Şengal’de ‘kanton’un arkasında ne var?
PKK 1980’lerden beri Güney Kürdistan’da (Kürdistan’ın güneyi değil) yerleşeceği bir bölge için çaba harcıyor. Kürdistan’ın tek parça olarak ele alınması değil de, kuzey, güney, batı ve doğu gibi terimlerin icat edilmesi, fiilen PKK’ye dört parçada istediği gibi cirit atma hakkını veriyor. Birileri “Neden böyle yapıyorsunuz?” diye sorarsa cevap hazır: “Burası Kürdistan değil mi!”
Belli ki “4 parça” teorisi, PKK’nin değirmenine su taşıyor.
Bu arada PKK’nin yetkili olduğu bölgelerde hiç kimse siyaset yapamaz. Rekabete kalkışan ise “hain”dir!
Geçtiğimiz günlerde “Şengal Kantonu” çok konuşuldu. Birtakım açıklamalar ve tepkiler ortaya konuldu. Kanton’un ne olduğunu nerede ortaya çıktığını ve nasıl olması gerektiği de tartışıldı ama kimse Güney Kürdistan’da bunun PKK’nın birinci kantonu olmadığını dile getirmedi.
Kandil tamamen PKK’nin yönetiminde değil mi?! Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin o bölgede herhangi bir yetkisi var mı? Kürdistan Bölgesi Hükümeti, Güney’in büyük bir parçası olan ve halkın PKK’nin izini olmadan seyahat edemediği Zap bölgesinde herhangi bir yetkiye sahip mi?
Şengal kantonu konusunda bir tavır ortaya konulmadan önce PKK’nin öncesinde oluşturduğu ve yıllardır hüküm sürdüğü, üstelik gelir elde ettiği o iki “manton” da konuşulmalıydı.
PKK’yi tanıyanlar, tarihine ve politikasına vakıf olanlar için Şengal’da kanton girişimi bir sürpriz değildi. PKK’nin seçim ve demokratik özerklikten bahseden söylemleri de komedi sınırlarını aşmıştır. Çünkü PKK kendisini bütün Kürdistan’ın tek ve gerçek sahibi olarak görüyor. Demokrasiden anladığı, kendi hükmünün geçerli olmasıdır. Güney Kürdistan’daki partiler de “işgalci”dir, er veya geç PKK’ye biat etmeliler..!
Güney Kürdistan, Doğu Kürdistan, hatta Batı’nın da siyasi ve coğrafi yapısı, PKK’nin buralarda büyümesi için en iyi fırsattır. Ulusal ve Kürdistan’ın geleceğine ilişkin hedefi kalmayan PKK, Kürdistan’ın siyasi ve coğrafi bedenini daha fazla bölmenin peşinde.
Kürdistan’daki siyasi partiler ve özellikle Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) gerek 1990’ların iç savaş döneminde, gerekse şimdi, Behdinan ve Musul bölgelerinde güçleri olmamasından dolayı her zaman PKK’nin arkasında oldu ve Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) karşısına çıkardı. KDP’ye karşı askeri ittifak kurdular ve mali destekte bulundular.
KYB medyasının bu süre içinde KDP peşmergelerini yıpratmak için neler yaptığından bahsetmeye lüzum yok. Ancak şimdilerde PKK’nin yaptığı, onların stratejisi açısından (ki bu strateji İran’ındır, KYB’nin değil) “iyi” olarak yorumlanıyor. Eğer bu tutarsa, Kerkük ve Süleymaniye kantonlarının müjdecisi olur.
Bu durumda “Barzani’nin devleti” gelecekte Erbil’in bir bölümü ve Behdinan bölgesinden ibaret olacak. Tabii bu devletin kaderi de belirsizleşecek. Çünkü PKK Türkler’le anlaştığı zaman, “Barzani’nin diktatörlüğüne ve işgalciliğine son vermek için” bu parçayı da Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlamaya çalışmaları uzak bir ihtimal değil.
İran’ın IŞİD’le savaşta Güney Kürdistan’a müdahalesi, Güney Kürdistan’ın bölünmesi, dünyanın dikkatini federatif / demokratik bir bölgeden daha az öneme sahip bir ilçeye (Kobani) yönlendirmesi yönündeki çabaları, KYB ve PKK eliyle şu ana kadar iyi gidiyor.
Bu çabalar, Kürtler’in yüz yıllardır içinde bulunduğu tarihinin tekerrürden ibaret olduğunu nasıl da ortaya koyuyor...
Birgün baskı, birgün hile, başka birgün kanton... Kürdistan’ın istilacıları, maşaları aracılığıyla hergün yeni bir isim altında bu milletin rahat bir nefes alamaması ve kıyamete kadar birbiriyle savaşması için uğraştı, uğraşıyor...
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)