Kolombiya’da barış umudu tükeniyor: Catatumbo’da şiddet yeniden tırmanıyor

23-05-2025
Etiketler Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro ELN Barış Süreci
A+ A-

Haber Merkezi - Kolombiya'nın tarihi, coğrafyası ve kârlı uyuşturucu ticareti, ülkeyi iç savaş için biçilmiş kaftan haline getiriyor. Hiçbir Latin Amerika ülkesi silahlı iç çatışmalardan bu denli derin bir şekilde etkilenmemiştir.

Petro'nun barış umudu

Ülkenin ilk solcu cumhurbaşkanı Gustavo Petro'nun 2022 seçimlerindeki "tam barış" şiarı ve "barışın Kolombiya'da yaşamın en büyük gücü" olacağı sözü, uzun yıllar şiddete maruz kalan halk arasında heyecan yarattı.

Bu umut kulağa bir ütopya gibi gelse de koşullar gayet uygundu. Petro'nun M-19 gerilla örgütündeki geçmişi, ona silahlı örgütlerin iç dinamikleri hakkında eşsiz bir deneyim kazandırmıştı. Ayrıca, geleneksel liberal ve muhafazakâr partileri de bünyesinde barındıran geniş iktidar koalisyonunun Kongre'de kendi çoğunluğu vardı ve bu da onun girişimlerine güç veriyordu. Bütün bunlara Kolombiya'nın en eski ve en büyük gerilla örgütü olan FARC ile yapılan başarılı barış müzakerelerinden elde edilen tecrübeler de eklenince, barışa giden yol; dönemin Devlet Başkanı Juan Manuel Santos'un 2016 yılında Nobel Barış Ödülü'nü almasıyla sonuçlandı.

İlk başarılar

Her şey iyi başladı.

Petro'nun göreve gelmesinin ardından barış görüşmeleri on ayrı alanda eş zamanlı olarak başladı. Kısa süre sonra hem FARC hem de kendisi gibi 1960'lı yılların başında kurulan ELN gerillaları ve de 2016 barış anlaşmasını kabul etmeyen FARC’tan ayrılan gruplarla ateşkes sağlandı.

Venezuela sınırında, sürekli şiddet olaylarının yaşandığı Catatumbo bölgesinde bile, ELN ve bölgeyi kontrol eden FARC’tan ayrılan Frente 33 adlı grup birbirleriyle ateşkese vardı.

Kolombiya'da en çok koka yaprağının yetiştirildiği ve uyuşturucu ticareti ekonomisinin temelini oluşturduğu bölgelerden biri olan Catatumbo, böylece, şaşırtıcı bir şekilde, barış projesinin ilk başarılarından birinin örneği haline geldi.

Umuttan krize: Catatumbo’da dönüşen manzara

Bugün, aradan sadece üç yıl geçmesine rağmen Catatumbo artık başarısızlığın bir örneği ve zamanında çok büyük umutlar vadeden barış girişimi artık uzak bir ihtimal gibi görünüyor.

ELN, yılın başında ateşkesi bozarak Frente 33’e karşı saldırılar başlattı. Bu sadece çatışmalar biçiminde olmuyordu: ELN gerillaları ellerinde isim listeleriyle dolaşıyor, Frente 33 üyesi veya sempatizanı olduğundan şüphe duydukları evlerin kapılarını çalıyor, onları götürüp katlediyor ve cesetlerini korku yaratmak amacıyla kamusal alanlara atıyor. Ocak ayından bu yana 100’den fazla kişi hayatını kaybetti, 60 binden fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Gerillalar arası güç mücadelesi

ELN, gerillalarını diğer bölgelerden toplayarak çoğunlukla Venezuela üzerinden Catatumbo’ya göndermiş durumda.

ELN’nin saldırılarının bir diğer nedeni de, ELN’den daha fazla olarak bölgede yerleşik olan Frente 33’ün, ateşkesi ve ordu güçlerinin pasifliğini fırsat bilerek kendi örgütlenmesini güçlendirmesiydi. Bu, çoğunlukla sosyal medya üzerinden çocukların katılımı, yeni iş vaatleri, yolların ve köylerin daha etkili bir şekilde kontrol altına alınması, koka üretiminin kontrol edilmesini sağlayan yeni üs kampları ağının kurulması şeklinde yapıldı.

Ancak uzmanlar, tetikleyici faktörün, koka ve koka hamurunun fiyatının aniden yükselmesi ve bunun da Catatumbo’nun gerilla ekonomisi bakımından stratejik önemini artırdığını söylüyor. Ayrıca ELN kongresinde Venezuela’yı “Latin Amerika devriminin öncüsü” olarak tanımlamış ve onu savunmakla yükümlü olduğunu belirtmişti.

Venezuela etkisi ve hükümetin tepkisi

Nicolas Maduro’nun geçen yıl temmuz ayında Venezuela’da yapılan ve dış dünyanın “hile karıştı” diye kınadığı, Gustavo Petro’nun ise tanımadığı cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ELN’ye verilen destek: Kolombiya’dan gelebilecek bir işgal hareketini önlemede stratejik önem taşıyacaktı. Venezuela rejiminin yakın temasta olduğundan şüphelendiği Frente 33’ün yenilmesi, ELN’nin sınır kontrolünü tek başına ele geçirmesi anlamına geliyordu.

Gustavo Petro bu tavıra karşılık, “ELN savaşı seçti ve sonuçlarına katlanacak” yanıtını verdi. Olağanüstü hal yasaları çıkarıldı ve Catatumbo’ya birlikler gönderildi. Ancak hükümet güçleri ELN’ye karşı saldırıya geçmedi. Onun yerine, hükümet güçlerinin gözetimi altındaki bir bölgede birliklerini yoğunlaştırmaya başlayan Frente 33 ile görüşmeler yapıldı. Oradaki müzakerelerin kısa sürede Frente 33’ün kesin olarak silah bırakması umudu doğdu.

Barış girişiminde dağınıklık

Eleştirmenler, Petro’nun “topyekûn barış” projesinin o kadar dağınık, doğaçlama ve parçalı bir biçimde uygulandığını, bunun aslında yasadışı silahlı grupların güçlenmesine katkıda bulunduğunu söylüyorlar. Hükümet güçlerinin ateşkes anlaşmalarına uymak için çekilmesi üzerine, yasadışı silahlı gruplar bu fırsatı değerlendirerek mevzilerini ilerlettiler.

Bunlardan biri olan sağcı milis grubu Golfoklanen, uyuşturucu baronu Pablo Escobar’ın yaptıklarına benzer şekilde, bireysel polis ve askeri personele yönelik bir terör kampanyası başlattı. Plan Pistola adını taşıyan kampanyada polis ve askerlerin sokakta, hatta evlerinde infaz edilmesi eylemleri yapılıyor. Şimdiye kadar 40’a yakın kişi hayatını kaybederken, polis ve askerlere iş dışında sivil kıyafet giymeleri ve bazı durumlarda ikamet yerlerini değiştirmeleri yönünde çağrıda bulunuldu. Bu aynı zamanda Körfez Koalisyonu’nun barış görüşmelerine katılmasıyla gerçekleşiyor.

Kolombiya’nın şiddet mirası

Gustavo Petro hükümetinin son dönemde neredeyse sürekli kriz içinde olması, yaklaşık 40 bakan değişikliği ve geniş hükümet koalisyonunun çökmesi, “topyekûn barış” projesinin en ateşli iyimserleri arasında dahi itibar kaybetmeye başlamasına neden oldu. Başkan Donald Trump’ın feshettiği yardım kuruluşu USAID’in barış çabalarına destek sağlayan pek çok sosyal projeyi artık finanse etmemesi de zorluklara katkıda bulundu.

Belki de barışı sağlamanın önündeki en büyük engel Kolombiya'nın kendi tarihinden gelen şiddet mirasıdır.

La Violencia: Geçmişin gölgesi

Hâlâ artçı sarsıntıları hissedilen belirleyici bir olay, 1948 yılında başkent Bogota’da liberal cumhurbaşkanı adayı Jorge Eliécer Gaitán’ın suikaste uğramasıydı. Suikast, El Bogotazo adlı öfkeli bir ayaklanmaya yol açtı (bu, geleceğin Küba lideri Fidel Castro’nun devrimine benzer bir ilk deneyimdi). Ancak El Bogotazo devrim yerine geleneksel partilerin, liberallerin ve muhafazakârların destekçileri arasında yaygınlaşan bir şiddet geleneğini tetikledi. La Violencia adıyla anılan bu şiddet sarmalı on yıl sürdü ve 200 binden fazla insanın ölümüne yol açtı. Partilerden öte, insanın içine doğduğu bir tür alt kültür olan partiler, ülkeyi büyük ölçüde kendi aralarında bölüştürdüler.

Gerilla hareketlerinin yükselişi

1958’de taraflar savaş yerine iktidarı dönüşümlü olarak ele almaya karar verince, şiddet olayları yatışsa da, anlaşmayı kabul etmeyen bölgeler de oldu. “Özgür köylü cumhuriyetleri” olarak adlandırılan bu komünal alanlar bombalanarak boyun eğdirildikçe, kırsal kesimde bir isyan ordusu oluşmaya başladı.

FARC gerillaları buralardan ’beslenerek’ bir köylü ordusu şeklinde kök saldı ve zamanla Kolombiya Komünist Partisi’nin silahlı kanadını oluşturdu. Kısa bir süre sonra, 1960’ların başında kurulan ELN gerillalarının daha ideolojik bir kökeni vardı; kısmen Küba devriminden, kısmen de Katolik “kurtuluş teolojisinden” beslendiler (yıllar içinde ELN’nin liderlerinden birçoğu Katolik rahipti).

Çin-Sovyet çatışmasının bir yansıması olarak, ELN’den kısa bir süre sonra Maocu gerilla örgütü EPL kuruldu. Daha sonra bunlara, köken olarak kentli orta sınıfa dayanan M-19 ve Kızılderili bir isyancı hareket olan Quintín Lame de eklendi.

Gerilla savaşında rekor

Latin Amerika ülkelerinin hemen hemen hepsinde gerilla savaşı deneyimi vardır, ancak hiçbiri Kolombiya kadar aşırı değildir.

Bunda Kolombiya’nın karmaşık coğrafyasının, iki okyanus kıyısına sahip olması ve And Dağları’nın burada üç sıradağdan oluşmasının da etkisi vardır.

Gerilla savaşı için çok uygun bir coğrafya.

Özellikle güneyde geniş ıssız alanlara sık sık yapılan “işgal ve yerleştirme” hamleleri, gerillalara toplumsal bir yaşam alanı kazandırdı. Kolombiya devletin olmadığı birçok yerde yönetim gerillaların elindeydi. Ve kısmen durum aynı, en azından Catatumbo’da.

Suç ekonomisine geçiş

1990’lı yılların başında Sovyet blokunun dağılması ve uyuşturucu ticaretinin artmasıyla birlikte gerillaların işleyiş biçiminde köklü bir değişiklik yaşandı. Dışarıdan finansal desteğin yetersizliği, finansal kaynak elde etmenin yeni yollarını zorunlu kıldı. Kaçırma olayları neredeyse endüstriyel ölçekte gerçekleşmeye başladı ve zorunlu vergilendirme uygulamaya konuldu. Bu da büyük toprak sahiplerinin finanse ettiği çeşitli türden öz savunma gruplarının ortaya çıkmasına yol açtı.

Silahlı suç örgütlerine dönüşüm

Zamanla uyuşturucu ticaretinin kontrolü (hem koka yapraklarının üretimi, koka ezmesi, kokainin işlenmesi hem de nakliye yolları) silahlı grupların ana gelir kaynağı haline geldi. Bu süreçte başlangıçtaki siyasi motivasyon kaçınılmaz bir şekilde aşındı. Kolombiyalı gerillalar, tıpkı sağcı milisler gibi, silahlı siyasi örgütlerden silahlı suç örgütlerine dönüştüler. Ama aynı zamanda La Violencia dönemindeki geleneksel partilerde görülen aynı kapalı alt kültürlerin özellikleri de var. Kolombiya’da silahlı örgütlerin hâlâ devlet içinde devlet işlevi gördüğü bölgelerde insanlar doğmaya devam ediyor.

Barıştan umutsuzluğa

Gustavo Petro’nun 2022’de göreve geldiğinde dile getirdiği barış umutları, Catatumbo’daki şiddetin ülkenin diğer bölgelerine de yayılacağı yönündeki korkularla yer değiştirdi. Kızılhaç’a göre şu anda farklı aktörlerin dahil olduğu sekiz ayrı silahlı çatışma bulunuyor. Barış görüşmeleri bir tür “karnından konuşma” gösterisine dönüştü ve "tam barış" üç yıl öncesi ile kıyasla daha da büyük bir ütopya.

— Lars Palmgren

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli