Soğuk savaş döneminde Doğu ve Batı Avrupa’nın siyasi yönden sermaye - komünizm kutbu olarak ikiye ayrılması önemli . Her ne kadar Doğu - Batı kutuplaşması 2. Dünya Savaşı sonrasıyla ilişkilendirilmese de modern Avrupa tarihi sonunda Batı Avrupa ve Doğu Avrupa arasındaki gelişmişlik arasındaki farklılık kullanıldı.
Çok sayıda araştırmacı, söz konusu ayrımın kültürel, coğrafi ve tarihi acıdan bir geçerliliğe sahip olmadığı görüşünde. 2. Dünya Savaşı sonrası bu terim tüm siyasi tanımları içinde barındırarak, Doğu Komünizmi ve Batı sermayesini oluşturdu.
Günümüzde ise Sovyetler Birliği ve Batı liberalizm kalıbından çıkartarak, Avrupa Birliği (AB) çerçevesinde bu 2 terimin kullanılması için komünizm sonrası ile post -komünizm tecrübesinden söz edilmesi gerekiyor. AB, söz konusu terimleri çıkarları doğrultusunda kullanır.
Peki Yeni Avrupa ile Batı Avrupa’da pazar ekonomisi ile demokrasi arasındaki boşluk ne kadar? Komünizm sonrası bu ülkelerde, başta ekonomi ve toplumsal olmak üzere birçok yönden gözle görülür bir gelişme görüldü.
Ancak tüm bunlara rağmen AB üyeleri Batı Avrupa ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında yaşanan boşluğun doldurulmasına yönelik şüphe içinde. AB ülkelerinde kişi başına düşen gelir, sermaye ve pazarın gelişmesi açısında farklılık gösteriyor.
AB, siyasi açıdan söz konusu ülkelerin demokratik kurum ve kuruluşlarının yanısıra, demokratik parlamento ile modern devlet anlayışının olumlu yönden etkilese de, batı ülkeleri arasında demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü vb. konularda gerekli dengenin sağlandığı söylenemez.
Yaşananlarla beraber, halk da tepkisini açık bir şekilde gösteriyor. Beraberinde ise AB Komisyonu yaşananlara ilişkin rapor hazırlıyor. Doğu Avrupa ülkelerinde bireylerin müzik, edebiyat, sanat, tiyatro ve kültür seviyeleri Batı Avrupa ülkelerinden düşük seviyede olmamakla beraber, bazı alanlarda daha gelişmiş olduğunu da söyleyebiliriz.
Sonuç olarak, AB gibi güçlü bir kuruluşun söz konusu ülkelerin arkasında olmasına rağmen demokrasinin özellikle kominizm ve totalitarizm ile yönetilen ülkelerde uyarlanmasının hiç de kolay olmadığını görüyoruz.
Demokrasinin parlamento gibi meşru kurumlarda tam anlamıyla ve tek başına uygulanması karşılaştığımız bir durum değil. Tam anlamıyla bir demokrasinin uygulanması, belki enstitü şeklinde hukuki temel üzerinde sosyal ve siyasal yaşamı etkiler.
Bir sonraki yazımda, komünizm sonrası Batı Avrupa ülkelerinin edindiği tecrübeyi Ortadoğu ülkelerinde emsal olarak değerlendirmeye çalışacağım.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın