Kürd sosyolojisi ve milletleşme süreci

01-12-2025
İsmet Yüce
Etiketler İsmet Yüce Kürd Kürdistan Mesud Barzani Cizre
A+ A-

Kürd ve Kürdistan kavramsallaştırmaları, sınırlı düzeyde de olsa devletleşme pratikleri ve merkezi idari sistemlerin teessüs etmesiyle birlikte ontolojik zeminde daha belirgin bir yer edinmeye başlamıştır. Ancak, özellikle 1970'li yılların sol siyasi jargonunun ve kolonyalist söylemlerin etkisiyle, bu tanımlamalarda ciddi terminolojik ve kavramsal sorunlar yaşanmıştır.

"Millet" veya eş anlamlısı olan "ulus" kavramı yerine "halk" ve hatta milli inkarı derinleştiren "halklar" kavramının ikame edilmesi, asimilasyon süreçlerine ve milli varlığın yok sayılmasına zemin hazırlamıştır. Oysa milletleşme süreci, bu yaklaşımın aksine, özgün kabullere dayanan sosyal ve tarihsel gerçeklikler üzerinden inşa edilebilir.

Tüm bu tarihsel arka plan ışığında; bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde, millet olmanın gerektirdiği kolektif şuur ve hareket tarzı yerine; örgütsel, bölgesel veya inançsal aidiyetlerin üst kimlik haline getirildiği gözlemlenmektedir.

Bu durum, toplumu tam anlamıyla bir "örgüt toplumu"na dönüştürerek bölünmüş bir millet yapısı ortaya çıkarmıştır. Bilindiği üzere "örgüt toplumu", genel milli menfaatleri öncelemeyen, dar ideolojik grup çıkarları ekseninde şekillenen bir davranış biçimidir.

Bu yapılanma, millet olma bilincini ve geleceğe bütüncül bir perspektifle bakma kapasitesini zayıflatmaktadır. Bunun karşıtı olan anlayış, yani güçlü bir millet şahsiyeti ve geleceğe daha derli toplu bir projeksiyon tutabilme yetisi ise ancak "sosyolojik toplum" olmaktan geçer.

Son yıllarda Kürd milletinin, "örgüt toplumu" yapısından sıyrılarak daha çok "sosyolojik toplum" özellikleri sergilemeye başladığı görülmektedir.

Dünyada yükselen kimlik temelli düşünce ve yaşam biçimlerinin bu dönüşümde etkisi yadsınamazsa da, asıl belirleyici faktör; tam bağımsız devletleşme gerçekleşmemiş olsa dahi, Başur (Güney) ve Rojava'daki (Batı) kazanımların kimlik bilincini güçlendirmesidir. Bayrak, milli marş ve milli karakterler gibi sembollerin ön plana çıkarılması, toplumsal ruh haleti üzerinde millet olma gücünü ve birliğini pekiştirmiştir.

Bu sosyolojik dönüşümün somut yansımaları, İstanbul yerel seçimleri ve son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürd seçmenin davranış kalıplarında gözlemlenmiştir. Kürd seçmenin, örgütün dayattığı seçeneklerin dışına çıkarak kendi inisiyatifiyle kararlar alması, hükümete veya muhalefete blok destek vermeme iradesini göstermesi önemli bir kırılma noktasıdır.

Deneyimli siyasetçi ve akademisyen Nesrin Nas, bu durumu isabetli bir analizle değerlendirmiştir. Nas, bir konuşmasında Kürd seçmendeki bu eğilimi, "örgüt toplumundan sosyolojik topluma geçiş" ve bir bilinçlenme süreci olarak tanımlamıştır.

Kürd sosyolojisini ve kolektif aklını deforme etmeye yönelik kurgulanan mevcut sistem veya "örgüt bireyi" yaratma çabası, özünde anti-Kürdi bir nitelik taşımaktadır. Kanaatimizce bu süreç iki temel saikle işletilmektedir:

Birincisi Rojava'daki kazanımları boşa düşürmek, ikincisi ise AKP'ye yeniden Kürd oyu kanalize etmektir. Ancak Kürdlerin bir "sosyolojik millet" olma yolunda katettikleri mesafe ve "örgüt milleti" olma aşamasını geride bırakmış olmaları nedeniyle, bu mühendislik çabasının başarıya ulaşması güç görünmektedir.

Nitekim T24'te 21 Kasım tarihli, Tuğçe Tatari imzalı "Abdullah Öcalan Meşruiyetini Kimden Aldı?" başlıklı makalede görüldüğü üzere; sürecin temsilcileri ve temsiliyet mekanizmalarına dair yapılan güzellemeler, hatta bu figürlerin tarihi sol karakterlerle kıyaslanması, sürecin merkezi bir akıl tarafından yönlendirildiğini işaret etmektedir.

Aksi takdirde, bugüne kadar Kürd karşıtlığı üzerinden kendisini var eden Kemalist ve beyaz yakalı Türk aydınlarının, birdenbire bu denli bir hareketlilik içerisine girmesi başka türlü izah edilemez. Burada hedeflenen, milli Kürd aklıdır; amaçlanan ise bu sosyolojik yapının deforme edilerek yok edilmesidir. Zira Kürd ailesi, kadını, tarihi, kültürü ve yaşam biçimi milli bir bütündür ve saldırı altındaki de bu bütünlüktür.

Ünlü gazeteci Coşkun Aral da -ki kendisi de Kürd'dür- diaspora toplumunun iç barıştaki rolüne dair önemli tespitlerde bulunmuştur. Aral; İrlanda (IRA), İspanya (ETA), Kolombiya (FARC), Sri Lanka (Tamil Kaplanları) ve Ermeni diasporası örnekleri üzerinden, hedeflenen barışın kapsamlı olması ve milletlerin ruhuna hitap etmesi gerektiğini vurgulamış, aksi halde istenilen sonucun alınamayacağını uzun yıllara dayanan gazetecilik ve tanıklık tecrübesiyle karşılaştırmalı olarak ortaya koymuştur.

Bu yaklaşım, "sosyolojik toplum olma" ve meseleyi "milli kapsamda sahiplenme" tartışmalarına değerli bir katkı sunmaktadır. Benzer şekilde Ragıp Duran ve Ayşe Hür gibi aydınlar da bu sürecin sıkıntılarına, Kürd aklını bozma girişimlerine ve ortaya atılan teorilerin yapaylığına dair kıymetli eleştiriler getirmektedirler.

Kürd milleti, tüm bu dışsal müdahalelere karşı kendisine ait bir sistem inşa ederek yanıt vermek durumundadır. Bu sistemde, kendi ortaklığı, birliği, tarihi ve kültürü üzerinden sosyal varlığını pratik bir varlığa dönüştürme uğraşı esastır. Milliyetçi Kürd entelijansiyasının her türlü imkansızlığa ve zorluğa rağmen gerçekleştirmek istediği de budur.

Son dönemde, hangi amaçla üretildiği belirsiz teoriler ve bu teorilerin şekillendirdiği süreçler, Kürd aklını ve sosyolojisini tahrip etmektedir. Eleştirimiz, yapılmak istenen barışa değil; Kürd aklını ve sosyolojisini bozan teori ve sistemleredir.

Engellenmesi gereken, deforme edilmek istenen Kürd aklıdır. Geliştirilmek istenen alternatif milli ve sosyolojik birey/toplum olmanın yolu, bu dejenerasyonun engellenmesinden ve milli bir duruş sergilemekten geçmektedir.

Bu bağlamda, Başkan Mesud Barzani'nin Cizre ziyareti, Melayê Cizîrî Sempozyumu'na katılımı ve tarihi Kürd şahsiyetlerin türbelerini ziyareti, milli birliğin güçlü bir sembolü olmuştur. Sosyal toplum olma hüviyeti, bu ziyarette kendisini açıkça sergilemiştir.

Cizre'de halkın büyük ve sevgi dolu katılımı, yapılan yorumlar ve sosyal medya paylaşımlarındaki heyecan, makalemizde irdelediğimiz "sosyal sahiplenme" ve milli fikriyatın somut bir göstergesi niteliğindedir.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli