KDP’deki hedef tahtası
Emir Abbasi Huveyda, İran şahlığının eğitimli ve zeki bir teknokratıydı. Öyle ki İran tarihinde en uzun başbakanlık yapan kişi olrak tanınır. Çünkü tam 13 yıl Şah Rıza’nın başbakanlığını yaptı.
Şah, hükümdarlığının son yıllarında halkı susturmaya çalışıyordu ve bu nedenle vatanına sadakati ile bilinen Huveyda’yı da hapse attı. Sadık dedim çünkü İran’da yapılan devrim sırasında kaçıp canını kurtarma fırsatı doğdu ancak o, vatanında kalıp kaderine razı olmayı seçti.
Nitekim İslami mahkemenin idam hükmü çıkmadan, silahlı saldırıya uğradı ve vücuduna 2 kurşun isabet etti. Can çekişen Huveyda, “Kafama sıkın” demiş ve son kurşunu da kafasına yemişti. Yazının ilerleyen bölümünde bu örneği niçin verdiğimi anlayacaksınız.
Geçtiğimiz 10 yılda çok iyi eğitimlerden geçmiş, dünya siyasetini bilen ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden, hatta içinde yer alan bazı isimler Kürdistan Bölgesi’ndeki siyasi arenasına alındı. Bunlar Kürt iktidarına yeni pencereler açtı, ancak son zamanlarda o değerli kişileri onore edeceğimize kurban olarak hedef tahtasına oturtuyoruz.
Bunlardan biri son zamanlarda eşinin malvarlığına el konulacağına dair söylentiler çıkan Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hewrami. Eşi üzerinden onu vurmaya çalıştılar ancak bu zat, Kürdistan Bölgesi’nde petrol ve doğalgaz siyasetini gün yüzüne çıkaran kişidir.
Gelecek neslin Hewrami’yi, Huveyda gibi harcamak değil, ona sahip çıkıp onunla iftihar etmesi gerekir.
Hani satranç oyunayan kişi şahı korumak için bütün askerlerini feda etmeye hazırdır ya, işte bu, iktidar meselesinde de öyledir. Kendini kurtarmak ve halkı razı etmek için bazen kendi askerlerini feda edersin ancak Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) bunu yapmamalıdır.
KDP gerçekten kendine ve yanındakilere güveniyor. Sonunda bağımsız bir Kürdistan kurmayı düşünüyorsa, kısa süreli siyaset, iç çekişmeler ve bir grubu razı etmek için kendi adamlarını kurban ediyorsa bu yanlıştır. Çünkü bir zaman kendi adamlarını kurban ettiysen, başkalarını inandırmak daha zor olur.
Değişim değişmelidir!
Değişim Hareketi (Goran) son kartını da kullandı ve gösterilerin ardından bu kez halkı ayaklandırmak için kışkırtmaya başladı.
Öyle bir kart kullandılar ki halkı sokağa döküp siyasi partilerin binalarına saldırıp ateşe verdirmek istediler. Zaten daha önce bu yapıldı ancak halk sonucu gördü. Bu yakılan yıkılan yerler yine halkın parasıyla inşa edildi.
Goran artık öne sürdüğü siyasetin sonuna gelmiş durumda, bu nedenle kendini gözden geçirmesi ve değişmesi gerekiyor. Muhtemelen bu olup bitenler herkese KDP’nin umursamaz olduğu görüntüsü verdi ancak öyle değil.
Uzun zaman KDP kendi boynunu Goran’ın ellerine sıkıştırmıştı. Bunu da Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) yürüttüğü siyasetten dolayı yapıyordu ancak büyük bir kesim şunu çok iyi biliyor; KDP, diğerleri olmadan ülkeyi yönetemez.
Ancak Goran bir türlü, onu yanlız bırakan diğerleri olmadan KDP ile herhangi bir çekişmeye giremeyeceğini anlayamadı.
KYB’nin o kanadı kırıldı
KDP, KYB ile stratejik anlaşmayı yenilemek için sadece KYB’nin sözü geçen kanadıyla oturmaya razı gelmedi ve diğer kanatların da (Kosret Resul Ali ve Berhem Salih) süreçte yer almasını istedi.
İşte bu durum KYB içerisindeki dengelerin hızlı bir şekilde değişmesine yol açtı. Adı geçen diğer iki kanat, KYB’den ayrılacaklarını değil, sözü geçen kanada, KYB’ye el koyacaklarına dair mesajlar iletmeye başladı. Kısacası bu kez KYB’de sözü geçen kanadın eli ve parmakları kırılmış oldu.
KYB, altan alta KDP ile anlaşmış ve her şeye razı gelmiş ancak Goran ve diğerlerine “Biz KDP’ye boyun eğmedik” mesajını vermeye çalışıyordu. Son olaylar bize, KYB’nin sözü geçen kanadının artık gücünü yitirmiş, böylece İran’ın da partideki etkisinin zayıflamış olduğunu gösterdi.
IŞİD’li PKK
Sadece siyasi biliminde değil, her insanın kendi hayatında söyledikleri ile yaptıkları arasında bir uyum olması gerekiyor.
Ancak PKK’nin Kuzey’de (Türkiye Kürdistanı) yaptıklarının, bırakın mücadeleyi, siyasetle bile hiç ilişkisi yok. Sayelerinde Kürtler’in yükü bir o kadar daha ağırlaştı.
Keşke fırsat olsa da her şeyi anlatabilsem. Ama şunu söylemeliyim; şu an Türkiye’de olup bitenler Kürtler’in meşru olan haklarının elde etmesi mücadelesi değil, kendini Kürtler’in tek temsilcisi olarak gören bir örgütün çatışmasıdır.
Sınır ülkelerinde yaşananlar, siyasetsizliğin ortaya koyduğu manzaradır. Kazılan handekler, evlerin boşaltılması... Bunların hepsi, Türk asker ve tanklarının şehirlere girilmesini sağlamak için yapıldı.
Tabiki amaç, ‘özerk bölge ilanı’dır(!)
PKK, IŞİD’den öğrendiği yöntemleri Türkiye’ye karşı uyguluyor.
Yazık...
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)