Nupelda ve Ayaz’dan Alan Kurdi’ye...
Gecenin ikisiydi gül gülüşlü Nupelda ile Ayaz yüreğimi kanattılar, koşarak kendimi dışarı attım. Mayın duygu dünyamda patlamıştı zemheri karanlıkta parlayan yıldızlara dönüp usul usul ağladım.
İki adım ötemde gözlerimden sakındığım Chîlan’ım aklıma geldi, bir an için kendimi Nupelda ve Ayaz’ın babasının yerine koydum.
Oysa ki hiç kimsenin kimsenin yerini dolduramayacağını, ateşin düştüğü yeri yaktığını bir an için gözardı etmek isterken, metanetle ağlayan dünyaya, tabiata, feleğe isyan eden ağıtlarıyla acılarına tutunan iki yaralı yüreğe şimdi ne söylenebilinir!
Hangi cümle, hangi söz, hangi kelâm kor acılarını dindirebilir?
Oysa ki Nupelda yeni bir sayfaydı, yarının umuduydu mağrur yürekli annesinin. En büyük eylemleriydi gülmek onların toprak anayla mutluydular ve o güzelim melekler sonsuza dek kendi özlerine emanet edildiler.
Bu toprakları mayınlamak bu coğrafyaya yapılabilecek en büyük ihanettir, suçtur günahtır. Bu vebalin ne örgüt nede devlet hukukunda bir karşılığı yoktur yapılan korkunç bir cinayettir. Affı ve telafisi olmayan toplumsal bir infialdir.
Acı olan şu ki bu kadim topraklar, bu halk onca acıyla sınanarak bugünlere kadar gelindi. Kürdün katline ferman okunarak Kürd bebeler anne karınlarında öldürüldüler. Buna rağmen Kürdler kin gütmediler acılarına tuz basarak kabuk bağlatılar.
Kürdün trajedisi ne alınyazısıydı ne de kaderdi! Olsa olsa Kürd’ün beçaresizliği, devletsizliği, merhametine ve kadirşinaslığına sıkılan kurşundu. Bu bahtsızlığadır Kürd’ün isyanı, öfkesi.
Hangi mayınlı sınırda garibim Kürd ölüm ile sınanmadı? Kabuk bağlasada Halepçe unutuldu sanılmasın. Kimyasal gaza karşı savunmasız beçare yaşamlarını yitiren insanlarımızın yaşadıkları trajedi Kürd’ün kanayan yarasıdır.
Alınteriyle ekmeğinin peşinde koşan, çocukluklarını yaşamadan hayatın yükünü omuzlayan Roboskili cesur çocukların şahadetlerini unutmak mümkünmüdür?
Savaştan kaçıp umuda yolculukta cansız bedeni sahile vurmuş Rojavalı Alan Kurdî biran için aklımızdan çıkabilir mi? Evet o gün masmavi deniz Alan ile ağladı.
Doğrudur; Kürdler acıyı bal eylemiş bir halktır. Temmuz sıcağında cesaret sembolü Vedat Aydın’ı faili meçhulde yitirdik. Yetmedi barışın elçisi güzel insan Tahir Elçi katl edildi.
Hangisini yazmalı? Hangi acıyı söze getirip hıçkıra hıçkıra ağlamalı?
Kaç ömür daha tüketeceğiz bu topraklarda silahın ve şiddetin gölgesinde yaşamaktan uslanmadık mı? Yer yüzünde paylaşamadığımız barış içinde bir iklimin toprağa düşen son fideleri hepimiz değilmiyiz?
Birbirimize fazla gördüğümüz, bizleri ayrıştıran nedir? Tenlerimizin rengi mi, kimliklerimiz mi, inançlarımız mı? Alın! Hepsi sizin olsun başınız arşa değecek mi?
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)