1960’lardaki “Bedenim bana ait” sloganı uzun bir süre hafızalarda yer etmişti. Ancak günümüzde de görüldüğü gibi kadının bedeni topluma ait.

 

Özellikle, Kürt kadınların bedenleri üzerindeki erkek hakimiyetini görmek hiç de zor değil.

 

Şimdi şapkamızı önümüze koyup bir kez daha düşünelim; bu böyle mi devam edecek ve trajedi bitmeyecek mi?

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli