Terörizmin yeni kalesi Sahel'mi?

Erbil(Rûdaw) - Orta Doğu'yu unutun. Dünyanın yeni cihatçı terör merkezi: Batı Afrika'da Senegal'den başlayan ve Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Çad'dan Sudan'a kadar uzanan Sahel kuşağı oluyor.

Yazı ile meşgul olduğum sırada, Batı Afrika'nın küçük ülkesi Togo'un Lomé limanında bulunan 170 metre uzunluğundaki Rus yük gemisinin nereye gideceği merak konusu idi. Le Monde gazetesinin Fransız diplomatik kaynaklarına dayanarak aktardığına göre, gemi bir sonraki varış noktası öncesi radyoaktif uranyum yüklemeyi bekliyordu.

Gemi Kasım ayı sonlarında Togo'ya vardığı sırada, yaklaşık 20 kamyon, iki bin kilometre uzaktaki Nijer madenlerinde 'sarı kek' adı verilen bir uranyum konsantresi yüklüyordu.

Bu kısa açıklamaların ardında jeopolitik bir deprem, aksiyon veya casus filmlerini aratmayacak sahnelere adım adım ilerleyelim.

Nijer'in kuzeyindeki uranyum madenleri, Fransız nükleer programının başlangıcından beri eski sömürgeci güç tarafından yönetiliyordu. Ancak 2023'te demokratik olarak seçilmiş cumhurbaşkanı Mohamad Bazoum'u deviren askeri darbeden bu yana çok şey değişti. Cumhurbaşkanı ve eşi, gün ışığı gösterilmeden, ağır koşullar altında cumhurbaşkanlığı sarayında hâlâ tutsak tutuluyorlar.

Herkes dışarı atıldı

Nijer'deki askeri cunta, destek için Moskova'ya yöneldi. Bundan birkaç yıl öncesine kadar bölgenin en istikrarlı ülkesi olarak kabul edilen ülkede: Fransa'nın  askeri üsleri vardı. Amerika Birleşik Devletleri, çölde teröristlerle mücadele etmek için kıtanın en büyük insansız hava aracı üssünü inşa etmişti. Almanya'nın bölgede askeri personeli vardı ve birçok AB ülkesi Göçmenlik Kurulu yetkililerini bölgeye göndererek göçmenlerle ilgili planlarını etüt ettiler.

Artık herkes bölgeden çıkarılmış durumda ve cunta, Dünya Bankası'nın arabuluculuğuna rağmen, Fransa'nın uranyum madenciliğindeki çıkarlarını millileştirdi. Cunta lideri, son haftalarda ülkenin uranyumunun "halka iade edileceğini" ve ardından dünya pazarında satılacağını açıkladı. İran, Çin ve Rusya, dünyanın en büyüklerinden olan Arlit bölgesindeki yataklara ilgi gösteriyor.

Cunta, İran'ın nükleer silah programını desteklemekle suçlanma riskini almak istemiyor, o yüzden ordu Rus alıcılara yöneliyor. İki ülke bu yaz nükleer ve enerji sektörlerinde işbirliği konusunda bir anlaşma imzalamıştı. Le Monde'un kaynaklarına göre askerler, Rus nükleer devi Rosatom'un milyarlarca dolar değerinde 'sarı kek' satın almasına izin verecek. Şirket, Dünya Bankası'nın arabuluculuğuna aykırı olan bu anlaşmayı reddediyor.

Ayın başında, yukarıda belirtildiği gibi, yaklaşık 20 kamyondan oluşan konvoy yüklendi ve Agadez üzerinden güneye doğru yola çıkacaktı. Agadez, Sahra üzerinden Libya'ya giden göçmen kervanlarının güzergahı olan, bol tozlu bir kaçakçılık kasabasıdır. Burada her şey kaçak olarak taşınıyor: altın, silah, göçmenler (buna şehir merkezinin dışındaki karanlık genelevlerde seks kölesi olarak çalışmaya zorlanan kadınlar da dahi).

"Terörizmin Bermuda Üçgeni"

Terörist gruplar sıklıkla çölde pusu kurarlar. Sadece Libya'ya giden rota boyunca değil, küresel terörizmin Bermuda Üçgeni‘ne doğru olan üç sınır bölgesi: Yani, Nijer, Mali ve Burkina Faso arasındaki bölge Rus ilgi alanı içinde.

Bu nedenle Rus-Afrika konvoyu dünyanın en tehlikeli rotalarından birine çıktı. Üç sınır bölgesinden, Atlantik'e doğru 2000 kilometre aşağıya, Togo limanına doğru devam etti.

Eski Fransız madencilik şirketi Orano'nun sahibi Le Monde'a verdiği demeçte, "Son varış noktası veya taşımaya uygulanan güvenlik önlemleri hakkında hiçbir şey bilmiyoruz" dedi.

Açıkçası, bu radyoaktif sevkiyatın (ya da bir sonrakinin) örneğin Baltık Denizi üzerinden bir Rus limanına gidip gitmeyeceği bilinmiyor.

Togo ve Lomé limanı, birkaç haftadır Moskova'nın Afrika haritası üzerindeki ilgi alanlarının son bulmaca karesi oldu. Rusya,19 Kasım'da Togo hükümetiyle askeri deniz limanını kullanmak üzere bir anlaşma imzaladı. Togo ve Rusya, 2026 yılında karşılıklı büyükelçilikler açacak. Bu arada, Ekim 2025'ten itibaren geçerli olan yeni güvenlik anlaşması; ortak tatbikatlar, eğitim ve istihbarat paylaşımı içeriyor.

Rusya'nın "neokolonyal imparatorluğu"

Togo ile yapılan anlaşmaya ek olarak, Sudan'daki Port Sudan'da Rus deniz üssü kurulması konusunda son görüşmeler yapılıyor ve Doğu Libya'da alternatif bir rejimi yöneten Haftar ile işbirliği derinleştiriliyor.

Başka bir deyişle, Rusya, askeri darbeler, iç savaş ve aktif trol ordularının yoğunlaştığı birkaç yılda, Hint Okyanusu'ndan Atlantik'e ve Akdeniz'e kadar uzanan bir neokolonyal imparatorluk - veya etki alanı - kurmayı başardı. Rusya bunu güvenlik işbirliği vaatleriyle ve askeri darbe planlayıcılarını Rus paralı askerlerinin koruması altına alarak yaptı; özel Wagner Grubu'nun devlet destekli halefi Afrika Kolordusu ise İslamcı terör gruplarıyla mücadele sözü verdi.

Hikayenin ikinci bölümü

Rusların Afrika terör örgütlerine karşı mücadelesi ölümcül, kanlı ve başarısızlıktır. Tam tersine, cihatçılar her zamankinden daha fazla gelişiyor. (Öyle ki en distopik senaryolar bile göz ardı edilemez).

Burada birkaç boyut var. Terör örgütleri hem büyüyor hem de değişiyor. Afrika, niceliksel olarak İslamcı terörün yeni merkezi haline getiriliyor.2025 Küresel Terörizm Endeksi'ne göre, terörizm 2019'dan bu yana on kat arttı. Bu kuruluşun yıllık raporunda, "Sahel bölgesi artık terörizm nedeniyle meydana gelen tüm ölümlerin yüzde 51'ini oluşturuyor" diye yazıyor. 2007'de bölgenin payı yüzde bir idi.

Giderek güçlenen cihatçılar

Bölgedeki güvenlik konularında uzmanlaşmış bir medya kuruluşu olan West Africa Maps'e göre, teröristler oldukça büyük varlıkları kontrol ediyor. Özellikle Burkina Faso, Mali ve Nijer'in kesiştiği, giderek kanunsuzlaşan üç sınır bölgesinde durum böyle. Bölgedeki gayri resmi altın madenleri cihatçıların kontrolünde. Sığır hırsızlığı büyük miktarlarda gelir sağlıyor. Adam kaçırma da önemli bir gelir kaynağı olmaya devam ediyor (ve yerel bir terör silahı olarak da kullanılıyor). Teröristler vergi ve geçiş ücreti toplama konusunda daha da yetenekli hale geldi.

İçsel değişimler devreye giriyor.

West Africa Maps bir analizinde, "Jamaat Nusrat al-Islam wal-Muslimin (JNIM) çok etnikli bir mozaik haline geldi" diye yazıyor. JNIM, daha önce rekabet eden grupların bir tür federasyonuna dönüştü; bu gruplar artık hem güçlü üst yönetime hem de kapsamlı yerel desteğe sahip, belirli bir bağımsızlık derecesine erişen sofistike bir yapının parçası oldular. Örgüt ayrıca "konfor alanının dışına" çıkarak, toz topraklı çölden uzaklaşarak gözünü güneydeki daha verimli bölgelere ve Gine Körfezi'ne dikmiştir.

Sonuç olarak, JNIM yeni etnik gruplara yayılmış, daha fazla yerel evlilik yapmış ve  köklü yerel bir güç haline gelmiştir.

Mali'nin başkenti Bamako'da, birçok büyük ülke son haftalarda büyükelçilik personelini boşaltmış veya en aza indirmiştir. Fransa gibi ülkeler, vatandaşlarını (çoğu çifte vatandaşlığa sahip) ülkeyi terk etmeye çağırıyor. Bamako, başkente yakıt tedarikini kesen teröristler tarafından kuşatılmış durumda.

Suriye senaryosu mu?

Bugün, bir Suriye senaryosundan bahsediliyor. JNIM'in lideri, 67 yaşındaki İyad Ag Ghali, "Ahmed el-Şara gibi" davranmaya, yani Suriye'de eski El Kaide bağlantılı terörist ve cumhurbaşkanı olan kişinin izinden gitmeye meyilli olabilir.

Bu, yerel destek oluşturmayı, vergi toplamayı ve diğer etnik veya dini gruplara karşı bir miktar hoşgörü göstermeyi gerektirir; tüm bunların amacı küresel bir kutsal savaşı terk edip bunun yerine bir ulusa veya yakındaki bir bölgeye odaklanmaktır.

Böyle bir halifeliğin sınırlarının nasıl olacağı henüz belli değil. Belki sadece Mali (ya da  daha fazlası?).

Afrika çölünün kumları yanıltıcı ve tehlikelidir

Rusların madenleri ele geçirmesine izin veren darbeci cuntalar ve şeriat -kaçakçılık ekonomisi üzerine halifelikler kuran cihatçıların ötesindeki en önemli eksik; orduya veya teröristlere sırtını dayamayan güçlü bir demokrasi hareketi.

2019'da Sudan'daki demokrasi mücadelesinde tam da böyle bir hareket ortaya çıkmıştı. Ancak, dış dünyadan kayda değer bir destek gelmediğinden işleri pek iyi gitmedi.

Sudan, bugün dünyanın en derin insani krizlerinden birini yaşıyor.

Gazeteci Magnus Falkehed'e göre: Bu kemerde; Moskova'nın etkisi askeri darbeler, Rus paralı askerleri, altın ve uranyum kaçakçılığı, sonuçlarının Baltık Denizi'ne kadar uzanabileceği ve terörist bir halifelikle iç içe geçmiş gelişmeler gözleniyor.

* Yazı, Gazeteci Magnus Falkehed’in İsveç dış politika enstitüsünün dijital  gazetesi Utrikes Magasinet’teki makalesinden çevrildi