HDP'nin başına gelen, 2.03.1994'teki DEP (Demokrasi Partisi) olayını hatırlatıyor. Türk Parlamentosu ırkçı bir gösteriyle Kürt milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmış, onları kapıda polislere teslim etmiş, yıllarca cezaevinde tutmuştu.
Tutuklanmaktan kurtulanları, Avrupa ülkelerinde mülteci olmuş, ancak 20 yıl sonra ülkelerine dönebilmişlerdi, o da sadece bazıları.
Benzerlikler
O zamanki ve şimdiki suçlamalar tamamen aynıdır. "Terör örgütünün propagandasını yapmak ve destek vermek" ve "devletin bakiliği ve Türkiye'nin bütünlüğüne saldırmak"...
O zaman DYP-SHP koalisyon hükümeti vardı. Parlamentoda ANAP, RP (+MHP) ve DSP de vardı. Tümü DEP'e karşı birlik olmuşlardı. Tıpkı bugün AKP, MHP ve CHP'nin HDP'e karşı birlik olması gibi.
O zaman da bugünkü gibi ırkçı basın işbaşındaydı.
O zaman da bugünkü gibi ırkçı çılgınlık sokaklara egemendi.
O zaman da şimdiki gibi ABD, AB ve Avrupa hükümetleri, içi boş demeçlerle durumu idare etmişlerdi.
O zaman da şimdiki gibi konu üzerinde Kürtlerin kafası karışıktı...
Farklılıklar
O zaman sözde seküler milliyetçi partiler parlamentoya egemendi. Ama komuta Genelkurmay’ın elindeydi. Herşey Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in emirlerine göre yürümüştü. Şimdi ise dini ideolojili, ırkçılığa çarkeden muhafazakar milliyetçi AKP egemendir. Komutada AKP-ordu koalisyonu var ve her şey Erdoğan'ın emirlerine göre yürümektedir.
Şimdikinde HDP'liler, İmralı ve Kandil'e trafiğinden dolayı bir nevi "casuslukla" suçlanmaktadırlar. Suçlama, Dersimli Hasan Hayri olayını akla getiriyor. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk parlamentosunda üyeydi. Mustafa Kemal'in istemi üzerine Kürt kıyafetiyle kürsüde Türkleri destekleyen bir konuşma yapmıştı. 1925'te idam edildi. Bir suçlama da o elbiseleri giymesiydi.
1994'te Kürt hareketi bugünkü boyutlarda değildi. Bu nedenle şimdiki tuzağın öncekinden çok daha büyük sonuçlarının olacağını tahmin etmek zor değil.
Mesaj ne?
1994 ve 2016'nın mesajı aynıdır. Şeyh Said’den günümüze kadarki katliam ve yıkımlarla verilen mesajdır bu. Bugünkü mesajın sahipleri, 1925 mesajını verenlerin torunlarıdır. O gün satılık Kürtler vardı, bugün onlar kelek - karpuz fiyatında.
Mesaj şudur: Nasıl Türk devleti ve bayrağı Kürtlerin değilse, Türk Parlamentosu da Kürtlerin değildir. Her vesileyle bu gerçeği bize hatırlatıyorlar.
İmralı sahipsiz kaldı
İmralı sürecinin şüphe götürmez bir iyiliği vardı. Çatışmalar olmuyor, insanlar ölmüyordu. Kürtler yaralarını sarıyorlardı. Daha ne olsun ki?
Evet ama bugünkü olaylardan ortaya çıktı ki yetmez. O "süreç" çürük bir zemin üzerinde kurulmuştu. Taraflar birbirini aldatmak peşindeydi. AKP daha erken davrandı. "Türkiye zor bir dönemden geçiyordu. Milliyetçi birlik gerekliydi!" Böylece ırkçı ve militarist koalisyon kuruldu ve bildiğimiz saldırılar başladı.
Şu kaderin cilvesine bakın: "Süreç" sonuç verseydi, şimdi "kahraman"dan geçilmiyordu. Ama "süreç" çöktü. "Kahramanlar", günah keçisi oldular.
Tabii ki ortada bir konsept var. Ve pekçok nedenden dolayı, HDP saldırı ve tasfiye hedeflerinin başında geliyor. "Parlamento dışında kalmalıydı o".
Ucuz yol
HDP'liler İmralı-Kandil trafiğini kasdederek, "mahkemelerde herşeyi açıklayacağız" diyorlar. Sanki gizli birşey varmış gibi...
Peki ya iktidar restinizi görüp, "İmralı efendisi"nin gerçeğini açığa vursa?
Şimdiki Türkiye toplum ve siyaset resmine bir bakın. Bu toplum ve siyasetten "Demokratik Cumhuriyet" çıkar mı hiç?
Allah için söyleyin, Kürt sorunu ile "Ekolojik Toplum"un ne alakası var?
"Tek devlet, tek ülke, tek millet, tek bayrak", iktidarın ve Türk siyasi partilerinin ortak şiarı. Bunlar mı "Demokratik Özerkliği" altın tepside sunacaklar?
Neden ikide bir "Türkiye'den ayrılmak istemiyoruz" diyorsunuz? Konu bu mudur? Bu uşaklık ve yağcılığın Kürt onurunu ciddi zedelediğini bilmelisiniz.
Diyelim ki iş mahkemelere mahkum oldu... Peki Türkiye'de adalet mekanizması var mıdır, özellikle de Kürt sorununda? Bugünkü mahkemeler, dünün İstiklal Mahkemeleri değiller midir? Savcılar ve hakimler, devlet ve iktidarın militanları değiller midir? Ama eğer istem hesaplaşmaksa, o başka.
Doğru olanı
PKK de, HDP de, ulusal ve demokratik kazanımların korunmasında başarılı değiller. Yanlışlarının faturasını halk ağır ödüyor. Tüm böbürlenmelerine rağmen, ulusal sorumluluk ve demokrasi zihniyetinde çok ciddi bir eksiklik kendini açığa vuruyor.
HDP mevcut darboğazı aşmak istiyorsa, temel zaafına yönelmelidir. O da İmralı tiyatrosunun ortağıdır. O da topluma dayatılan yanlış tezlerin ortağıdır.
Sorun PKK ile ilişkiler değildir. PKK ya da diğer bir örgüt, legal olmayan herhangi bir Kürt örgütü ile ilişki meşrudur. Legal bir Kürt partisi, geleceğini Türk yasalarına emanet edemez. Yanlış olan, ilişkilerin tarzıdır.
HDP'liler, PKK militanı değiller ve olmamalılar. Ama öyle olmadı. Onlar Kürt siyasi ve halk grupları arasında hakem ve toparlayıcı olma yerine, taraf oldular. PKK dışındaki etkinliklere burun kıvırdılar. Desteklerini küçümsediler. Postacılık yaptılar. Muhalif insanlar hakkında bilgi ve yalan taşıdılar.
Onların saldırı hedefi haline gelmesine katkıda bulunmak, onurlu bir davranış olmasa gerek.
Nasıl AKP, Türkler için kariyer, zenginleşme ve iktidar zemini olduysa, maalesef PKK'nin olanakları da çoğu Kürt ikbal avcısı için aynı anlamda oldu. Bugünkü çıkmazda o oportunistlerin yolaçtığı tahribat açıkça görülüyor.
İşte bugünkü durum böyle iki taraflı. Bir taraftan onlara sahip çıkmakla kendimizi yükümlü görüyoruz. Ama diğer yandan sıraladığım yanlışlarını mahkum ediyoruz. Ve şu hatırlatmayla: Bizim onlara olduğundan çok, HDP bizim desteğimize muhtaç.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın