Palmira'yı görmek 1982'de bana da nasip oldu. Kıraç çölümsü enginliğin içinde, hurma bahçeleriyle çevrili o heybetli görünüm ve güzellik, iki bin yıl öncesine dayanan o mühendislik harikası. Yüksek su bentleri halen doğa ve insanların önlenemez yıkımına karşı direniyordu.
Palmira, Mezopotamya'yı Akdeniz'e bağlayan en önemli ticaret merkeziydi ve kraliçe Zennube'nin başkentiydi. Zennube, Roma İmparatorluğuna karşı durmuş, savaşmış ama yenilgiden ve esir düşmekten kurtulamamıştı.
Batılı tarihçilere göre Roma'ya götürülmüş, imparatorun zafer gösterisinde halka gösterilmiş, yürütülmüştü. Altın, gümüş ve inci, her çeşitten mücevher o kadar takılmıştı ki, boynu kırılmasın diye birkaç köle takıları alttan tutmuştu.
Suriye tarafı bu Batı ürünü o senaryoyu red ediyor, Zennube'nin o utancı yaşamamak için hayatına kıydığını söylüyor. Tarafların tarih yorumunu bir yana bırakıyorum, ama kesin olan şu: Zennube, Suriye'ye ve insanlığa emsalsiz bir miras bırakmıştı.
Şimdi o muhteşem hazine ve tarih, DAIŞ vahşilerinin eline düşmüş ve o Arap ırkçıları ve Cihadi sapkınlar, kendini çaresizliğe mahkum etmiş insanlığı Palmira'yı tahrip etmekle tehdit ediyor, sabırlarını sınıyorlar.
Son olaylar öyle gösteriyor ki, Suudi Arabistan ve Türkiye başta olmak üzere bölge Sunni cephesinin daha aktif katılımıyla, Suriye savaşı farklı bir yörüngeye girmiş. Suriye'nin birliği bir anlam ifade etmiyor artık, çoktan farklı bölgelerde farklı egemenlikler var. Şam yönetimi güçten iyice düşmüş bir partiyi andırıyor. Rusya ve İran'ın desteğine ve Lübnan Hizbullahının yüksek havadan atmasına rağmen, milyonlarca Suriye Alevisi için de felaket çanlarının çaldığı söylenebilir.
Eğer birgün bu savaş biterse, en anlamsız savaşlardan biri olarak tarihe geçecektir. Bu savaş, sadece tarih ve zenginlik tahribi, katliamları, çılgınlığı, perişanlığı ve göçü, sakatları, yetim ve öksüzleri ve ahlaki çürümesiyle anılacaktır.
Rojava'nın payına düşen
Kobani'den sonra, Rojava gündemdeki başat yerini kaybetti. Ancak, yapılan abartılı propaganda gerçeği tam görmemizi engellemesine rağmen, basından ve Kuzeye giden şehit cesetlerinden anlıyoruz ki, halen çok sıcak ve yaygın bir savaş vardır. Savaşın bu boyutu ilgimizi fazlasıyla hak ediyor.
Yeni olay ve gelişmelerden dolayı da gözümüz oranın üzerinde olmalıdır. Şam ve Halep'te büyük tehlikelerle yüzyüze binlerce Kürt vardır. Kamışla ve Haseki'de Şam yönetiminin askeri güçleri var, ama son olaylarla itibarları ve kendine güvenleri iyice düşmüş, güvenlik amacıyla da olsa, bel bağlanamaz bir faktöre dönüşmüşlerdir. Rojava'nın üç tarafı, halen saldırı isteminde ve koşullarında DAIŞ ve diğer Arap Cihadileri tarafından sarılı olduğunu biliyoruz.
Kobani olayından dersler çıkarmak son derece önemlidir. Oradaki zafer, hepimizin gururudur. O başarı; ittifak, ortaklık ve kardeşliğin ürünüdür. Bugün bu dayanışma ve kardeşliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Güney Kürdistan'la dayanışma ve güçbirliği zorunlu hale gelmiştir. Önceden bu işbirliğinin önünde siyasi ve güvensizlikten kaynaklanan çok sayıda engel vardı. Artık o engellerin bir anlamının kalmadığını biliyoruz. Kardeşlik yolu sonuna kadar açıktır. Bu tarihi bir fırsattır. Ama eğer ortak ulusal irade ve sorumluluk sahibiysek. Bilmeliyiz ki kendi başına buyruklukla hiç olmaz.
***
Kahrolsun kardeş kavgası!
Kardeş kavgasının diğer adı intihardır. İntihar sivil toplumlarda suçtur, çünkü kendi canına kıymak istiyorsan da, neticede hedefin insan öldürmektir. Eğer kardeşini öldürmüşsen, zaten o ağır bir suçtur.
Şu tersliğe bakın; Kürdistan'da intihar/kardeş kavgası serbesttir, hatta övünç vesilesidir! Ben kardeş kavgasından dolayı burnu havalarda çok kişiye rastladım.
Öylesi kavgalara yüzlerce neden sıralayabiliriz, ama hiç biri o kavga ve ölümlere haklılık oluşturamaz. Deneye dayalı söylüyorum: Kardeş kavgası ulusal bilinç ve inanç zayıflığının, ama daha çok da çaresizliğin ürünüdür. Düşmanına güç getiremeyen, acısını aile bireylerinden çıkarır.
Kimse kardeş kavgasında boşuna haklı haksızı aramasın. Çünkü kardeş kavgası; haksızlıktır, kaybetmektir, utançtır, yüzkarasıdır.
Hangi partinin taraftarı olursak olalım, şuna cesaret edelim: Kobani, Şengal, Kerkük ve Mahabad'larda gönülden sizinleyiz. Ama kardeş kavgasında asla. Biz, o yüzkarasını şiddetle kınıyoruz. Neden ne olursa olsun, kardeşini öldüren, Kürt davasına düşmanlık yapmış oluyor ve o bir katildir.
Kardeş kavgası kültürüne karşı sesimizi yükseltmemiz için her olanak mevcuttur. Arzu, önleyici kurumsal bir mekanizmanın kurulmasıdır. Ama asıl tedbir, o tepki sesimizdir.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın