Kürdistan coğrafyası, stratejik konumu ve zengin yeraltı-yerüstü kaynaklarından dolayı savaşların uğrak alanı olmuştur.
Kürtler’in ülkesinde gerçekleşen katliam, talan ve yıkımlar tarihin sayfalarına yazılmış, saldırılara karşı direniş destanları şarkılara ve deyimlere işlenmiştir.
Kürt halkı için Mayıs ayı ayrı bir önem taşır. Çünkü zulme karşı başkaldırı en çok bu ayda gerçekleşegeldi.
Berzenci, Eliyê Batê, Ağrı, Zilan, Motikan ve daha niceleri…
11 Mayıs 1919 - Eliyê Batê Başkaldırısı
Eliyê Batê, desteğini aldığı aşiretlerle birlikte 11 Mayıs 1919’da Savur - Mardin istikametinde harekete geçer. Bölgede birçok aşiret ve bey ona itaat eder. Batê, Nusaybin şehrini kontrol ettikten sonra, 5. Tümen’in şehri kuşatmasıyla dağa çekilir.
Eliyê Batê’nin savaşçıları ile ordu arasında büyük bir çatışma başlar. Bazı Kürt aşiretlerinin orduyla işbirliği içerisine girmesi direnişin kırılmasına neden olur.
16 Mayıs 1926 - Ağrı Direnişi
16 Mayıs 1926'da birçok Kürt aşiretininin birleşmesiyle Ağrı’da gerçekleşir. Kürt milisleri karşısında başarısız olan Türk Ordusu Doğubeyazıt’a geçmek zorunda kalır.
İhsan Nuri Paşa, 1928 yılında, Ağrı Dağı’nda Hoybun ayaklanmasını başlatarak, Bitlis, Van ve Van Gölü etrafındaki yerlerde hakimiyet sağlar. Ankara hükümeti onları akrabaları yoluyla direnişten vazgeçirmeye çalışsa da başarılı olamamaıştır.
İhsan Nuri Paşa ve Zilan Bey, Hesik aşireti reisi İbrahim Ağanın aşiretiyle birlikte İran sınırını aşarak yeni bir isyan başlatır. İçinde Doğubeyazıt'ın da bulunduğu bölgede, Hoybun cemiyetinin desteğiyle Ağrı Kürdistan Cumhuriyeti ilan edilir.
Devlet, Kürt savaşçılarının yolunu kapatmak için, Küçük Ağrı Dağı karşılığında Van’ın Kotur kasabasını İran’a verir.
7 Eylül 1930'da başlatılan genel taaruz, 25 Eylül'e kadar sürer. İbrahim Ağa ölürken, İhsan Nuri Paşa da İran'a gitti. Adana mahkemesi, isyana katılan 34 kişiyi idam cezasına çarptırılır.
Dönemin gazetelerinin gözünden Ağrı ve Zilan
Ağrı’dan Van’a: Zilan
Ağrı isyanlarının etkisi sürerken, Van’ın Erciş bölgesindeki Zilan Deresi’nde, onbinlerce Kürt, kadın, çocuk ve yaşlı demeden katledilir. Cumhuriyet gazetesi 16 Temmuz 1930 tarhinde bu olayı şöyle duyurur:
"Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur."
Bir görüşe göre 30 binden fazla Kürt katledilir.

23 Mayıs 1919 - Berzenci Kıyamı
Güney Kürdistan’da Birinci Dünya Savaşı yıllarında Şeyh Mahmud Berzenci, bağımsız bir devlet kurma girişiminde bulunur. İngilizler’in denetiminde kurulacak bir Kürdistan’ı kabul etmeyen Şeyh Berzenci, 23 Mayıs 1919 yılında isyan ederek kendi hükümetini kurar, kendisini de Kürdistan Kralı ilan eder.
Berzenci’nin babası Şeyh Said Berzenci, 1908’de İttihat ve Terakki’ye karşı isyan başlatır. Fakat isyan bastırılır ve Şeyh Said, kardeşi Şeyh Ahmed ve 50 adamıyla birlikte idam edilir. Kürt aşiretlerinin tehditleri üzerine Şeyh Mahmud ise serbest bırakılır.
1878 yılında Süleymaniye’ye bağlı Berzence köyünde doğan Şeyh, Kadiri tarikatına mensup. Arapça, Kürtçe, Türkçe ve Farsça dillerini iyi bilen Berzenci, aynı zamanda şairdi.
İngiliz ve Arap saldırılarına karşı 1932’ye kadar savaştı. 9 Ekim 1956 yılında yaşama gözlerini yumdu.
26 Mayıs 1927 - Mutki (Motikan) Direnişi
Laik-Kemalist rejime tepkilerini Şeyh Said Kıyamı’na destek vererek gösteren Motikanlar, daha sonra da isyan etti.
Yıldırma politası güden rejim, Kürt aşiretlerini sürgün etmek için yeni bir harekat kararı aldı. Ordu birlikleri tarafından 26 Mayıs 1927’de kuşatılan bölgede yaşayan halk, teslim olmayıp direniş bayrağını çekti. Halk direnişine Şeyh Abdurrahman, Mehmet Ali Yunus ve Zorıkli Selim gibi isimler önderlik etti.
Üç ay içerisinde bastırılan isyanda yüzlerce Kürt öldürüldü.
MÜFİD YÜKSEL: HEDEF ULUS – DEVLET DEĞİLDİ
Rûdaw’a konuşan Kürt sosyolog - tarihçi Müfid Yüksel, Eliyê Batê hadisesinin bir ulus-devlet kurmaya matuf bir hadise değil, Osmanlı’nın elde kalan bölgelerinde otorite boşluğunu doldurmaya yönelik bir beylik inşası hareketi olduğunu söyledi.
Yüksel, “Kaynaklara bakıldığında Eliyê Batê’nın İstanbul Hükümeti’ne karşı bir tavır içinde olduğu görülmemekte, hatta “Padişah/Halife buraların idaresini bana havale etti” şeklinde konuştuğuna dair kayıtlar bulunmaktadır” dedi
Müfid Yüksel, Tanzimat dönemine ve Osmanlı’nın Batılılaşması ve merkeziyetçileşmesi sürecine değinerek, şunları ekledi:
“Yüzyıllardır Osmanlı Devleti’ne bağlı olarak hayatiyetini sürdürmüş olan Kürt mirliklerinin statülerine son verilerek, bir bir ortadan kaldırılır. Mir aileleri Edirne, Filibe, Rodos, Girit, Midilli gibi uzak beldelere zorunlu ikamete gönderilir.”
Kürt tarihçi, Kürdistan’ın tarihten gelen yerel idarecileri olan mirlerin ortadan kaldırılmasıyla, büyük bir otorite boşluğu oluştuğunu ve bunun neticesinde elinde güç bulunduren aşiret gibi yapılanmaların hakimiyet kurmak için teşebbüste bulunduğunu ifade etti.
Eliyê Batê’nın, İttihatçılar tarafından o nazik dönemde haksız yere idam ediliğini söyleyen Müfid Yüksel, sözlerine şunları ekledi:
“Mütareke döneminde Birinci Cihan Harbi’nden büyük bir yenilgi ile çıkan Osmanlı’nın elde kalan coğrafyada buna benzer hareketlerin varlığından daha tabii bir şey olamaz. Eliyê Batê de tarihteki tüm ortaya çıkan hükümet etme hareketleri gibi Mardin, Savur, Kerboran, Nusaybin gibi mıntıkalarda kendi emirliğini kurma gayreti içinde olmuştur.”
Kürdistan Kralı bir Şeyh
Sosyolog Müfid Yüksel, 1920’ye kadar Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’de Şâfii kadı ve müftüleri teâmül gereği hep Berzenci ailesinden çıktığını söyledi.
Berzenci başkaldırısı hakkında bilgi veren Müfid Yüksel, “Şeyh Mahmud Berzenci mütareke sonrasında Kürdistan’da İngilizler’e karşı isyan bayrağını açmıştır. Kısa zaman içerisinde bazı bölgelerde hakimiyet tesis eden Şeyh Mahmud Berzenci kendisini Kürdistan emiri olarak ilan etmiştir” dedi.
Şeyh Mahmud Berzenci’nin İstanbul ve hatta Ankara hükümetleri ile ilişkilerini sürdürdüğünü söyleyen Yüksel, şunları aktardı:
“Şeyh Mahmud Berzenci önderliğindeki başkaldırı, İngilizler’in hava bombardımanları ile bertaraf edilmiştir. İngilizler tarafından Şeyh, Hindistan’a sürgüne gönderilmiştir.”
İngiltere ve Fransa’dan destek
Müfid Yüksel, “Ağrı ve Zilan Deresi olayları, Şeyh Said Kıyamı’ndan sonra, Bitlisli merhum İhsan Nuri Paşa önderliğinde gerçekleşen Hoybun Hareketi gibi planlı olarak yapılan bir Kürt ayaklanma zinciriydi” diye konuştu.
Sosyolog - tarihçi Müfid Yüksel, 1923’te Lozan Antlaşması ile çizilen sınırlarda yeni kurulan Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanıyıp, garanti eden ülkelerin İngiltere, Fransa gibi ülkeler olduğunu söyleyerek, şöyle dedi:
“Batılı Güçler, gerek Şeyh Said hadisesinde, gerekse Ağrı ve Zilan Deresi hadiselerinde Ankara yönetimine destek vererek, bu hadiselerin kanlı bir şekilde bastırılmasını sağlamışlardır.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın