Kosova'nın kalbine bir yolculuk
Soğuk bir kış günü, Kosova'nın başkenti Priştine'ye havadan inip kentin gri ve puslu havasına adım attık. Şehir, mütevazı ama gururlu, soğuk ama içten bir karşılama sunuyordu bizlere.
Kent, tarihin bir sahnesi gibi duruyordu; bir zamanlar neler yaşanmadı ki: baskılar, zulümler, yenilgiler, yenilikler ve kahramanlıklar... Fakat şimdi tüm bunların özgürlükle buluştuğu, adeta tarih anlatan bir opera sahnesi gibiydi.
Ana caddede, Kosova'nın bağımsızlık mücadelesinde yitip gidenlerin anısını yaşatan büyük posterler yer alıyordu. Bu manzaralar ilk etapta binaların soğuk cephelerinde sessiz bir çığlık gibi dursa da, bağımsızlık ve özgürlüğün değerini bilenler için birer gurur abidesidir.
Kaba ama heybetli gotik mimariye sahip hükümet binaları, şehrin geçmişle bugün arasındaki çetin yolculuğunu fısıldıyordu.
Kosovalıların öteden beri hem Müslüman hem de Hristiyan inancına sahip olduğunu göze çarpan kilise ve camilerden anlamak mümkün. Kosovalılar için ulusal davaları söz konusu olduğunda inanç en tali plana düşer. Hristiyan’ı ile Müslüman’ı vatanperverlikte yarışmışlar adeta. Kaldı ki laik bir ülke olarak inançlara mesafeli duran önemli bir potansiyeli de var.
Varış günümüzdü, akşam erken inmişti, otelimize yerleşip yol yorgunluğumuzu giderdik. Ertesi sabah bu genç devletin kalbine doğru adım attık, yemeklerini yedik, çayını kahvesini içip insanlarıyla sohbet ettik. Havanın keskinliği tenimize dokunurken, bağımsızlığın nabzı renklerle duvarlara kazınmıştı. Priştine, küçük ama mağrur; sokaklarında yeni yapılmış oteller, alışveriş merkezleri, binalar ve iş yerleri göze çarpıyordu.
Yemekler adeta bir doğu-batı senteziydi; acılı kuru fasulyeden meşhur Balkan köftesine, çok çeşitli çorba türlerine kadar... İnsanların yüzünde özgüvenin ve özgürlüğün yumuşak izleri vardı.
Sanki savaş hiç olmamış gibi görünüyor, gölgesi bile silinmiş, yerine sabahın serin ışığı sinmişti. İnsanların yüzlerinde bağımsızlıklarının getirdiği huzuru görmekle yetinmedik; aydınlarıyla ve sıradan insanlarıyla konuştuğumuzda, bağımsızlığın neler kazandırdığını anlatırlarken "Bağımsızlık ve özgürlükten daha değerli bir şey olamaz" sözünü anımsadım. Her adımda bu toprakların özgürlüğe kavuşma hikâyesini anlatan bir melodi yankılanıyordu.
Kosova'nın 2016-2020 yılları arasında devlet başkanlığını yapan Hashim Thaçi'yi (Haşim Taci) İsviçre'de mülteciyken tanımıştım. O zamanlar henüz çok gençtik ve bir dostluk kurmuştuk, ancak onu görmek mümkün değildi. 2020'de savaş suçları ithamıyla istifa etti ve Lahey'de davası devam ediyor. Kanaatimce bu siyasi bir mesele; zira birçok Sırp lidere cezalar verilirken Sırbistan'ı Avrupa Birliği'nden uzaklaştırmamak adına bir denge kurulması gerekiyordu. Sırpların isteği doğrultusunda eski UÇK lideri ve dönemin Kosova Devlet Başkanı olan Thaçi'nin de yargılanması gerekti.
Denizle bağlantısı olmayan, dağlık ve karasal iklime sahip Kosova'da henüz ciddi bir sanayileşme yok; ancak özellikle diasporada yaşayanlar yeni iş ve üretim atölyeleri ile küçük ölçekli fabrikalar kuruyor. Yaklaşık bir buçuk milyonluk nüfusuyla Kosova'nın bir milyonu Avrupa Birliği'nin başka ülkelerinde diasporada yaşıyor.
Kosovalılar Arnavut’tur. Balkanların en kadim milletidir, dilleri ve kültürleri çok özgündür. Arnavutluk zaten bir devlet; Kosova da bağımsız olunca Arnavutlar yan yana iki devlet sahibi oldu.
Bağımsızlık sonrası istikrarlı bir büyüme gösteren Kosova ekonomisi hâlâ gelişmekte olan bir konumda. Araştırmalar, 2024'te GSYİH'sinin yüzde 4,4 büyüyerek yaklaşık 10 milyar USD'ye ulaştığını gösteriyor. Üst-orta gelir grubuna yükselen ülke, kişi başına gelirini yüzde 50 artırmış ve yoksulluğu yüzde 35 azaltmış; bu önemli bir gelişme düzeyidir.
Kim demişti "Ulus devletler dönemi bitti" diye? Yugoslavya'dan çıkan 7 devletin hepsi de birer ulus devlettir. Anlaşılan dünyamızda hem çoğulcu (federatif) hem de ulus devletler varlıklarını sürdürüyorlar. Diğer yandan Türkiye'de bazı kesimlerin "Farklı milletlerin kimlik hakkını tanırsak dağılırız" tezi, tüm Avrupa'da ve özellikle eski Yugoslavya'da geçersizdir. Yugoslavya'nın dağılmasının asıl sebebi federasyon hakkını kısıtlayan kafatasçı Sırplardır. Yugoslavya'daki milletler federasyon haklarına sahipken Yugoslavya güçlü bir refah ülkesiydi. Bu anlamda "Adil bir federasyon olamazsak dağılırız" tezinin hayatta ciddi bir karşılığı var ve adil bir federasyonun temel çelişkileri ortadan kaldırdığını, aksi durumda çelişkilerin ve baskıların çatışmaya dönüştüğünü görüyoruz.
1990'ların başında başlayan süreçle eski Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti'nden (SFRY) yedi bağımsız devlet ortaya çıktı:
Slovenya ve Hırvatistan 1991'de, Bosna-Hersek 1992'de bağımsızlığını ilan etti.
Sırbistan 2006'da Karadağ ile ortak devlet yapısından ayrılarak tam bağımsızlığını kazandı.
Karadağ 2006'da Sırbistan-Karadağ devlet birliğinden ayrılarak bağımsız oldu.
Kuzey Makedonya 1991'de bağımsızlığını ilan etti (o dönemde "Makedonya Cumhuriyeti" olarak, ancak Yunanistan ile isim anlaşmazlığı sonrası 2019'da "Kuzey Makedonya" adını aldı).
Kosova 2008'de Sırbistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan etti. (Kosova'nın bağımsızlığı bazı ülkeler tarafından tanınsa da Sırbistan ve bazı devletler tarafından hâlâ tanınmamaktadır.)
Kosova'nın devletleşme süreci karmaşık bir tarihsel ve siyasi yolculuğun sonucudur. Kısa bir özetle: Kosova, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olarak yüzyıllarca yönetildi (1389'dan 20. yüzyıla kadar). 1912-1913 Balkan Savaşları sonrası Osmanlı kontrolünden çıkarak Sırbistan Krallığı'na geçti.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra Yugoslavya Krallığı'nın bir parçası oldu.
II. Dünya Savaşı sonrası, 1945'te Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde Kosova, Sırbistan'a bağlı özerk bir bölge statüsü kazandı. 1974 Yugoslavya Anayasası ile Kosova'nın özerkliği genişletildi; ancak 1989'da Sırp lider Slobodan Milošević özerkliği kaldırarak Kosova'yı doğrudan Sırbistan kontrolüne aldı. Bu durum Arnavut çoğunluğun tepkisine yol açtı.
1990'larda Kosova'daki Arnavutlar paralel bir yönetim kurarak bağımsızlık taleplerini yükseltti. 1996'dan itibaren Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) Sırp güçlerine karşı silahlı mücadele başlattı. 1998-1999'da çatışmalar yoğunlaştı; Sırp güçlerinin etnik temizlik girişimleri NATO'nun 1999'da 78 gün süren hava bombardımanıyla durduruldu. NATO müdahalesi sonrası Kosova, BM yönetiminde (UNMIK) geçici bir statüye kavuştu. 2008'de Kosova Parlamentosu tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etti.
Sırbistan bu ilanı tanımadı, ancak 100'den fazla ülke (Türkiye dahil) Kosova'yı bağımsız devlet olarak tanıdı. 2010'da Uluslararası Adalet Divanı, Kosova'nın bağımsızlık ilanının uluslararası hukuka aykırı olmadığını belirtti. Günümüzde Kosova, uluslararası tanınma ve Sırbistan ile ilişkiler konusunda hâlâ zorluklarla karşılaşsa da bağımsız bir devlet olarak işlev görüyor.
Kosova ile Arnavutluk'un birleşmesi Balkanlar'da uzun süredir tartışılan bir fikir. Bu, "Büyük Arnavutluk" (Greater Albania) kavramıyla bağlantılı, etnik Arnavut nüfusun yoğun olduğu bölgelerin (Kosova, Arnavutluk, Kuzey Makedonya'nın batısı, Sırbistan'ın Preševo Vadisi gibi) bir araya gelmesini öngören irredentist bir vizyonu yansıtıyor.
Ancak siyasi, ekonomik ve uluslararası gerçekler nedeniyle bu birleşme şimdilik uzak bir ihtimal. 2007'de yapılan anketlerde Kosova Arnavutlarının yüzde 73'ü, Arnavutluk'takilerin yüzde 68'i birleşmeyi destekliyordu.
Ancak 2008 sonrası destek düştü. Kosova'da yüzde 54'e, Arnavutluk'ta yüzde 9'a geriledi (2010 verileri). Güncel anketlerde "yumuşak destek" var.
Ekonomik ve Kültürel İşbirliği: Birleşme yerine entegrasyon ön planda. 2018'den beri gümrük birliği, roaming ücretlerinin kaldırılması ve belge standartlaşması gibi adımlar atıldı. Ticaret hacmi arttı, ancak siyasi birleşme henüz gerçekleşmedi.
Uluslararası Tepkiler: AB ve ABD, birleşmeyi "bölgesel istikrarsızlığa yol açar" gerekçesiyle reddediyor. Sırbistan, Yunanistan, Bulgaristan ve Kuzey Makedonya şiddetle karşı çıkıyor.
AB Entegrasyonu: Her iki ülke de AB'yi "gerçek birleşme" olarak görüyor.
AB genişleme planı (2018), Arnavutluk ve Kosova'nın 2025 sonrası üyeliğini öngörüyor. Sınırlar AB'de önemsizleşecek. Kuşkusuz birleşme Sırbistan'la gerilimi artırır, Kosova'daki Sırp azınlığı (Kuzey Kosova) tetikler ve AB fonlarını riske atar.
Alternatif Senaryo: Kültürel ve ekonomik federasyon (örneğin ortak dış politika veya para birimi) mümkün, ancak şimdilik tam birleşme değil. 2030'lara kadar AB üyeliği birleşmeden daha gerçekçi görünüyor, sonra birleşecekler kanısı egemen.