Ne Ali’nin ne Ömer’in varisleriyiz
Bölgede yaşanan savaş ve tahribat tamamen Sünni – Şii savaşı gibi görünmüyor. Özellikle Şiiler buna karşı çıkarak teröre karşı bir savaş gibi adlandırılmasını istiyor. Ancak gerçekte yaşananlar, Sünni ve Şiilerin mezhep çatışmasıdır. Suriye, Irak, Yemen başta olmak üzere ileride bölgede yaşanacak olanlar, bu iki oluşum arasındaki çatışma ve rekabetten kaynaklanıyor.
Bundan dolayı kan dökülmeye başladığından beri Kürtler'in bu savaştan kaçınmasını diliyorduk. Çünkü bu Kürtler'in savaşı değildi. Eğer Kürtler kendi evinde birlik ve tek ses olsaydı, bizi bu savaşa sürükleyen seçenekler de en aza inmiş olurdu. Ne var ki sıraladıkları bahane ve gerekçeler savaşın resminin Sünni – Şii mücadelesi gibi görünmesini engellemekti. Hadiselerin kimliğini ve rekabetin mahiyetini değiştirmek üzere zorla Kürtler'i bu savaşın içine itmeyi başardılar.
Aslında Kürtler ne Sünnidir ne Şii; bölgede Kürtler Kürt’tür. Ne Ali’nin, ne de Ömer’in varisleriyiz. Ne Muaviye, ne de Hüseyin’in kanının peşindeyiz. O zaman neden Kürtler'in Alileri ve Ömerlerinin kanı bizim olmayan bir savaşta dökülsün?
Bu iki arada kalan Kürtler kurban gitti, çok sayıda peşmergemiz şehit oldu ve yaralandı; milletimiz çok kan kaybetti. Bütün bunların faydası denklemin içindeki diğer tarafların menfaati yönünde sonuçlandı. Bizi, Sünniler ve Şiiler arasındaki bu savaşın gerçek yüzünü kapatmak için kullandılar. Kürtler hiçbir şey elde edemeden döktüğü bu kanın meyvesi ise İran ve Irak’taki Şiiler tarafından yeniyor.
Bütün dünya ve bölge ülkeleri de savaşın gerçek yüzünü görmekteler ve olayların bölgede Şii egemenliğinin genişlemesiyle sonuçlanacağının farkındalar. Gözler, Şii milis gruplarının İran’ın desteğiyle kaydettiği ilerleme ve el uzatmaları da görüyor. Dünya, Şiilerin bu gelişmelerinin gözardı edilmesinin denklemleri değiştireceğini de biliyor. Ancak bugün herkesin elini kolunu bağlayan şey ise mücadeleye IŞİD’in Sünniler'i temsil ettiği imajı verilmesidir. Ayrıca Şiileşmeyi engellemek için IŞİD desteklenemez.
Kürtler burada ne yapmalı? Bir şekilde savaşın ateşinden kendisini uzaklaştırmalı. Çünkü şu ana kadar yaşananlar sadece bölgedeki büyük savaşın başlangıcıdır; kan deryaları ve büyük tahribatlar gelişmeleri takip edecek. Eğer birlik olursak hâlâ uzaklaşmanın fırsatı elden kaçmış değil; olayların izleyicisi olabiliriz. Eğer istemeden yaşananların bir parçası haline gelmişsek de bu savaşı neyin uğruna yaptığımızı görebiliriz ve bir kazanç arayarak savaştan neyi elde edeceğimizi.
Bu resim açısından, gelişmelere ve önümüzdeki ihtimallere bakarak, bölgedeki olaylarda parmağı olan süper güçlerin, Şiiler'in gözardı edilmesinin eleştirisine maruz kalacağını düşünüyorum. Buna bağlı olarak ta Sünni alternatifine ihtiyaçları olacak. Çünkü şimdi gerçekte öyle olmasa da IŞİD emrivaki olarak Sünnileri temsil ediyor.
Bu güç, vahşi yüzü ve eylemleriyle dünyayı karşısına almıştır. Bu çerçevede teröre karşı savaş bahanesiyle Şii milis gruplarının bölgedeki dengeleri değiştirmesi meşrulaştırılmış durumda. Bu dengelerin değişmesi sonucunda ise uzun vadeli bir savaş meydana gelecektir.
Kürtler, dünyayı Sünniler'e destek vermenin IŞİD’e destek sayılan utancından kurtararak, Sünni’ye alternatif olabilir ve bölgedeki istikrarı sağlamakta büyük rol üstlenebilir.
Kürtler, mücadelelerin sıralamasında (önceliğinde) ve gücün yanısıra denklemlerin dengesinde kendisinin itibar edileceği bir konuma sahip olarak büyük değişiklik yapabilir. Ancak her şeyden önce içeride birlik ve tek ses olmalıyız. Sonra da derin fikirlere ve cesur kararlara ihtiyacımız var.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)