Rûdaw Radyo’da her hafta Hevidar Zana ile söyleşi programına katılan ünlü Kürt sanatçı Gülistan Perwer, hayatına dair bilinmeyenleri anlatıyor.
Gülistan Perwer, sanat ve siyaset hayatından özel hayatına kadar birçok konuda yaşadıklarını ayrıntıları ile ele alıyor. Perwer’in anlatımları aynı zamanda Kürtler açısından önemli bir döneme ışık tutuyor.
Perwer ile Zana’nın radyoda gerçekleştirdiği sohbet Rûdaw gazetesinde her hafta yayımlanıyor.
Perwer daha önceki bölümde oğlunun okulu için İngiltere’ye yeşleştiğini, bu arada Roj Tv’de çalıştığını belirtmişti. Perwer daha sonra Erbil’den gelen resmi davet üzerine uzunca bir aradan sonra Kürdistan’a geri dönümüyor. Burada konserlere katılan Perwer geri döndüğünde Roj Tv’deki programlarına son verildiğini öğreniyor.
Daha sonra kalıcı olarak Kürdistan Bölgesi’ne yerleşen Gülistan Perwer, bir süre de Rûdaw Tv’de program sunuculuğu yapıyor.
Perwer bu bölümde de sanat hayatı hakkında aldığı kararları ve gelecekteki projelerini anlatıyor.
Son yıllarda herhangi bir konsere çıkmadın ve yeni bir şarkıda yapmadın. Sanat çalışmalarını sonlandırdığını söyleyebilir miyiz?
Çok farklı bir şey olmazsa artık şarkı söylemeyeceğim. Eski şarkılarımı yeni bir albümde toplamayı düşündüğüm bir projem var. Bazı şarkıları yenileyerek söylemek, onları yeni teknik ve müzikle kaydetmek daha güzel olabilir.
Eskiden zor şartlarda kaydedilmiş olan şarkılarınız var…
Evet, bir odada oturduğunuzu ve bir teyp ile kaydettiğinizi düşünün. Elbette şimdi teknik de kayıt cihazları da çok daha gelişkin. Yeni projemde “Best off Gülistan” adıyla seçme şarkılarımı bir albümde toplamak istiyorum. Hangi şarkılarımın halk tarafından çok sevildiğini, dillerde dolaştığını biliyorum.
Nasıl bir proje bu? Kendin mi seslendirmek istiyorsun ya da başka sanatçılar mı seslendirecek bu şarkıları?
Başka sanatçıların okuyacağı bir album. Vefat etmeden önce Aram Tigran için böyle bir çalışma yapılmıştı. Onun seçili şarkılarını farklı sanatçılar seslendirmişti. Ben de bir şarkısını okumuştum. Bu iş için bir şirketin çıkıp projeyi alması lazım. Onlar hangi sanatçıların katılacağını belirlemeli. Bu çok güzel bir şey. Hayattayken bir sanatçının şarkılarının başka sanatçılar tarafından ona itafen okunması çok güzel bir duygu.
Senin de birçok şarkın diğer sanatçılar tarafından okundu…
Evet, Kuzey’de birçok lokal televizyon kanalı var. Klip yapan kadın sanatçılar var, bizim yolumuzdan geldiklerini görüyorum. Bizim şarkılarımızı da seslendiriyorlar. Eski şarkılarımızın değerlerinden hiç bir şey kaybetmediklerini görüyorum. Aslında benim yeni şarkılarım da var fakat birlikte çalışabileceğim ve bu şarkılarımı istediğim gibi kaydedecek, müziğini yapacak bir müzisyen bulamıyorum. Şeyh Zahid Birifkani vardı, birlikte çalışmıştık. O da vefat etti. Kuzey Kürdistan’dakiler Türkiye’dekiler gibi yapıyor, bu işi tücarete dökmüşler. Buradakiler de çok arabesk. Daha sanatıyla Kürtçe tadı veren ve yenilik kokan birini bulamadım.
Bu söyleşi nedeniyle belki bir şirket çıkıpta bu projeyi üstlenebilir…
Aslında eski şarkıların yeniden seslendirilmesi için bir şirketten söz aldım. Fakat şimdi burada değiller.
Bu arada oğlunuz evlendi. Gelinin Kürt olmasını istiyordun sanırım ama olmadı. Gelin nereli?
Gelinim ve oğlum Serxwebun 10 yıl önce Almanya’da tanıştılar, sonra birbirlerini sevdiler. Gelinin babası Alman annesi ise Macar. Biliyorsun Macar kültürü Kürt kültürüne yakın. Gelin de gelip 3 yıl Kürdistan’da öğretmenlik yaptı. Bizi ve kültürümüzü tanıdı, benimsedi. Sonra evlenmeye karar verdiler. Önceki sene Almanya’da kendi aramızda bir düğün yaptık.
Neden düğünü Kürdistan’da yapmadınız?
Kürdistan’da çok büyük bir savaş vardı. IŞİD’e karşı savaşta şehitlerimiz vardı. Bu halk hergün şehitlerini karşılıyordu. Böyle bir ortamda Kürdistan’da düğün dernek kurmayı doğru bulmadık. Halkımızın acı çektiği bir dönemde böyle bir düğün yapamazdık. Dolayısıyla kendi aramızda küçük ve sessiz bir merasimle gençleri evlendirdik. Fakat keşke bu felaket yaşanmazsa ve biz düğünümüzü Kürdistan’da yapmış olsaydık diyorum.
Gelecek için herhangi bir projeniz var mı?
Hayat ümitsiz ve projesiz olmaz elbette. Fakat bende Kürdistan’da şunu öğrendim. Mesele biz Avrupa’da daha planlı ve programlıydık. Yoğun bir çalışma temposu içersindeydik. Kürdistan’da ise şartlar ve imkanlar neyi karşılayabilirse o şekilde çalışıyoruz. Bizim gibi insanlar halka hizmet ettiği müddetçe canlanır ve parlar. Yüreğimdeki hizmet aşkı ve sevgisi bitmedi. Her zaman halkıma hizmet etmek istiyorum. Sözde değil, özde istiyorum bunu ve hayat karşımıza daha neleri çıkaracak bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz.
Avrupa’ya dönmeyi düşünüyor musunuz?
Hayır, benim için Avrupa hayatı bitti. Şimdi buradayım. Halkımla birlikte, onlarla iç içeyim. Ölümse birlikte ölüm, yaşamsa birlite yaşam, açlık, susuzluk, nbe olursa olsun birlite olacağız. Halkım için bir şeyler yapabildiğimi ve bu yüzden beni bağırlarına bastıklarını süşünüyorum. Hayatımın sonuna kadar onlarla olacağım.
Tüm sanatçılar kendi şarkılarını çok sever. Senin en çok sevdiğin şarkıların hangileri?
Benim de sevdiğim, yürekten söylediğim ve sesame tam uyan şarkılar var. Mesela “Kürdistan ey Kürdistan” şarkısını, Kürdistan isminin yasak olduğu bir dönemde söyledim. Çok sevildi. Yine “Delali” adlı şarkı da vardı.
Evet Merhemhan’ın söylediği “Qumrike” şarkısı da sen söyledikten sonra çok tutuldu…
90’lı yıllarda Stokholm’de düzenlenen bir gecede bu şarkıyı söyledim. Şarkıyı okumadan önce uzun uzadıya Meryemhan’dan bahsettim. Sonra kaset için seslendirdim ve çok sevildi. Bu şarkı ile birlikte Meryemhan’ı tanımayanlar da bilmiş oldu.
Hayatını anlatan bir kitap var mı?
Aslında internette biyografimi anlatan yazılar var. Bu söyleşi de geniş bir biyografi oluyor. Elbette 40 yıllık sanata hayatı söyleşi ile kitaba dönüştürülemez fakat bir kitap yazılacaksa bu önemli bir kaynak olabilir. Belki de bu röportajı dinleyen birileri, kitap yazma görevini kabul edecek yazarlar bulabilirler. Bu da benim bir ricam olur.
Kürdistan çok zor süreçten geçiyor. Kürtler bu süreçte büyük felaketler yaşadı. Sen olanları nasıl görüyorsun?
Son iki yıl içersinde iki defa psikolojik olarak çok zorlandım. Acı çektim, rahatsız oldum. Birincisi Cizre, Şırnak, Sur ve Nusaybin’de yaşanalardan dolayı çok etkilendim. Gece gündüz tv ve internetten haberleri takip ettim. Hasta düştüm, midem yara oldu, ülser oldu. Stress ve büyük üzüntü yaşadım.
Bu bizim için kadermiş gibi 10-15 yılda bir böyle büyük felaketler yaşıyoruz ve biriktirdiğimiz kazanımları yitiriyoruz. Çocuklarımız kurbanlık koyun gibi hayatını kaybediyor. Dünyanın diğer halkları gelecekleri için plan yapabiliyor, yüz yıllık planlar yapıyor. Malesef biz bu durumda önümüzdeki bir yılın garantisini veremiyoruz.
Diğer bir konu da Kerkük meselesiydi. Bu felaketin sebeplerini duyduğumda, “Keşke bunları duyacağıma ölseydim” dediğimi hatırlıyorum. O kadar bedel ödendi, kan döküldü, katiamlardan geçtik, bunun üzerine birikimler oldu, bir gecede büyük bölümünü heder etmek akıl karı değil. Kerkük’te Kürtler büyük bir zarara uğradı. Bazen, “Keşke vatanımız bu kadar zengin bir toprağa sahip olmasaydı fakat halk olarak doğru düzgün bir hayatımız olsaydı” diyorum. Bunun yerine bir devletimiz olsa ve çcuklarımıza iyi bir gelecek vaadedebilseydi.
Çok ümitsiz değilim fakat korktuğum şeyler de var. Kardeş kanının dökülmesinden korkuyorum. Bir ateş çemberi içersindeyiz ve bizi birbirimize kırdırtmak istiyorlar. Atalarımızın meşur bir “ağacın kurdu” söylemi var. En kötüsü birbirimize düşman olmamızdır.
Dünyanın her yerinde ülkelerin kendi içersinde sorunları var. Mesela Avrupa ülekerinde de iç sorunlar var hatta birbirini sevmeyen gruplar var. Fakat kendi ülkelerine karşı herhangi bir tehlike olduğunda birlikte karşı çıkıyorlar. Fakat biz Kürtlerin kendi elleriyle Kerkük’ü teslim ettiğini gördük. Bunlara Kürt diyebilir miyiz? İşte korktuğum şey bu. Elbette biz başkaldırmazsak çocuklarımız köleliği, ezilmeyi Kabul etmeyecekler, onlar başkaldıracak. Ama ihanet çok kötü bir şey.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın