Şehir efsaneleri ve yastık altı hikâyeleri
Seksenli yıllarda birçoğumuz “firar” ve “müfreze” kelimelerini sıkça duymuşuzdur. Gecenin en zemheri vaktinde kapı pencere usulca çalınır, uykularımız bölünür titrek gözlerle elleri tüfekli adamlar görürdük. Onlar sözümona firar ya da kaçakçıydılar. Hiçbir zaman haz etmedim bu adamlardan ama ne yazık ki gün doğumuyla birlikte uyduruk efsaneleri dilden dile anlatılırdı.
Yine ihtilâl günlerinde müfrezeler evlerimizi basar, sözde Kürtçüleri arar her türlü vicdansızlığı ve zulmü yaparlardı. Çocuk yüreklerimizle, saklanırdık.
Benim çocukluğumu 80 ihtilâli çaldı. Öyle ki bizlere yastık altı hikâyesi olarak bu insanların korku üzerine inşa olmuş yaşamları anlatılır öyle uyutulurduk. Oysaki bu durumun çocuk psikolojisinde yaratığı tahribatları yıllar sonra farkedecektik. Çoğumuz çocukluğumuzu yaşamadan zoraki büyütüldük. Dolaysıyla ne bu zalimlere ne de bu firarlara rahmet okumayacağım.
Gün geldi hafiften bıyıklarımızın terlediği zamanlarda "Devrimci Abilerimize" ilgi duymaya başladık. Onlar ki güzel insanlardı, insan olmanın erdemini taşıyan emek ve bilinç sahibi asil değerlerdi. Onlar ki bizlere Kürt olmanın o günün şartlarında devrimci Kürdistani karekteri kendi gündelik yaşamlarında gösterdikleri gibi sonradan yamalı Kürt olunamayacağını da öğrettiler. Bizim onlardan duyacak dile gelmemiş yarım kalan onca hikâyeleri vardı. Maalesef egemen sistem Kurmanc olmayan bu güzel Kürtleri, demokratları pasifize ederek kuşaklar arası iletişimi kestiği gibi ipe sapa gelmez yeni bir jenerasyon yarattı.
Kuzey Kürdistan'da devletin Kürtlere bilerek yaptığı zararların başlangıç noktası da burasıdır. Karanlık güçler Kürt toplumunun iç dinamikleri ve ana dokusu üzerinde korkunç tahribatlar yaratarak çelişkiler yumağına dönmüş kırılgan bir toplum formatı yarattı.
Haliyle böylesi flu bir ortamda şehir efsaneleri ve yastık altı hikâyeleri bilgi kirliliği ve dezenformasyon üzerine şekillenerek artifisiyel kahramanlara hizmet etmekten ve bu topluma zarar vermekten başka hiçbir şeye yaramadı. Dahası nicel çoğunluğun nitelikli zümreyi minimize ettiği bu hengâme içerisinde Kürt toplumu günden güne rijid bir tonda olası farklılıkları aynılaştırarak homojen bir yapıya dönüştü. Bu durum force majeurlerin beslenme kaynağı olduğu gibi Kürtleri ezberci bir topluma dönüştürüp muhasebe ve sorgulama şanslarını da ellerinden aldı.
Tam da bu yüzden Kürt siyaset sosyolojisi genel anlamda bir bıkkınlık ve laxisizim yarattı. Dün korku ve şiddet üzerine şekillenen hikâye bizlerin çocukluğunu çalarken bugün anlatılan sıkıcı hikâye birçoğumuzun gençliğini orta yaşını da heba etti. Kötü olan dünün gıpta ettiğimiz, peşinde koştuğumuz bilinçleriyle bedel ödeyen etik duruşlarıyla topluma örnek olan gerçek kahramanlar bugün ne yazık ki yoklar.
Kim bilir yeni bir iklimde yarın bizlerin yarım kalan hikâyeleri de farklı bir tonda yeni kuşaklara anlatılır onun muhasebesini de varsın yeni nesiller söze ve yazıya döksünler...
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)