Zafer dileme zamanı

Musul savaşı ABD’nin komutasında başladı. Temel güçler, Araplar ve Kürtler.

 

Kürtler Hanekin’den Şengal’e, her bölge, toplumsal grup, dini inanç ve partiden, tüm Kürdistan’danlar. Gönüllüler her yerden Güney’e akıyor.

 

Tabiki savaş tercih edilmez. Acıları ve kayıpları büyük. Aileleri perişan ediyor, toplumları yıkıyor. Halklar Nobel ödülü, spor yarışmaları, okullar, güzel şeylerle meşgulken, biz birbirimizi ve ülkelerimizi imha ile doluyuz.

 

Yine de savaş bazen kaçınılmaz, bugünkü gibi. DAIŞ’a karşı savaşmak sadece öz savunma değil, aynı zamanda bir insanlık görevi.

 

Kürt savaşçıların zaferinden eminiz. Bütün kalbimizle onların yanındayız. Onların başarıları, Kürt halkının düşmanlarını yeni saldırılara kalkışmadan alıkoyacaktır.

 

Dünya da zafer beklentisi içinde

 

Ancak zaferin tek başına yeterli olmadığını biliyoruz. İnsanlık, Cihadi ve benzeri çılgınlıkların nedenlerini ortadan kaldırmayı becerebilmelidir.

 

DAIŞ, ırkçı Sünni Arap örgütüdür. Kaynağını işgalcilik ve dini sapkınlıktan alıyor. Bu zihniyet kurutulmalıdır.

 

DAIŞ, mezhep çelişkilerinin bir diğer adıdır. Bağdat’da Şii öğretisi egemendir. DAIŞ ona bir tepkidir. Bu köhne mezhepçi kültür kurutulmalıdır.

 

İran, Suudi Arabistan ve Türkiye mezhep çelişkisinin rejisörleri. Onlar işin içinde oldukça, Irak sorunları çözülemeyecektir. Savaşta ya da masada kesinlikle Tahran, Riyad ve Ankara olmamalıdır. Irak sorunu, Iraklıların sorunudur.

 

Kürdistan dahil Irak, ırksal ve dini inanç olarak çok renklidir. Ama dini tutuculuk egemendir. Toplumların birbirinden uzaklaşmasının bir nedeni budur. Yarının resminde bu terslik mutlaka düzeltilmiş olmalıdır.

 

DAIŞ, emperyalist güçlerin de ürünüdür. Talan, yıkım, yoksulluk, ölüm ve göçün olduğu yerde, tepki kaçınılmazdır. Normal yollarla tepki olanağı olmayınca, çılgın olanlara başvurulmaktadır. Emperyalist keyfiliğin bir sınırı olmalıdır.

 

ABD ve Rusya en modern silahları, “drone”ları kullanıyorlar. Bilgisayarın bir düğmesine basarak uzaktan insan öldürüyorlar. DAIŞ, El Kaide, El Nusra’yı vurdukları için hoşumuza gidiyor. Peki yarın kimi vuracaklar? Seni, beni vurmasınlar? Kim önleyecek? Önleyici bir yasa var mıdır?

 

DAIŞ, uluslararası mahkeme konusudur

 

Soykırımları, katliamları, kadınlara karşı suçları, kafa kesmeleri, ülke ve toplum değerlerinin talanı ve tahribi ve daha pek çok suçları nedeniyle DAIŞ, Nürnberg Mahkemesi düzeyinde bir uluslararası mahkemenin konusudur.

 

Güney Kürdistan hükümeti, kurumları, gazeteci ve yazarları, bu sorumlulukla her belge ve detayı itinayla biriktirmeli ve muhafaza etmeliler. Onları ABD’nin ‘vicdanına’ terketmemeliler.

 

İzler nereye, kimlere çıkıyor? Maliki Musul’u DAIŞ’e nasıl teslim etti? İran’ın rolü? Kim DAIŞ’ı Kürdistan’a saldırttı? DAIŞ’ın finansörleri? Riyad ve Ankara’nın rolü? Dünya egemeni devletlerin rolü? Sünnilik zaafımızdan dolayı sergilediğimiz zayıflıklar? Ve daha yüzlerce soru.

 

Bu sorulara cevap verme olanağı oluşuyor. Cevaplar, hem ulusal davamıza hem de uluslararası kamu vicdanının rahatlamasına katkı yapacaktır.

 

 

Önümüzdeki yeni resim

 

Şii Bağdat savaşla kendini toparlayabilir, daha inisiyatifli davranabilir. “Tartışmalı bölgeleri”, gündem yapacaktır. Kürtler geri aldıkları kendilerine ait bölgeleri, neden bir daha tartışma konusu yapsınlar ki? İşte kapıdaki Şii-Kürt savaşı tehlikesinin nedeni.

 

Sünnilerin durumu ve tepkilerinin yönü belirsiz. Suudi, Şii Bağdat egemenliğini kabul etmeyecektir. Konu hassasiyetini koruyor.

 

Tahran ve Bağdat, Kürtlere karşı Ankara’yı işbirliğine çekme çabasındalar. Erdoğan’ın “18.10.16 tarihli” sözleri de onlara kapıyı aralıyor. “Misaki Milli sorumluluğu”ndan bahsetti o. Kastettiği, “statükonun değişmezliği”. Adamın işi gücü Kürtler.

 

Güney yönetimi ve partilerinin yeterli deneyi oluyor. Sonuçlar çıkarmalılar. İlişki ve ittifaklar belki önceden tayin edilemezler ama bilmeliler ki Tahran ve Ankara ile mevcut ilişkilerin resmi bizi çok acıtıyor.

 

Mezhep merkezli cepheleşmeler ve savaşta Kürtlerin yeri olamaz. Kürtler sadece Sünni değiller, pek çok inançtanlar. Maalesef Sünni tutuculuk bizde de egemen. Bu da ulusal uyuma oldukça zarar veriyor, göçe neden oluyor. Şengal sorununun bir nedeni bu. Yarınki resimde mutlaka kurumlaşmış sekulerizm egemen olmalıdır.

 

Bugünkü savaşta parti güçleri değil, Kürt güçleri var. İşte yarınımızın çimentosu.

 

Ortak sistem sözde var. Savaş bahane ediliyordu. Bu durumu düzeltmenin, yaraları sarmanın olanakları hızla oluşabilir. İşleyen ortak aygıt istiyoruz. O olmadı mı, yozlaşma başlar. Yozlaşmanın da ekmeği; particilik, dini yobazlık ve ucuz milliyetçiliktir.

 

Rojava’nın payına düşen

 

Musul düşerse, Rakka da sırada. İşte Rojava için yeni bir durum.

 

Ama uzmanların uyarısı: “DAIŞ militanlarının yönü Suriye’ye doğru”. Dikkat!

 

Türkiye’nin bir acelesi bu nedenle olsa gerek. Cihadilerin kırılmasından, sırların açığa vurulacağından, Kürtlerin kazanımlarından, her şeyden korkuyor o.

 

Türkiye el Nusra’ya, “Halep’ten çık” dedi. Anlayacağınız onları sattı. Satmayı sanat haline getiren, neyi esirgeyebilir ki? Erdoğan-Putin anlaşmanının bir maddesi bu muydu?

 

Planı yürümeyen Türkiye, freni patlamış bir kamyon gibi. Direksiyonda da öfkeli şoför... Nereye toslayacağı belli değil. Aman dikkat!

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)