Peşmerge Kobani’den çekilsin
Kürdistan Peşmerge Güçleri Kürdistan Bölgesi’nde, PKK savaşçıları da Kobani ve Şengal Dağı’nda ve IŞİD savaşı süresince de Mahmur ve Celevla gibi diğer cephelerde aradaki ihtilaf ve farklılıklara rağmen aynı cephede omuz omuza savaştı.
Bu, aynı düşmanın o iki gücü birleştirdiği anlamına geliyor. Aynı cepheyi paylaşmak, iki parçadaki Kürtler için tarihte ilk kez yaşanan bir olay olmasa da sembolik ve duygusal yönü duygularımızı okşuyor.
Konu sadece bu açıdan ele alınırsa gerçekten hakkında şiirler yazılmalı. Ancak akıllı olan bu konulara tek taraflı yaklaşmayarak duygularının onu esir almasına izin vermez. Hepimiz aynı cephenin paylaşılmasının nasıl sonuçlanacağını Şengal’da gördük. Meselenin sadece ortak bir düşmana karşı askeri bir yardımdan ibaret kalmayacağı ve PKK’nin bu katılımıyla bazı bölgelere göz diktiği ortaya çıkmıştır.
Köylü (bedevi) halk, tek parça Kürdistan ve Kürtler’in ortak kaderi etrafındaki şairane hayallere sarhoş olmakta haklı ancak siyaseti anlamak için gerçekçi adamlara ihtiyacı var. Resmin tüm boyutlarını açık ve sansürsüz gören biri gerekiyor. Mesele hepimizin kol kola bir düşmana karşı durarak onu yendikten sonra da sınırları silerek Fars Körfezi’nden başlayan ve Akdenize uzayan büyük bir devlet kurmak ve sessiz sedasız başkanımızı da seçmek değil. Aslında arz-ı vakide fiilen hiç kimse bu hayale inanmıyor.
Daha önce bir yazımda Kürdistan’ın her bir parçasının sorununun diğer parçaların müdahalesi olmadan iç ve bölgesel siyasi şartlara göre, içinde mücadele verilen ülkenin şartları dahilinde çözülmesi gerektiğine vurgu yapmıştım. Kürdistan’ın bu parçaları artık sonsuza dek yan yana duracaklar, bir arada değil.
Eğer Kürtler’in devlet sahibi olma fırsatı da ortaya çıkarsa, en iyi durumda birkaç devlete sahip olacaklardır. Kürdistan, Fars Körfezi’nden Akdeniz’e kadar uzanan hayali devlete hiçbir zaman sahip olmadı ki şimdi yeniden birleştirmeye çalışalım. Upuzun tarih, bu parçaların bölünmesinden hiçbir gücün bir daha tek siyasi çerçeve içine sığdıramayacak kadar büyük farklıklar yaratmıştır. Biz tarihte her iki Almanya’nın başarılı birleşmesi dışında hangi başarılı birleşme örneğine şahit olduk? Her iki Yemen’in birleşmesinin sonucu da ortada.
Suriye ile Mısır’ın birleşmesinin nasıl hezimetle sonuçlandığı açıktır. Birleşmek o kadar kolaysa bu denli ortak noktalarına rağmen 22 Arap devleti birleşirdi. Her iki Kore aralarında çıkan 1950’lerdeki üç yıllık savaşın çizdiği sınırı kaldırsın bakalım.
Hepimiz bu gerçekleri bildiğimiz halde bazı siyasi partiler bu gerçekleri görmeden hareket ediyor. Kürt elitleri ise açıkça bu tarz hareketlerin diğer bir parçaya müdahale olduğunu söylemiyor. Bu elitler, git gide koyulaşan devletler arası sınırların silinmesi hayaliyle yaşayan Arap nasyonalistler gibi tek millet tek vatan sloganlarının sarhoşudur.
Şu an Kürdistan’da siyasi partiler, özellikle PKK ve KDP’nin açık bir şekilde amaçlarını ortaya koymaktan başka bir alternatifi yok. Eğer KDP ara sıra Bağdat’tan ayrılma tehditleriyle bu dört parçayı birleştirmeyi düşünüyorsa, şimdiden bilsin ki boşa kürek çekiyor.
Eğer böyle bir hayali yoksa Kuzey Kürdistan ve Rojava’ya el uzatmasından nasıl bir niyeti olduğunu açıklamalı. Kuzey Kürtleri için otonomi statüsündeki “demokratik özerkliği” isteyen PKK’nin de dört parçadaki cirit atmaları nedir?
Onlar Kuzey belediyeleri için daha geniş haklar isterken, diğer parçadaki Kürtler için ne istediklerini hangi mantığa göre belirliyorlar? Onlara şunu sormak lazım: Büyük Kürt devleti rüyasından vazgeçenler neden Kürdistan’ın iki parçasının bir tür bağımsızlığa ulaşması için aynı yolu izlemesi imkansız iken kendi sorunlarına yönelik sundukları çözüm modelini diğer parçalara zorla uyguluyorlar?
Boş bir temele dayanan bu genişleme tutkusu özellikle Rojava ve Kürdistan Bölgesi’nde Kürtler’e gerçek bir tehdit kaynağı haline gelmiştir. Üstelik PKK, ismi halen terör örgütleri listesindeyken, uluslararası toplumun teröre karşı savaşın en etkili tarafı olarak muhatap aldığı bir tarafa karşı bu oyuna kalkışıyor.
Burada hatırlatmak isterim ki PKK ve KDP iki ayrı konuma sahipler. KDP Kürdistan Bölgesi yönetiminde, anayasa çerçevesinde birinci taraf durumundadır. Çok sayıda yabancı şirket, konsolosluk ve temsilcilik menfaatini KDP’ye bağlamıştır. KDP-Bakur ise 50 yıl çalışsa, ağırlığı PKK’nin Kürdistan Bölgesi’nde tohumunu attığı PÇDK kadar olacak.
Bundan dolayı daha fazla enerji harcamadan böylece en azından PKK’nin Kürdistan Bölgesi’nde işlerine yaptığı müdahale bahanelerini kısmen azaltmış olur. Ayrıca söz konusu her iki taraf da Rojava’nın kendi çözüm yolunu bulması için rahat bırakmalı. Kobani’ye giden Peşmerge Birliği de kentin üzerindeki tehdit biter bitmez çekilmeli.
Artık dört parça Kürtleri’nin bir araya gelerek birbirinin işlerine müdahale etmesini yasaklayacak sözleşme imzalanmalı.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)