Batı’nın 21. yüzyıldaki kalesi: Erbil

Dünyadaki askeri ve diplomasi uzmanları, istihbarat bilgilerinin önemini çok iyi kavramış durumdalar. Bilimsel açısından istihbarata bakıldığında bu dönmede bir ülkenin kalkınması için ihtiyaç olan en önemli alanlardan olduğu söylenebilir.

 

İstihbaratın (intelligence) önemi sadece devletler ve özerk bölgelerle sınırlı değil, ticaret ve sanayide de şirketler için oldukça önemli. Büyük şirketlerin istihbararat servisi birçok ülkeninkinden kat be kat gelişmiştir.

 

Şirketler istihbarat çalışması yürüterek sahip oldukları bilgi, bilim ve teknolojiyi korumalı. Bir şirketin varlıklarının başka şirketlerin eline geçmesi, iflasla sonuçlanabilecek büyük zararlara yol açabilir.

 

Kahire ve Amman on yıllar boyunca Batı’nın Ortadaoğu’daki kalesi ve birinci dereceden savunma hattıyıdı. Bu merkezlerden Batı’nın bölgedeki karmaşık menfaatlerinin muhafazası, garanti altına alınıyordu.

 

Diktatör Saddam Hüseyin’in rejimi yıkıldıktan sonra, Erbil Batılı ülkelerin menfaatlerinin savunması için yapılan istihbarat çalışmalarının merkezi haline geldi. Erbil’in bu konumu gittikçe güçleniyor.

 

Amerikalılar ve müttefikleri, Irak’ı doğrudan yönettiği 8 yıl boyunca (2003 -2011) binlerce ajanı ülkenin her tarafına yerleştirdi.

 

Yönetimi teslim ettikten sonra kaynakları/muhbirleri yönledirecek, operasyonları yönetebilecekleri bir merkeze ihtiyaçları vardı. Erbil ise bu iş için en uygun konumdu. Aslında belki de bu yüzden Amerika yönetimi Irak’ın bir bütün olarak kalmasını destekliyor.

 

 

2014’ün yazının ortasında ABD Başkanı Barack Obama, IŞİD’in Erbil için bir tehdit olduğu konusunda istihbarat bilgisi aldığında, acil olarak rutin işlerini bırakıp tehlikeyi uzaklaştırmak için düzenlenen hava operasyonlarını takip etmek üzere Beyaz Saray’a döndü.

 

Daha sonra ise Amerika’nın dostları ve müttefikleri, IŞİD’e karşı mücadele etmesi için Kürdistan Bölgesi’ne silah ve askeri yardım göndermeye başladı.

 

Amerika’nın tavrıları, askeri yardımlarının yanısıra peşmergenin eğitilmesinin devam etmesi konusunda etkili bir faktör oldu.

 

Amerika, İngiltere ve Birleşmiş Milletler (BM) geçtiğimiz günlerde, Kürdistan Bölgesi’ndeki siyasi partilerin başkanlık krizi konusunda anlaşarak ortak bir çözüm bulmaları için yaptıkları teşvikle bir kez daha bu gerçeği ispatladılar.

 

Doğrudan veya dolaylı olarak Kürdistan Bölgesi’nin istikrarının bozulmasına müsaade etmeyeceklerini yenilediler.

 

Kürtler’in son 10 yılda yaptığı en önemli şey Kürdistan’a yabancı sermayenin gelmesini sağlamalarıydı. Bu adım başkalarının da çıkarlarının Kürdistan’a taşınmasına kapı araladı. İşte Kürdistan Bölgesi’ni IŞİD’in saldırılarından koruyan faktör tam da buyudu.

 

Kimlerin Kürdistan’a gelmesi için IŞİD’in elini tutuğu henüz bilinmiyor. Şurası bir gerçek ki Kürdistan Bölgesi’nin siyasi liderliğinin sert tepkisi ve peşmergenin güçlü savunması Kürt meselesine on kat önem kazandırdı.

 

Bu hassas ve kritik dönemde Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın görev süresi ve Başkanlık Yasası konularının büyütülerek yabancıların gözüne sokulması Kürt milletinin stratejisine hizmet etmiyor.

 

Aksine bu doğrudan Kürdistan sömürgecileri ile Kürt düşmanlarına yarıyor.

 

İmkansız talepte bulunan veya çok zor şartların peşinde olanlar kesin olarak güçlü birileri tarafından yönlendiriliyordur.

 

Bu kriz atlatıldıktan sonra, Güney Kürdistan’da en kısa zamanda Kürt Ulusal Kongersi gerçekleştirilerek Kürdistan Bölgesi’nin ulusal stratejisini belirlenmeli. 


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)