Kürtler Lozan Antlaşması'nın 100. yılını protestolarla karşılıyor

Erbil (Rûdaw) – Lozan Antlaşmasının yüzüncü yıl dönümünde İsviçre'de Kürtler antlaşmayı protesto ediyor.   İsviçre’nin Cenevre ve Lozan kentinde mitingler düzenledi. Avrupa’nın farklı ülkesinden Lozan'a akan yaklaşık 15 bin Kürt ve dostları, yüzüncü yılında Lozan Antlaşmasını protesto ediyor.

24 Temmuz 1923’de imzalanan ve Kürtlere herhangi bir statü tanımayan Lozan Antlaşmasının 100 yıldönümünde diasporadaki Kürtler, anlaşmanın imzalandığı Lozan’da büyük bir miting düzenliyor.

Mitinge Avrupa’nın çeşitli kentlerinden yaklaşık 15 bin Kürt ve dostları katılıyor.

Lozan'da toplanan Kürtler, dostları, aydınlar, siyasetçi, diplomat ve siyasi partilerin katılımıyla düzenlenen protesto eylemi saat 13:00'te başladı. Göstericiler Lozan metrosunun son istasyonundan anlaşmanın imzalandığı salona doğru yürüdü. Göstericiler Kürdistan bayrağı açtı ve Lozan'ı protesto eden dövizler taşıdı. 

Ayrıca Lozan'da Kürdistan'ın dört parçasından siyasi parti temsilcileri, aydın, siyasetçi ve yabancı diplomatların katılımıyla "Lozan Antlaşması'nın 100. Yıldönümünde Kürdistan Halkının Tutumu" konulu bir konferans düzenleniyor.

Konferans, Türkiye  Cumhuriyetinin sınırlarını belirleyen ve Kürtlere kendi kaderini tayin hakkını garanti eden Sevr Antlaşması'nı revize eden Lozan Antlaşması'nın imzalanmasının 100. yıldönümü olan 24 Temmuz yarın saat 15.00'e kadar devam etmesi planlanıyor. Yarın yapılan konferansın sonuç bildirgesinin göstericilerin önünde okunması planlanıyor.

Rûdaw'ın edindiği bilgiye göre, Lozan Belediyesi, Lozan Anlaşması'nın imzalandığı salonda konferans düzenlemek isteyen Kürtlere izin vermedi. Kürtlerin konferansın yapıldığı tarihi salonu talep ederken aynı zamanda Türkiye'nin de salonda etkinlik talep etmesi üzerine belediyenin, "İki taraf da talep etti. Bu nedenle hiçbir tarafa solunu vermeyeceğiz" dediği öğrenildi.

Öte yandan Lozan'daki mitingde ve konferansta PKK’nin tutuklu lideri Abdullah Öcalan’ın resimlerinin bazı göstericilerle taşınması, Güney ve Doğu Kürdistanlı siyasi parti temsilcilerini rahatsız etti. Ve bu konuda bir gerginlik yaşandı.

 

Öte yandan Lozan’ın yıldönümü vesilesiyle Lozan Antlaşması Komitesi ve Kürdistan Gençlik Ağı’nın 21 Temmuz’da Cenevre’de başlattığı eylemlikler bugün BM Binası önünde devam etti.

Kürdistan Bayrakları ile mitinge katılan Kürtler ve Kürt dostları sık sık “Bijî Kurdistan” sloganları attı.  

Rûdaw’a konuşan Kobanili Muhammed Zeyto, "Yüzüncü yılında Lozan Antlaşmasını kınıyoruz. Çünkü Kürdistan’ı 4 parçaya bölünmesine yol açtı” dedi.

Kürtlerin yüz yıl önceki Kürtler olmadığını söyleyen Zeyto "Kürtler bugün güçlü. Bu antlaşma feshedilmeli, yerine Kürtlerin haklarına yer veren yeni bir antlaşma imzalanmalı " ifadelerini kullandı.

Başka bir Kürt gösterici Xurşid Ali ise "Onlarca katliam, soykırıma, milyonlarca insanınn sürgün olmasına, mülteci olmasına neden olan antlaşmayı kınamaya geldik. Maalesef bu felaket bugün hala devam ediyor” şeklinde konuştu.

Qeys Ali isimli gösterici ise “Bu kara antlaşma Kürdistanı 4 parçaya böldü.  Kürdistan 4 parça da olsa, millet olarak bir olacağız, yek vücud olacağız, tek yürek olacağız ce Kürdistan için çalışacağız” dedi.

Cenevre’deki protestoda yeşil-beyaz-kırmızı zemin üzerinde 21 ışınlı güneşin yer aldığı ilk kez Ağrı ayaklanmasında Hoybun tarafından kullanılan Kürdistan bayrağı dışında hiçbir parti sembolü ve bayrağı kullanılmadı.

Lozan Antlaşması

24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Kürdistan coğrafyası resmi olarak 4’e bölündü.

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Türkiye, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalandı.

Lozan Antlaşması imzalanıp uygulamaya konulduğundan Kürdistan devletinin kurulmasını öngören Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetti.

1914-1918 I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ardından bölgede birkaç yeni devlet kuruldu. Britanya İmparatorluğu herhangi bir çatışmaya girmeden Güney Kürdistan’a (Kürdistan Bölgesi) gelmiş ve halk tarafından karşılanmıştı. İngilizler, bölgedeki diğer milletler vaat verdikleri gibi Kürtlere de bir devlet kurma vaadinde bulundu.

“Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir”

1920 yılında imzalanan Sevr Antlaşması’nın 3’üncü bölümünde “Kürdistan” başlığıyla hazırlanan “Siyasal hükümleri” kapsayan 62, 63 ve 64. maddelerinde açık bir şekilde Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir.

Sevr Antlaşması’nın 62’inci maddesinde, İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak, bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecekti.

Osmanlı hükümeti Sevr Antlaşması’nın 63’üncü maddesinde Kürdistan devletinin kurulması anlamına da geldiği 62’nci maddenin yükümlülüklerini yerine getirmeyi kabul ettiği yer almaktadır.

63 ve 64’üncü maddelerde şu ifadeler yer almaktadır.

 63’üncü madde:

“Osmanlı Hükümeti, 62. Madde’de öngörülen komisyonlardan birinin ya da ötekinin kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeği ye yürürlüğe koymağı şimdiden yükümlenir.”

64’üncü madde:

“İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Madde’de belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyi’ne başvuruda bulunmaları hâlinde ve Konsey’in de bu nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varır ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye'ye salık verirse (tavsiye ederse), bu durumda Türkiye, bu öğütlemeye [tavsiyeye] uymaya ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi, şimdiden yükümlenir. Söz konusu vazgeçmenin ayrıntıları Başlıca Müttefik Devletlerle Türkiye arasında yapılacak özel bir sözleşmeye konu olacaktır.

Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, Kürdistan’ın şimdiye dek Musul ilinde [Vilâyetinde 41] kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt Devleti’ne kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.”

Musul vilayeti denilen Güney Kürdistan 1921 yılında yeni Kurulan Irak devletinin bir parçası değildi. Dönemin Irak devleti Bağdat ve Basra vilayetlerinden oluşuyordu.

Birleşik Krallık, Mart 1921'de 1’inci Faysal'ı Irak'ta İngiliz mandası altında kurulacak yönetimin kralı olarak desteklemeye karar verdi. Birleşik Krallık bu hükûmetle, ileri bir tarihte bağımsızlık öngören bir antlaşma yapacaktı. Faysal bu planı kabul etti ve Irak mandasının kralı olarak Ağustos 1921'de tahta çıktı.

Daha sonra o dönem yapılan bir referandumda Kürdistan Irak’ın dışında tutuldu. Kürtler gönüllü olarak referanduma katılabilir ve oy kullanabilirdi. Sevr’de Kürdistan Irak’tan ayır tutuluyor dolayısıyla söz konusu bölgede yaşayanlara Irak Krallığı’nın bir parçası olarak görülmüyordu.

Iraklı Tarihçi Abdulrezak Hasani, Irak Bakanlıkları Kitabı’nın ikinci baskısının 36’ncı sayfasında Britanya temsilcisinin 8 Temmuz 1921’de Irak Bakanlar Kuruluna gönderdiği bir yazıda Britanya İmparatorluğu’nun tutumunu aktarıyor.

Kerkük ve Süleymaniye Tugayları Kral Faysal aleyhine oy kullandı ancak Erbil ve Musul Tugayları Sevr’de belirlenen haklarının korunmasını garantileme karşılığında kralın lehine oy kullandı.

Irak’taki manda yönetimi, Kürt bölgelerinde herhangi bir özerk yönetiminin kurulması önünde bir engel görmediğini açık bir şekilde ifade etti.

Irak’ın Koloni Ofisi yöneticisi Tümgeneral Sir Percy Zachariah Cox, 23 Ağustos 1922’de Kral Faysal ile Kürtler hakkında yaptığı bir görüşmenin detaylarını 25 Ekim 1922’de Koloni bakanlarına iletir.

İngilizlerin Irak’ta bir Arap imparatorluğu istemediklerini aksine bir Arap ülkesini destekleyecekleri Kral Faysal’a iletilir. Kurulacak ülkenin sınırları da Hamrin dağlarına kadar olacağının altı çizilir. Toprakların geri kalan kısmında ise Türkmenlerin de azınlık olarak yaşadığı Kürdistan topraklardır. “Kürdistan ileride Irak’ın çıkarlarına ortak ve ülkeyi Türkiye’ye karşı koruyacak kalkan görevini görecektir” ifadelerine yer verilir.

Dr. Welid Hamdi, “Britanya Belgelerinde Kürt ve Kürdistan” kitabının 138-139’uncu sayfasında İngilizlerin söz konusu belgelerini aktarmıştır.

Irak ile Türkiye arasında Musul Vilayeti tartışmaları başlayınca konu Milletler Cemiyeti’ne taşındı.  Milletler Cemiyeti, 30 Eylül 1924’te bir komite kurdu. Bu komitenin görevi, Lozan Antlaşması'nın 3. maddesinin 2. bendine göre kendilerine verilen iş ile ilgili gereken bütün bilgiyi toplamaktı.

Hazırlanan raporda, “Çok Sayıda coğrafya kitap ve seyahatname incelendi. Eski tarifi kitapların yanı sıra 16’ıcı ve 20 yüz yıla ait Arap ve Avrupa haritaları mercek altına alındığında Arapların ülkedeki sınırları Hit-Tikrit sınırlarını veya Hamrin Dağlarına kadar uzanmaktaydı. Kuzeyi Kürdistan olarak adlandırılıyordu” bilgileri yer alıyor.

Eldeki bütün belgelere rağmen Kürdistanlıların isteği olmadan İngilizlerin de desteğiyle Milletler Cemiyeti Güney Kürdistan’ı Irak’a bıraktı.

I. Dünya Savaşı sonrası oluşan statükoda İngilizler Kürtlere bağımsızlık tanıyacaklarının ve bir Kürt devleti (Dört parçayı kapsamayacaktır) kuracaklarının vaadini vermişti ancak Lozan Antlaşmasıyla bu karardan tamamen dönüldü.

Böylece Sevr Antlaşması doğmadan öldü. Öte yandan İngilizlerin çıkarlarından dolayı Kürt meselesi Musul Vilayeti meselesine evrildi. Daha sonra da Irak-Türkiye meselesine dönüştü.