Moskova’nın ikilemi: İran ile İsrail arasında denge siyaseti

15-06-2025
Etiketler Rusya İran İsrail
A+ A-

Erbil (Rûdaw) – Ortadoğu’da onlarca yıldır hem İsrail hem de İran ile karmaşık ama işlevsel ilişkiler sürdüren Rusya, son dönemde yaşanan gelişmelerle birlikte bu hassas dengenin en zor sınavıyla karşı karşıya.

İsrail’in geçtiğimiz günlerde İran’ın nükleer ve askeri tesislerine yönelik düzenlediği saldırılar, aralarında üst düzey generallerin ve bilim insanlarının da bulunduğu çok sayıda kişinin ölümüne neden oldu.

İran’ın buna drone ve füze saldırılarıyla yanıt vermesi, bölgeyi yeni bir savaşın eşiğine getirirken, Rusya için hem büyük bir diplomatik sınav hem de stratejik fırsat doğurdu.

Moskova'daki bazı siyasi gözlemciler, İsrail-İran çatışmasının uluslararası kamuoyunun dikkatini Ukrayna savaşından uzaklaştırabileceğini ve bu durumun, Batı’nın Kiev’e desteğini zayıflatma ihtimali nedeniyle Rusya’nın lehine olabileceğini savunuyor.

Putin'den krizi yatıştırma girişimi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yaşanan gerginlik üzerine hem İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hem de İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.

Görüşmelerde Putin, krizin büyümesini önlemek adına arabuluculuk teklifinde bulundu. Özellikle İran ile yapılan görüşmede Putin, İsrail'in saldırılarını kınadı ve hayatını kaybedenler için başsağlığı dileklerini iletti.

Kremlin tarafından yapılan açıklamada, Putin’in iki tarafı da “siyasi ve diplomatik çözümlere dönmeye” davet ettiği belirtildi. Aynı açıklamada, “mevcut krizin tüm bölge için felaket sonuçlara yol açabileceği” uyarısı yapıldı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı da yayımladığı sert bildiride, İsrail’in saldırılarını “kabul edilemez” olarak tanımlayarak, tüm sonuçların İsrail liderliğinin sorumluluğunda olacağını duyurdu. Bakanlık ayrıca her iki tarafı da gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaya çağırdı.

İran-Rusya yakınlaşması: Tarihsel gerilimden stratejik ortaklığa

Rusya ile İran’ın ilişkileri, Soğuk Savaş döneminde zaman zaman gergin seyretti.

1979’daki İslam Devrimi sonrası Humeyni rejimi hem Amerika’yı “Büyük Şeytan” hem de Sovyetler Birliği’ni “Küçük Şeytan” ilan etmişti. Ancak Sovyetler’in 1991’de dağılmasından sonra ilişkiler hızla gelişti.

Moskova, İran’a hem nükleer teknoloji hem de askeri ekipman sağlayarak Tahran’ın Batı yaptırımlarına karşı önemli bir destekçisi haline geldi.

İran’ın Buşehr Nükleer Santrali, Rusya’nın teknik katkısıyla inşa edildi ve 2013’te faaliyete geçti.

İki ülke, 2011’den itibaren Suriye iç savaşında Esad rejimini desteklemek için sahada işbirliği yaptı.

Son olarak, Ocak 2025’te iki lider, siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri kapsayan “kapsamlı stratejik ortaklık” anlaşması imzaladı.

İsrail ile dengeli ve hassas ilişkiler

Öte yandan, Rusya İsrail ile de güçlü bağlara sahip. Soğuk Savaş’ın ardından İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Moskova, özellikle Vladimir Putin döneminde bu ilişkileri stratejik seviyeye taşıdı.

İsrail Başbakanı Netanyahu ile kurduğu kişisel bağ, Rusya'nın Tel Aviv ile ilişkilerinde belirleyici oldu.

Moskova, Suriye’de İsrail ile koordinasyonu sürdüren nadir aktörlerden biri olmayı başardı. 2018’de Suriye’de bir Rus keşif uçağının yanlışlıkla düşürülmesinde olduğu gibi, ilişkiler zaman zaman sınansa da kalıcılığını korudu.

Rusya’nın İran’a S-300 hava savunma sistemi teslim etmesine rağmen, daha gelişmiş Su-35 savaş uçaklarının teslimatını askıya alması, İsrail’e verdiği önemi gösterdi.

Öte yandan İsrail de, Ukrayna savaşında Kiev’e silah desteği sunmaktan büyük ölçüde kaçınarak Moskova’nın çıkarlarını gözetti.

Ancak Kremlin’in İsrail ile yakın ilişkileri, İran’da bazı şüpheleri beraberinde getirdi. Tahran’daki bazı siyasi ve askeri yetkililer, Rusya’nın sadakatine dair soru işaretleri taşıyor.

Rusya’ya yeni rol: Arabulucu mu, faydalanıcı mı?

Ortadoğu’daki yeni çatışma ortamı, Moskova için iki yönlü bir potansiyel taşıyor: Bir yandan taraflar arasında güven duyulan bir arabulucu olarak devreye girme fırsatı, diğer yandan da Ukrayna savaşına dair Batı’nın ilgisinin dağılmasından çıkar sağlama imkânı.

Putin, geçtiğimiz hafta eski ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde Ortadoğu’daki gerilimi gündeme getirdi. Görüşmede, İran’ın nükleer programı hakkında yeni müzakere yolları konuşulurken, Rusya’nın “her iki tarafın da kabul edebileceği” bir çözüm sunmaya hazır olduğu belirtildi.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov ise, Tahran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyumunu satın alarak bunu sivil nükleer yakıta dönüştürme önerisini kamuoyuna sundu.

Ancak İsrail saldırılarının ardından, İran’ın yeni bir anlaşmaya yanaşma ihtimali zayıflamış durumda.

Petrol gelirleri ve Ukrayna Savaşı: Dolaylı kazançlar

Yaşanan gelişmeler, Rus ekonomisi açısından da fırsatlar sunuyor. İsrail-İran gerilimi petrol fiyatlarını artırarak, Batı’nın Rusya’nın enerji gelirlerini düşürme planlarını zora sokabilir.

Moskova merkezli askeri analist Ruslan Pukhov’a göre, bu durum “Ukrayna savaşında Rusya’nın mali dayanıklılığını artırabilir.”

Kremlin’e yakınlığıyla bilinen analist Sergey Markov ise, “İsrail-İran savaşı, dünyanın Ukrayna’ya olan ilgisini azaltıyor ve Rus ordusunun başarısını kolaylaştırıyor” yorumunda bulundu.

Rusya’nın denge oyunu zorlaşıyor

Ortadoğu’daki mevcut kriz, Rusya’nın şimdiye dek başarıyla yürüttüğü denge siyasetini ciddi biçimde test ediyor. Hem İsrail hem İran ile ilişkileri korumaya çalışırken, Moskova’nın bu süreçte oynayacağı rol, sadece bölgesel değil, küresel dengeler açısından da belirleyici olabilir.

Arabuluculuk kapasitesi, enerji gelirleri ve uluslararası itibarı açısından Rusya, savaş ve diplomasi arasındaki ince çizgide dikkatle ilerlemek zorunda.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli