Farklı ulus ve kültürleri barındıran Türkiye, hassas bir ülke. Siyasallaştırılmış, yozlaştırılmış, kutuplaştırıcı dini inanç haritası açısından da öyle. Coğrafik konumu ve bölge sorunları, Türkiye'nin hassassiyetine hassasiyet katıyor. Dünyadaki başat kutuplaşmanın patronlarının hep yakın takibinde. Dünya çarkı çıkarla dönüyor, Türkiye emperyalist ekonomilerin geleneksel bir sıçrama tahtası. Bu faktörler, seçimleri oldukça önemli kılıyor. Açık ya da gizli, tümü bir şekilde olayın içindeler.
Demokrasinin gözde eylemi, seçim
Sen karar veriyorsun. Şayet adil olursa. Zira seçmenin tercihi yönlendirilebiliyor. İnternet çağında bu işi çok daha kolay yapılabiliyor. Moskova'nın Trump lehine ABD seçimlerini manipüle ettiği doğrudur. Halen güncelliğini koruyan Facebook skandalı da malum. Bireysel veriler üzerinde yapılan analizlerle seçmeni yönlendirmek mümkün olmaktadır. Türkiye'de son iki üç oylamada hile yasal bir işlem oldu. Bu seçimde de dolandırıcılığın vaka olacağı sır değil.
Fiziki hile
Bu, otokrat iktidarların alanı. Diktatörler kendilerini halka onaylatmayı çok severler. Muhalif yoktur, varsa da hareket alanı dardır. Polis, asker, istihbarat, hakim savcı, basın, televizyonlar, vakıflar, tüm bir devlet, otokratın hizmetindedir. Yetmedi elinde bilgisayar cambazları ve müttefiklerinin hile programları var. Kime oy verirsen ver, ona vermiş sayılırsın. İtiraz mı? Cezaevi kapısı açık. Muhalefet, sıradan muhalif, bu tehditi tehlikeyi hesaba katıyor mu?
Durum nasıl?
Toplumsal, etnik, kültürel realiteler, ilk defa bu kadar yüksek oranda Erdoğan iktidarına karşılar. Ekonominin çöktüğü ve gelecek korkusu, kurum verileriyle, yükü çeken milyonların haykırışıyla nettir.
Yıpranmış bir yönetim görüntüsü var. Dinden siyasete, eğitimden hukuka, basından spora kadar yozlaşmayan kurum ve alan kalmamıştır. Baskı ve hileyle sorunlar çözülmüyor, sadece ağırlaşarak erteleniyorlar.
Toplumsal-siyasal ölçekler, Erdoğanlı AKP'nin kaybettiğini gösteriyor. Ama eğer kazanırsa, bu benim bizim siyasal yanılgımız anlamına değil, baskıyla hileyle insan tercihinin engellendiği, çalındığı anlamına gelecektir.
Devlet, iktidar elitinin aile şirketi gibi. İnsan şirketinin sahipliğini oylama konusu yapar mı hiç? Erdoğan iktidarını böyle bir riske bırakmaz. Demek ki o, kitlesinin oylarından çok, baskı ve dalavere mekanizmasına güveniyor. Oy veren herkes, oyu konusunda son derece uyanık olmak zorundadır.
Tüm eksikliklere rağmen demokrasi güzeldir. “Ya oyun, umudun, geleceğin çalınırsa?” Sanki muhalif partiler, hileye karşı çaresizler. Umudu dilemekle yetiniyorlar. Sineye çekiyorlar. Daha fazlasını yapmayı göze alamıyorlar. “Bir dahaki sefere!” Peki bu defa da hile üstün gelirse? Hileyle iktidarı elinde tutan, bundan böyle seçimi lüks görebilir. Muhalefetin çoktan buna göre konumlanması gerekmiyor muydu?
Kürt’ün tercihi
Kürtlerin Türk siyasi partileriyle 130-140 yıllık bir ilişki deneyi var. Hep kazıklandılar ve kazıklar da olduğu yerde. Kimse yanlış beklentiye girmesin. Zaten Kürtlere söz vereni de yok. Muhalefet blokunun söyledikleri, halen de AKP'nin geçmişte yarım ağızla söylediklerinden çok geri. İyi ki Kürtler boş bir beklenti içinde değiller. “O zaman derdin ne?” mi diyorsunuz?
Mevcut iktidar ve önüne koyduğu yönetim modeli, her türlü açılıma kapalı. Yönetim devlete egemen ama yapısı, ahlaki zemini nedenleriyle, Kürt sorununu çözme kapasitesini yitirmiştir. Yeni dinamiklere ihtiyaç var. Toplum bu dinamiklerle yüklüdür. İktidar baskıyla, açlıkla önlerini kapatıyor. Engeli bertaraf etmek dışında tutulacak yol yoktur.
İktidar değişikliği, baskı altındaki inisiyatiflerin önünü açacaktır. Osmanlıların son dönemindeki açılımlarla kıyaslanabilir, bu defa birikimler deneyli ve donanımlı.
Türkiye dikkat çektiğim özelliklerleriyle Ortadoğu'da başat bir ülke. Rolünü kötü şekilde oynuyor. İktidar değişikliği, bölgeye, özellikle Güney ve Batı Kürdistan'a doğrudan yansır. Yansıma, devletçi partilerin beklentisi doğrultusunda olmak zorunda değildir.
Yarım yamalak da olsa Kürtlerin nefes almaya ihtiyacı var. Ben dahil çoğu Kürt salt bu nedenle AKP ile olan “çözüm” adlı süreçlere değer veriyorduk. Kimseye oy konusunda baskı yapacak durumunda değilim. Ama çaresiz yoksulun güçlü silahını hatırlatayım: Sabır ve inat.
Küçük bir olanak da olsa, mezarlarınızı yıkanı cezalandırın. Bir “oy’un” yol açacağı sonuç büyük olabilir. Buna rağmen mezar yıkıcısı kazanırsa, bu, üçkağıtçı militarist Türk ırkçılığının Kürtlere karşı elde ettiği “üstünlüğün” ifadesi olacaktır. Umarım sonuç beklentimiz doğrultusunda olur.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın