Çin’de 10 bin yıllık çarpışma izleri: 40 atom bombası gücünde kuyruklu yıldız krateri keşfedildi
Erbil (Rûdaw) – Bilim dünyası, güney Çin’de yapılan dikkat çekici bir keşifle sarsıldı. Uluslararası bir araştırma ekibi, yaklaşık 10 bin yıl önce Dünya’ya çarpan ve 40 atom bombası gücünde enerji açığa çıkaran bir kuyruklu yıldızın izlerine ulaştı.
Bu olayın, insanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olan Neolitik Dönem’e denk geldiği belirtiliyor.
Araştırmacılar, keşfedilen krateri “Jinlin Krateri” olarak adlandırdı. Yaklaşık 900 metre çapında olduğu belirtilen kraterin, 30 metre genişliğinde bir kuyruklu yıldızın çarpmasıyla oluştuğu tahmin ediliyor.
Bilim insanları, bu çarpışmanın modern ölçekte hayal edilemeyecek büyüklükte bir enerji salınımına neden olduğunu belirtiyor.
Çarpışmanın en güçlü kanıtı, krater çevresinde bulunan mikroskobik cam parçacıkları oldu. Uzmanlara göre bu tür camlar yalnızca aşırı sıcaklık ve basınç altında oluşabiliyor; bu da çarpmanın uzay kökenli bir cismin etkisiyle gerçekleştiğini doğruluyor. Doğal yeryüzü süreçleri, bu tip cam oluşumlarını açıklamakta yetersiz kalıyor.
Bu keşif, birkaç açıdan bilimsel camiada büyük yankı uyandırdı. Öncelikle, bu krater Çin’de şimdiye kadar keşfedilen beşinci çarpma krateri olma özelliğini taşıyor. Dahası, güney Çin’de tespit edilen ilk örnek olması bakımından coğrafi bir ilk niteliğinde.
Jinlin Krateri ilk olarak 2023 yılında tespit edildi. Bölgenin sıcak ve yağışlı iklimi nedeniyle bu tür eski kraterlerin genellikle erozyonla yok olduğu biliniyor. Bu nedenle, kraterin korunmuş şekilde bulunması bilimsel açıdan önemli bir başarı olarak değerlendiriliyor.
Araştırmacılar, kraterin tam yaşının belirlenmesi için ek çalışmalara ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Ancak mevcut veriler, kuyruklu yıldız çarpmalarının Dünya’nın herhangi bir noktasında meydana gelebileceğini ve gezegenimizin uzaydan gelen tehditlere karşı her zaman savunmasız olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Bilim insanları ayrıca, Çin’de henüz keşfedilmemiş başka çarpma kraterlerinin de bulunabileceğini ve bu tür araştırmaların sürdürülmesinin büyük önem taşıdığını vurguluyor.
Söz konusu çalışma, Çin’in önde gelen yayın organlarından South China Morning Post’ta yayımlandı.