Arap bir valiye meşruiyet verilmemeli

30-04-2024
Etiketler Kerkük Kürdistan Bölgesi Kürt sorunu Irak
A+ A-

Kürt davasının Irak'taki özü olan Kerkük meselesi çoğu Kürt siyasi parti ve şahsiyet tarafından artık eskisi gibi önem görmüyor. Kerkük'e kader belirleyici milli bir mesele olarak bakılmıyor, aksine parti ve kişisel çıkarlar ile servet biriktirme kaygıları Kerkük'e dair kaygı ve bakış açılarının önüne geçmiş durumda.

Ancak bu hakikati değiştirmiyor; Kerkük şimdi de gelecekte de Irak’ta Kürt sorununun anahtarıdır.

Geçmiş yıllarda Kerkük sorununa bir çözüm yolu bulunmuş olsaydı, ne Kürdistan ne de Irak şimdiki gibi olmazlardı. Çünkü Kerkük nasıl Kürtler için davalarının anahtarıysa, Irak için de aynı, sorunların kaynağı durumunda.

Irak-İran arasında sekiz yıl süren savaş sırasında yaşanan olaylar, akabinde Kuveyt'in işgali ve ardı ardına gelen Körfez savaşları daha sonra Saddam'ın devrilmesi de dâhil olmak üzere tüm olaylar, büyük ölçüde Saddam'ın Kerkük’teki etnik temizlik politikasından vazgeçmemek için imzaladığı Cezayir anlaşmasının bir sonucuydu.

Elbette bu Kürtler için de bir hakikat içeriyor. Kürtlerle Bağdat arasında yaşanan uzun vadeli savaşlar sırasında Enfal ve Halepçe'ye kadar Kürtlerin başına gelen tüm olaylar aynı sorunun bir tezahürü olarak önümüze çıkıyor. Kerkük sorununa adil bir çözüm bulunamadığı takdirde bu durum Kürtler ve Irak için daha büyük sorunların kaynağı olacaktır. Ancak sorun şu ki bugün iktidarı elinde tutanların çoğu bu denklemi anlayamıyor. Özellikle de geçtiğimiz yirmi yıl Bağdat'ın bu olaylardan ders almadığını gösterdi.

Sorunun çözümüne yönelik ne Irak’ta ne de Kürdistan'da bir istek veya arayış gözlemlenmiyor. Daha önce anayasal çerçevesinde ve hukuki yol haritası olarak kabul edilen Kerkük'te normalleşme sürecine geçilmesi için varılan mutabakat bile rafa kaldırılmış durumda.

Kerkük'ü çözüme yaklaştıracak hukuki tedbirler almak yerine karar merkezinden aynı politikalar sürdürülüyor. Kerkük meselesi Irak ve Kürdistan’ı bu günlere getirdi.

Burada Kürtler için önemli ve gerekli olanlar şudur; Karşı tarafın bu konuyu göz ardı etmesi, Kürtleri etnik temizlik politikası hedeflerinin değirmenine su taşımasına çekmemelidir. Çünkü bu davayı Bağdat'tan yöneten zihniyet, ister partiler arasındaki siyasi anlaşma yoluyla siyasi meşruiyet, ister anayasal ve hukuki meşruiyet olsun, 140’ıncı maddenin hayata geçirilememesinde gördüğümüz gibi, işgal sürecinin meşruiyetini sağlamak için çok dikkatli çalışıyor. Bir dönem geldiğinde ve onlar anayasadaki bu maddeyi uyguladıklarında Kerkük'ün Kürtlerden alınmasını meşrulaştıracak yolu garantilemiş olacaklardır.

Esas olarak Kürtler için asıl mesele Kerkük'ün yönetimini ellerinde tutmak değil, sorun kentin ulusal  kimliğidir, idaresi değil. Ancak burada kentin idaresi uğruna ulusal kimliği tehlikeye atılmamalıdır. Irak devletinin kuruluşundan, Fetih Paşa'nın Kerkük'ün ilk valisi olduğu 1922'deki 1950'lerin ortalarına ve 1955'teki Reşid Necib'e kadar Kerkük'te seçilen tüm valileri Kürt’tü. O tarihten Saddam'ın devrilmesine kadar o koltuğa oturtturulanların hepsi ise Arap’tı. Devletin stratejik sıralamaya göre Araplaştırma politikası 81 yıl boyunca devam etti.

Bu tarihte önemle dikkat edilmesi gereken ise şudur; Kürtler hiçbir zaman bu işgal politikasını meşrulaştırmamıştır. 1955'ten 2003'e kadar göreve getirilen valileri her zaman despot bir otorite olarak tasvir etmişlerdir. Dolayısıyla Kürtlerin Saddam'ın devrilmesinin ardından soykırım davasını suç olarak Irak Yüksek Ceza Mahkemesi'ne götürme hakkı vardı ve davayı kazandı. Mahkeme, soykırım politikasını insanlığa karşı suç ve savaş suçu olarak kabul etti.

Bu nedenle Kürtler her zaman bunu göz önünde bulundurmalı ve etnik temizliğin sonucu olan bir iktidarın dayatılmasını meşrulaştırmamalıdır. Kerkük'te 16 Ekim 2017’den bu yana yaşananlar, tüm çekişme ve sorunlara rağmen Kürtler, vali olarak dayatılan Rakan Cuburi'nin vekâleten de olsa yönetimini meşru görmedi. Seçimlere kadar vali olarak kalması için Birayeti (Kardeşler) listesinden onay almasına rağmen Kürtler onu vali yapmayı reddetti. Kentte yıllarca durum bu şekilde devam etse de, valilik makamı vekâleten ve zayıf bir şekilde devam etse dahi Kürtler bu haklarından taviz vermemeli, kısa süreliğine olsa dahi kentini yönetimini bir Araba vermemelidir. Medyada bazı haberleri duyuyoruz; Kürtler, iki yıl valilik koltuğunu alabilmek için kalan iki yıllı Araplara vermeye hazırlanıyor deniliyor. Bu daha kötü bir gelecek için kötü bir başlangıçtır diyebiliriz.

Kürtler şunu göz önünde bulundurmalı; Saddam'ın devrilmesinden sonra Arapların ordusu ve silahlı güçleri yoktu, siyasi konumları zayıftı, Kürtlerin siyasi arenada güçlü bir konumu vardı, 14 yıl boyunca valilik görevini yürüttüler, Kerkük'e her yönüyle kentte hegemonyası hâkimdi. Bağdat yönetimi de devamlı önlerine taş koymaya çalışıyordu. Şimdi Kürtlerin Kerkük ve Bağdat'taki zayıf konumu karşısında, Kürtler iki yıllığına valilik görevini yürütmek için Araplarla uzlaşarak ne elde edebilir? Kaldı ki Kerkük'ü asıl yönetenin görünen yönetim değil, Heşdi Şabi olduğunu herkes biliyor. Dolayısıyla Kerkük'ün Kürtlerin meşruiyeti ve rızası olmadan uzun yıllar böyle kalması, Araplaştırma ve Şiileştirme politikası yürüten bir rejime meşruiyet kazandırmaktan daha iyidir.

Bu hata tekrarlanmalıdır, Bağdat'taki bazı Kürt milletvekilleri, Heşdi Şabi'nin IŞİD'den sonra kalmasını meşrulaştırmaya ön ayak oldu. Gerekçeleri ise şuydu; “Heşdi Şabi gerçeği ya yasal olmalı ya da yasa dışında kalmalı.” Sonuçta Heşdi Şabi’ye meşruiyet vermenin Kürtlere ve Sünnilere nasıl zarar verdiğini gördük. Gelecekte de nasıl bir tehlike yaratacağını şahit olacağız.  

Bu nedenle umarım karar vericiler başka yollar düşünürler. Araplar Kerkük'teki sorunların kaynağıdır, dolaysıyla işgalciyi evine ortak ederek ondan geri alacağını düşünemezsiniz. Başka ortaklar aramalısınız. Eğer valilik koltuğunu yönetimiyle ilgili iki yıllık formüle mahkûmsanız, sadece Araplar ve Kürtler arasında olmamalı, Türkmenler ve Hıristiyanlar da denklemin içine girmeli dört bileşen birer yıl olmak üzere bu görevi üstlenmelidir. Bunu yaparak etnik temizliğin sonuçlarını meşrulaştırmaktan kaçınmış olursunuz.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)


Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli