Güvenliğin başladığı ve korkunun asla bitmediği o yerden!
Yeni yıla girmeden önce, bir an durup soluklanmak yerinde olacaktır. Hayatımız hızla akıp gidiyor, günlerimiz karmaşa dolu ve dünya gürültüye boğulmuş durumda. Ancak bazen en basit sorular, en derin gerçekleri açığa çıkarır. Size o sorulardan bazılarını sorayım.
Bugün sağlıklı bir şekilde uyanabildiniz mi, ya da en azından gününüzü geçirebilecek kadar iyi hissettiniz mi? Eğer öyleyse, insanlığın şanslı kesimine aitsiniz demektir. Yaklaşık iki milyar insan temel sağlık hizmetlerine erişemiyor. Her yıl 15 milyondan fazla insan, tedavi edilebilir veya önlenebilir hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor. Sabah uyandığınızda hayatınıza dair bir korku hissetmiyorsanız, bu küresel tabloda sıradan bir durum değil, bilakis büyük bir şanstır.
Bugün şehrinize, köyünüze veya mahallenize herhangi bir bomba düştü mü? Eğer düşmediyse, güvenlik içinde yaşıyorsunuz demektir. Şu an 120 milyondan fazla insan yerinden edilmiş ve mülteci durumunda. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ı, temel özgürlüklerini kısıtlayan rejimlerin yönetimi altında yaşıyor. Sessizlik içinde uyanmak, bir patlama sesiyle irkilmek yerine huzurla güne başlamak, herkesin sahip olduğu bir deneyim değil, aksine bir talihtir.
Bir eviniz, sizi koruyan bir çatınız ve anahtarını elinizde tuttuğunuz bir yeriniz var mı? Eğer öyleyse, istikrar ve huzura sahip olan o küçük küresel azınlığa dahilsiniz. 700 milyondan fazla insan açlıkla boğuşuyor. İki milyardan fazla insan temiz suya erişemiyor. Milyonlarca insan kamplarda, yıkıntılar arasında, çadırlarda veya açık arazide yaşıyor. "Eve dönmek", pek çok insanın asla tadamayacağı bir duygu.
Bugün karnınızı doyurdunuz mu ve yarın da bir lokma ekmeğiniz olacağından emin misiniz? Eğer öyleyse, milyarlarca insanın mahrum olduğu bir güvenceye sahipsiniz. Eğer ne yiyeceğinizi seçme lüksünüz varsa ve sadece "yiyecek herhangi bir şey bulup bulamayacağınızı" dert etmiyorsanız, gizli bir servete sahipsiniz demektir.
Okuyup yazabiliyor musunuz? Bu satırları zorlanmadan anlayabiliyor musunuz? Öyleyse, 760 milyon insanın sahip olmadığı bir yeteneğe sahipsiniz. Okuma yazma bilmemek, insanın fırsatlarını, haklarını ve onurunu sınırlar. Okumak sadece bir beceri değil, dünyaya açılan bir kapıdır.
Ana dilinizi özgürce, korkmadan ve cezalandırılmadan konuşabiliyor musunuz? O halde sesiniz güvende demektir. Pek çok insan bu özgürlükten mahrum. Kürt halkı bu tarihe yakından aşinadır. 1988'de Halepçe'de, sadece bir öğleden sonrasında 5000'den fazla insan katledildi. Enfal sürecinde 180.000'den fazla Kürt, köylerde ve vadilerde topluca öldürüldü. 2014'teki Ezidi Soykırımı, 5000 kişinin ölümüne, 6000'den fazla kadın ve çocuğun kaçırılıp köleleştirilmesine neden oldu.
Rojava'da, kadın ve erkeklerden oluşan 11 binde fazla genç Kürt savaşçısı, sözde İslam Devleti (IŞİD) örgütüne karşı savaşta hayatını kaybetti. Onlar; şehirleri ateşe veren, hayatı cehenneme çeviren bir örgüt karşı ailelerini, komşularını ve tüm bölgeyi savundular. Onların fedakarlığı, normal bir yaşama sahip olmanın herkese eşit dağıtılmadığını hatırlatıyor bize. Bazılarının güvenlik ve huzur içinde olmasının sebebi, başkalarının tehlikeyle yüzleşmiş olmasıdır; üstelik ellerinde direnmekten başka çareleri yokken ve çoğu zaman, sonradan onların direnişinden faydalanan dünya tarafından yalnız bırakılmışken.
İstediğiniz rengi giyebiliyor, fikirlerinizi ifade edebiliyor ve iktidarı eleştirebiliyor musunuz? Eğer öyleyse, küresel özgürlüğün nadir görülen ufuklarından birinde yaşıyorsunuz demektir. 3,3 milyardan fazla insan bu özgürlüğe sahip değil. Pek çok ülkede tek bir kelime, tek bir sembol ve hatta tek bir parça kıyafet, hayatınıza yönelik bir tehdide dönüşebilir.
Bugün bir mektup, e-posta veya telefon aldınız mı? Demek ki toplumla iletişim halindesiniz. Dünyada iki milyardan fazla insanın dijital iletişimi yok. Sessizlik her zaman huzur değildir; çoğu zaman kopuş ve dışlanmadır.
Bu soruların amacı sizi utandırmak değil, bakış açınızı genişletmektir. Yeteneğiniz önemlidir. İşiniz önemlidir, ancak doğduğunuz yer, içinde bulunduğunuz siyasi atmosfer ve yaşadığınız tarihsel an da bir o kadar önemlidir. Pek çok insan tehlikenin içine doğar; daha azına layık oldukları için değil, dünya dengeli ve adil olmadığı için.
Psikoloji bilimi, minnettarlığın sadece bir duygu değil, davranışlarımızı belirleyen bir düşünce biçimi olduğunu gösterir. Minnettar insanlar daha fazla empati, cömertlik ve sorumluluk sergilerler. Minnettarlık, hayatın sadece bireysel çabaların bir sonucu olduğu yanılsamasını ortadan kaldırır.
Siyasi açıdan minnettarlık, bir farkındalıktır. Avantajlı olanların göremediği eşitsizlikleri ortaya çıkarır. Minnettarlık, özgürlüğün ne kadar kırılgan olduğunu, güvenliğin ne kadar kolay aşınabileceğini ve toplumlar kendi zayıflıklarını unuttuklarında gerçeğin ne kadar hızla kaybolabileceğini gösterir.
Antropoloji bilimi bize insanlığın tek bir tür olduğunu hatırlatır. Biyolojik farklılıklar küçüktür. Kültürler farklıdır. Tarihler birbirinden ayrıdır, ancak insanın hayatta kalma temelleri evrenseldir: İnsan güvenliğe ihtiyaç duyar, kucaklanmayı ve sığınmayı arzular, sevgiye özlem duyar.
Tarih, toplumların ne kadar hızlı çökebileceğini göstermektedir. Demokrasiler bir anda yıkılmazlar; korku, ilgisizlik ve eşitsizliğin kanıksanmasıyla çürürler. Eğer minnettarlık bir tür siyasi bilinç olarak görülürse, bu çürümeyi engelleyebilir.
Yeni yıl dünyanın çatışmalarını silip süpürmez, ancak bize elimizden bir şeyler geldiğini, çaresiz olmadığımızı hatırlatabilir. Gerçeği savunabiliriz. Nefrete karşı durabiliriz. Birbirimizin derdiyle dertlenebiliriz. Acılara sırtını dönmeyen bir toplum inşa edebiliriz. Herkesi kurtaramayız belki, ama duyarsız ve kayıtsız kalmayı reddedebiliriz.
Yeni yıl basit bir soruyla başlayabilir: Farkında bile olmadığınız ne kadar çok şansınız var? Ve bu şansı kendiniz ve paylaştığınız bu dünya için nasıl kullanacaksınız?
Prof. Dr. Jan İlhan Kızılhan, psikolog, yazar ve yayıncı kimliğinin yanı sıra psikotravmatoloji, kültürlerarası psikiyatri, psikoterapi ve göç konularındaki uzmanlığıyla tanınmaktadır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)