Erbil (Rûdaw) - Rûdaw Araştırmalar Merkezi’nin, Erbil’de düzenlediği çalıştayda katıldığı bir panelde konuşan Kürt Siyasetçi Mela Bextiyar, Türkiye’deki çözüm sürecine ilişkin olarak, Demokrasinin sadece müzakere ve silah bırakmayla sağlanamayacağını, sistematik ve anayasal güvenceye alınmış bir süreç gerektirdiğini söyledi.
Rûdaw Araştırmalar Merkezi bugün, “Türkiye'nin Zorlu Barışı: PKK'nin Silahsızlandırılması ve İstikrarsız Bir Jeopolitik Durumda Politikanın Dönüm Noktaları” başlıklı bir çalıştay düzenliyor.
Panelde, siyasetçi Mela Bextiyar, Rawest Araştırma Merkezi Genel Müdürü Roj Girasun ve Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Başkanı Bayram Bozyel, çözüm süreci ve PKK'nin silah bırakması konularında değerlendirmelerde bulundu.
"Türkiye'nin Kürt sorununu anlayışı yanlış"
Kürt siyasetçi Mela Bextiyar, Türkiye'de barışın gelişini "zor" bir süreç olarak nitelendirdi ve bunu Türkiye'nin "tarihi boyunca Kürt sorunu ve demokrasiye karşı yanlış bir anlayışa sahip olmasına" bağladı.
Mela Bextiyar, iktidarda otoriter bir zihniyetin hakim olması durumunda, beraberinde otoriter bir kamuoyu yarattığını ve demokratik bir alternatif oluşturmanın zor olacağını ifade etti.
Bu yıl 11 Temmuz'da 30 PKK gerillasının Süleymaniye'nin Casena bölgesinde silah bırakmasına değinen Mela Bextiyar, "Neden silah bıraktıkları sorulmuyor? Bence Ortadoğu'da hiçbir millet Kürtler kadar barış ve özgürlük hedefinde değil," dedi.
Mela Bextiyar, "Eğer Türkiye ve bölgedeki tüm devletler Kürtlerin neden silaha sarıldığını araştırırsa, herhangi bir millete özgürlük ve kendi kaderini tayin hakkı verilirse, silaha sığınmayacağını anlarlar" ifadelerini kullandı.
KYB’de uzun yıllar hem Peşmerge olarak yer alan hem de son yıllarda partisi içerisinde önemli görevler üstlenen Mela Bextiyar, Soğuk Savaş döneminde "Kürdistan'ın dört parçasında da Kürtlerin en büyük felaketi yaşadığını" vurgulayarak, "Soğuk Savaş'ta Ortadoğu'da demokrasi en büyük zararı gördü. Batı ve ABD'nin stratejisi, bölgenin mevcut yapısını değiştirmeyi gerektiriyor. Bu huzursuzluk devam ettikçe bölge istikrar görmeyecek ve dünya ekonomisi tehlike altında kalacak" şeklinde konuştu.
"Kürdistan Bölgesi'nin çıkarı barışta"
Mela Bextiyar, Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta PKK'den kongre toplamasını ve silah bırakmasını istediği yeni çözüm sürecindeki Kürdistan Bölgesi'nin rolüne değinerek şöyle devam etti:
"Bizim çıkarımız çevremizdeki barışta, çünkü Kuzey, Rojava ve Doğu Kürdistan'daki kurtuluş mücadeleleri nedeniyle her zaman İran, Türkiye ve Suriye baskısı altında kaldık. Kürdistan Bölgesi bölgesel ilişkilerde pragmatik bir politika izliyor. Türkiye ve İran'la en iyi ticari ilişkilere sahip."
1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna da atıfta bulunan Mela Bextiyar, "Keşke kuruluş sırasındaki demokratik hedeflerinin yüzde 25'ini uygulasaydı. Tam tersine, Sevr Antlaşması'nı ortadan kaldırma ve Lozan Antlaşması'nı uygulama planının bir parçası oldu. 100 yıldır Türkiye, Kürt savaşları nedeniyle büyük kayıplar veriyor" ifadelerini kullandı.
Mela Bextiyar'a göre, Kürt sorununun çözümü için bir istek olsa da "henüz demokratik bir iradenin var olmadığını ifade ederek, ''Demokrasi, tarihsel, ekonomik, siyasal, toplumsal ve ideolojik bir süreçtir. Demokrasi sistematik ve anayasaya dahil edilmezse, yalnızca müzakere ve silah yoluyla elde edilemez'' dedi.
"Kürt sorununun bir an önce çözülmesi Türkiye'nin çıkarına” olduğunu dile getiren Mela Bextiyar, "Biz, Kürdistan Bölgesi olarak ve tüm Kürt partileri olarak, tüm farklılıklara rağmen, sorunun gerçek bir demokrasiyle sonuçlanması bizim çıkarımıza olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.
"Kürt Kamuoyu çözüm sürecine hazır"
Panelde konuşan Rawest Araştırma Merkezi Genel Müdürü Roj Girasun, Kürt ve Türk kamuoyunun yeni sürece dair bakışını değerlendirdi.
Girasun, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve kısıtlamaların kaldırılması gibi bazı adımların atılması halinde sürece desteğin artacağını ifade etti.
Barış süreci başladığında Kürt kamuoyunun temkinli olduğunu söyleyen Girasun “Barış süreci başladığında yaptığımız saha araştırmalarında, Kürt kamuoyunun da Türkiye kamuoyu gibi biraz temkinli olduğunu gözlemledik. Çünkü neredeyse 10 yıldır Türkiye’de Cumhur İttifakı iktidarda ve bu 10 yıl boyunca güvenlikçi politikalar Kürt meselesi üzerinde baskın şekilde uygulandı” dedi.
“2013 umut, 2024 kaygı”
Girasun, 2013’teki barış süreci ile 2025’teki yeni barış sürecinin karşılaştırılmasında toplumdaki farklı bakış açısı ve duygunun hakim olduğuna dikkat çekerek, “2013 yılında, Diyarbakır sokaklarında gezerken, süreçle ilgili toplumda temel duygu umut ve beklentiydi. Ama 2024’te, Bahçeli’nin açıklamalarından sonra Diyarbakır ve diğer Kürt şehirlerinde dolaşırken toplumda temel duygunun kaygı olduğunu görmekteyiz. Bu da büyük bir travmanın oluştuğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
“Kürtler sürecin devamını istiyor”
Rawest Araştırma Merkezi Genel Müdürü, tüm kuşkulara rağmen Kürtlerin sürecin devamını desteklediğini vurgulayarak, “Kürt toplumu 40 yıllık çatışmadan dolayı yorgun ve bu sürecin başarılı bir şekilde sonuçlanmasını istiyor. Bu nedenle Kürtlerin büyük çoğunluğu süreci destekliyor” dedi.
“Destek artabilir”
Sürece güven ve desteğin artması için bazı somut adımların atılması gerektiğini belirten Girasun, “Eğer bazı adımlar atılırsa – mesela kısıtlamaların kaldırılması, Selahattin Demirtaş gibi siyasi tutukluların serbest bırakılması – inanıyorum ki yakın zamanda destek daha da artar. Silahların bırakılmasının ardından bu destek Türkler arasında da artacaktır” şeklinde konuştu.
“Bu süreç, öncekilerden daha meşru”
Roj Girasun konuşmasının sonunda mevcut sürecin önceki süreçlerden farklı olduğuna işaret etti:
“Bu sürecin meşruiyeti öncekilerden daha yüksek. Çünkü Bahçeli’nin açıklamalarıyla birlikte bu artık bir devlet meselesi haline geldi. Ayrıca, daha önce sürece karşı çıkan marjinal milliyetçi partilerin etkisi de azalmış durumda. Bu da gösteriyor ki bu sürecin meşruiyeti önceki süreçlerden daha güçlü.”
"PKK'nin silah bırakması dört parça üzerinde etki yaratır"
Panelin son konuşmacısı PSK Başkanı Bayram Bozyel, Ortadoğu'daki değişikliklerin çözüm sürecini zorunlu kıldığını belirtti.
PKK'nin silah bırakmasını olumlu bir adım olarak gördüğünü ve tüm Kürtlerin, özellikle de savaşın en ağır yükünü çeken Güney Kürdistan'ın bu karardan memnun olduğunu söyledi.
Bozyel, "PKK savaş yürütürken dört Kürdistan parçası üzerinde etkisi vardı. Şimdi silah bırakırsa olumlu etkisi olacak," diyerek bu adımın bölgesel bir etki yaratacağını savundu.
Türkiye'nin gelecek adımları atması ve sürecin ilerlemesi için zemin hazırlaması gerektiğini belirten Bozyel, parlamentoda kurulan "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi" komisyonunu olumlu bir adım olarak değerlendirdi.
Ancak, komisyonun çalışma şekli hakkında bir not düşerek, süreçte belirsizlik olduğunu ve halkın bu durumdan bıkkınlık yaşadığını öne sürdü.
Bozyel, "Süreç yeni bir anayasa hazırlığı çerçevesinde yürütülmeli ve Kürt sorunu ile PKK sorunu arasında ayrım yapılmalı, çünkü sorun sadece PKK değil," dedi.
Ayrıca, komisyonun sadece parlamenterlerle sınırlı kalmaması, parlamentoda olmayan Kürt partilerinin, aydınların ve siyasi şahsiyetlerin de görüşlerinin alınması gerektiğini söyledi.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın