GENAR Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş, Türkiye’deki barış sürecinin sağlıklı ve istikrarlı ilerlediğini ifade ederek, Abdullah Öcalan’ın çağrısından bu yana gelişmelerin doğru bir hatta devam ettiğini, yapılan araştırmaların da Kürt seçmeninin de bu süreci desteklediğini gösterdiğini vurguladı.
PKK’nin silah bırakma hazırlığında olduğunu dile getiren Aktaş, bu süreçte örgüte yönelik sol çevrelerden gelen eleştirilerin etkisiz kaldığını, PKK’nın kendi kararlarına ve mücadele deneyimine güvendiğini söyledi. Örgütün bu geçiş sürecini bir zayıflık değil, siyasal mücadeleye yönelmenin doğal bir aşaması olarak gördüğünü ifade etti.
Sürecin en önemli kazanımlarından birinin, Türkiye’de Kürt-Türk ayrışmasının derin bir düşmanlığa dönüşmemiş olması olduğunu belirten Aktaş, farklı siyasi görüşten bireylerin bir araya geldiğinde bir husumet yaşamadığını, bunun da toplumsal barış açısından kıymetli olduğunu dile getirdi. Kürt halkı üzerindeki terör töhmetinin kalkmasının, hem meclisteki hem de toplumsal alandaki tartışmaları daha özgür bir zemine taşıyacağını ifade etti.
Silah bırakma süreciyle ilgili olarak Abdullah Öcalan’ın çağrısına PYD dışında tüm grupların olumlu yaklaştığını belirten Aktaş, Suriye’deki gelişmelere ilişkin Türkiye’nin temkinli ama kararlı bir tutum sergilediğini, olası dış müdahalelere karşı dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin bölgede kaos istemediğini, hem PKK hem de Öcalan tarafından İsrail’in bölgesel tehdit olarak tanımlanmasının da bu anlamda önemli olduğunu dile getirdi.
Yabancı gözlemci ya da garantör konusuna da değinen Aktaş, Türkiye’nin sürece dış güçlerin müdahalesine kapalı olduğunu, daha önce yaşanan tecrübelerin bunda etkili olduğunu belirtti.
Barzani ailesinin sürece katkısının mümkün olduğunu ancak bunun garantörlük değil, kolaylaştırıcılık olarak görülmesi gerektiğini ifade etti. Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacına da dikkat çeken Aktaş, Cumhur İttifakı ve DEM Parti’nin bu konuda yakınlaştığını, çağın ihtiyaçlarına uygun, kapsayıcı bir anayasanın gerekliliğine inandığını vurguladı.
GENAR Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.
Rûdaw: Süreç silahların bırakılması aşamasına geldi, eldeki bilgilere göre önümüzdeki birkaç gün içerisinde silah bırakma görüntüler yayımlanacak. Bu süreç için nasıl bir mekanizmanın oluşturulduğunu düşünüyorsunuz? Sizin bu konuda bilginiz var mı?
İhsan Aktaş: Biliyoruz yani konu böyle Türkiye’de çok açıkta yani kamuoyunun önünde ya da hükümetin işte açıklamalarla yürüyen bir süreç değil. Daha çok Abdullah Öcalan, kandil ya da istihbarat eli ile yürütülen bir süreç. Ama en azından biz şunu okuyabiliyoruz yani dışardan bir hani siyasi analist olarak konuya bakarken şu çerçeveyi görebiliyoruz; Bir abla Öcalan‘ın açıklamasından bugüne kadar aslında süreç doğru bir yolda devam ediyor. Özellikle biz Yaptığımız araştırmalarda yani Kürt seçmenin Kürtlerin %99’u bu süreci olduğunu bakıyor ve bu şekilde neticelenmesini istiyor. Diğer taraftan ben de bazı kaynaklardan okumuştum PKK’nın böyle sembolik de olsa silah bırakmaya başlayacağını dair. Burada çok önemli bir ayrıntıyı atlamamak lazım geldiğini düşünüyorum bilindiği gibi yani PKK’ya bağlı ya da PKK’nın yanında yer alan bazı sol radikal sol örgütler var ve bunların PKK’ya eleştirileri olmuştu silah bırakma işte şu bu o da diyor ki biz yani ömrümüzü yani PKK’dan gelen Duran Kalkan‘dan gelen açıklama “kimse bize nasıl siyaset yapacağımızı öğretmesi hani biz silahlı mücadele vereceğiz ya bu silahlı mücadele konusunda biz zaten 40 yıllık mücadele ettik bizim hep dağda kalmamız mı istiyorsunuz” diye Türk soluna bir eleştiri yaptı. Aslında burada da PKK’nın Abdullah Öcalan çağrısından sonra bu siyasal sürece dönüş ve terör faaliyetlerini bırakma konusunda Türk soluna karşı ya da uluslararası güçlere karşı bir kompleksin olmadığını gösteriyor.
Yani yaptığı işe inanıyorlar doğruluğuna inanıyorlar dolayısıyla soldan gelen eleştiri ile de ya kimse bize akıl vermeye kalkmasın biz siyasi mücadeleydi silahlı mücadeleyi de tüm marjinal gruplardan daha iyi biliyoruz. Dolaysıyla biz adım adım bunları göreceğiz. Şu soru soruluyor ya tam PKK silahı bıraktığı Abdullah Öcalan’ın çağrısına uydu sonra ne olacak? Yani dikkat edersen zaten Türkiye’de bunu da şu şöyle tekrar bir analiz edelim meselenin Türkiye’de bir Kürt-Türk düşmanlığına dönüşmediğini kültürel bir ayrışmanın olmadığını ortaya koymuş oluyoruz. Bugün bir HDP’li de bir AK Partili ya da Milliyetçi Hareket Partisi bir araya geldiği zaman derin bir ayrışma ve bir husumetin oluşmadığını görmüş oluyoruz ki bu aslında belki de bu sürecin en kıymetli tarafıdır. Türk milletinin bütün Arap baktığımız zaman kendi içinde bir kavgası yoktur kültürel bir düşmanlığı yoktur bir ötekileştirme yoktur aynı tarihin aynı milletin çocuklarıyız bunu biz güneydoğu Anadolu’ya gittiğimiz zaman HDP’li siyasileri işte karşılamak için gelen gençler bizi gördüklerinde heyecanla bizim yanımıza da geliyorlar.
Hem medyada hem demeçlerde bu sürecin doğru gittiğine inanıyoruz. Kürt halkı üzerine terör bir töhmetti bu töhmet kalktıktan sonra hem Kürt halkı hem de mecliste HDP özgür bir şekilde mücadelesini verecek ve memleketin bütününde demokrasinin gelişmesi bütününde iyileştirmelerin olması aslı bütün vatandaşları kapsayacak bir süreçtir ben bundan sonra daha kompleksiz bir şekilde mecliste tartışmaların devam edeceğini düşünüyorum.
Rûdaw: Bilindiği üzere önümüzdeki yakın bir zamanda Türkiye Cumhurbaşkanı ile İmalı heyeti bir araya gelecek. Bu görüşme sonrası yol haritasının biraz daha netleşeceğini söyleyebilir miyiz? Bu süreçten sonra hangi adımların atılacağı kesinleşebilir mi?
İhsan Aktaş: Bu hatırlatma çok iyi oldu dikkat ederseniz heyetin cumhurbaşkanımızla bir görüşmesi olmuştu o görüşme olduğu zaman ben şunu söyledim; eğer cumhurbaşkanımızla DEM heyeti bir araya geldi görüştülerse bu mesele bir doğru çizgide devam ediyor yani doğru bir yöntemle devam ediyor. Muhtemelen birinci görüşmede ele alınan konular vardı o günden bugüne süreç aksamadan gitti ki ikinci görüşmenin zemini oluştu bu aynı zamanda görüşmelerin olması karşılıklı bir güven ilişkisine de dayanır. Türkiye’de bazı böyle olumsuz beyanat veren çok insan vardı ben o zaman dedim ki sayın cumhurbaşkanımızda tüm heyeti görüştü meseleler %90 oranında netliğe kavuşmuştur. Bundan sonra kalan konular konuşulur. Gördüğüm kadarıyla şu an süreçte yani Abdullah Öcalan‘ın çağrısından sonra Suriye’deki PYD hariç genelde uyuma alakalı yani Öcalan’ın çağrısına bütün grupların uyacağını dair bir çerçeve var. Bence karşılıklı adımlar olumlu bir şekilde atılmaya devam ediyor ki bize PKK’nın silah bırakması görüntüleri konusu aks edebiliyor bekleyip göreceğiz.
Ama dediğim gibi bu çok böyle aşırı derecede kamuoyunun önünde milletin gözüne sokularak yürütülecek bir süreç değil. Bir de çok ilginç bir şekilde her işin muhalifi olur her işi muhalefet eden olur Ak Parti bu işin yanında milliyetçi hareket Partisi yanında HDP yanında ve bu üç partinin kamu desteği %85 oranında süreci olan desteği CHP’nin tereddüttü var karşı olan partilerin de çok kamuoyunda bir destekleri yoktur yani Zafer Partisi’nin iyi Parti’nin ya da küçük partilerin çok da kamuoyu desteği toplamda yüzde onluk bir karşılıkları yoktur. Dolayısıyla hem irade açısından hem Siyasal süreçleri açısından hem de kamuoyu desteği açısından hani derler ya zamanı gelmiş fikirden daha kıymetli bir şey yoktur bu zamanı gelmiş bu düşünceydi Abdullah Öcalan, Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan bu millete büyük bir gelecek bağışlamış olduğu.
Rûdaw: Sizin de ifade ettiğiniz gibi PYD dışında diğer grupların silah bırakma çağrısına uymasıyla ilgili Türkiye’nin bu süreçle PYD’nin de silah bırakması gibi bir talebi ve umudu var mıydı?
İhsan Aktaş: Aslında dikkat edersen Türkiye’nin bu konuda durumu netti ama niyetinde irade Suriye hükümetin iradesidir aslında PYD ile Suriye hükümeti de kendi aralarında bir bütünleşme anlaşması imzaladılar. Türkiye sabırla bu Suriye’deki iradenin tecelli etmesini bekliyor. Türkiye’nin bu konuda tutumu net yani o ayrı bir bölünmeye Suriye içeresinde üniter devletin dışındaki bir yapılanmaya çok da rıza göstermiyor çünkü kısa zamanda başta İsrail olmak üzere uluslararası güçlerin buraya müdahil müdahale edip orada tekrar Kürt kanının dökülmesi için zemin oluşturabilirler. Biz bölgede kaos istemiyoruz ya Türkiye’de istemiyor Suriye de istemiyor Irak’ta istemiyor. Yani şöyle düşünün bir ülkenin içerisinde herhangi bir grup bir farklı ortaya koyduğu zaman uluslararası güçler gelip hemen o işin kaburgasını giriyorlar. Bence hem Abdullah Öcalan hem PKK tarafından yapılan İsrail açıklamaları da oldukça kıymetli. Aslında bir yönüyle de hem Öcalan’ın hem de diğer grupların İsrail’in bölgede ne büyük bir tehdit olduğunda kamu önüne açıklamaları çok kıymetli zaten hükumette bu konuda böyle düşünüyor.
Rûdaw: Süreçteki garantör ve gözlemcilerin konusuna gelmek istiyorum. Süreç başlarken silah bırakma çağrısının yapıldığı zamana dek DEM Parti, PKK ve Türkiye hükümeti dışında yabancı garantörler yoktu. Silah bırakma sürecinde yabancı gözlemci veya garantör olacak mı üçüncü bir göz olarak?
İhsan Aktaş: Türkiye başından beri aslında çözüm sürecinden çözüm sürecinin akamete uğraması yıkama uğramasının sebebi sürece dış güçlerin müdahalesiydi ve Türkiye bu tehdidi daha önce test ettiği için ya doğrudan Türkiye’de İmralı‘da olan Abdullah Öcalan kandil ve Türkiye’deki HDP‘nin dışında başka bir gözlemci kabul etmiyor fakat doğaldır ki yani Barzaniler aile olarak bu konuya katkısı olabilir ama bunu garantör gibi değil de biraz kolaylaştırıcı unsur gibi görebiliriz. Türkiye’nin bölgesel yönetimleri ilişkileri çok iyi zaten Türkiye hem Irak’ın hem bölgesel yönetimin hem Suriye’nin Irak’ın istikrarını isteyen bir ülke. Dolaysıyla bu gelişmelerden Irak’ta bölgesel yönetimde Suriye’de olağan üst derecede fayda görecek. Öyle zannediyorum ki Barzani ailesinin bu süreci olumlu katkısı devam ediyor.
Rûdaw: Türkiye’de Anayasa değişikliği konusu konuşuluyor, bu değişim nasıl olacak? Bazı maddelerde düzenleme mi yapılacak yoksa Anayasa tamamen mi değiştirilecek?
İhsan Aktaş: Türkiye cumhuriyeti 100. yılında demokratik toplumsal barışın zeminini oluşturacak ve hukuk toplumuna geçişin ilkelerini oluşturacak yeni bir anayasa ihtiyacı var ve öyle zannediyorum ki Cumhur İttifakı bir anayasa değişikliği konusunda hemfikirler. DEM Partisi’ni de bu konuda yatkınlığı var, anayasa konusunda Cumhuriyet Halk Partisi henüz kararını verip tereddütlünü aşmış değil yeni anayasa talebi Türkiye’de şu an daha önde duruyor. Umarız ki kuruluşun 100. yılda Türkiye’de bütün toplumsal kesimler kuşatan ve bir ülke mekanizmasının A’den Z’ye işleyişinin temel başlıklarını oluşturan bir anayasa değişikliği vatandaş olarak bizim de talebimizdir. Böyle parçalı anayasadan biraz bakmışlığımız var umarız ki çağın gereklerine uygun gelecek yüzyıllara sadece yeni bir anayasamız Türkiye’de olur biz de coşkuyla bu sürece katılırız.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın