Haber Merkezi - Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Dışişleri Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü sırada söz alan DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, Türkiye'nin Suriye politikasını eleştirdi. Bakan Hakan Fidan'a doğrudan sorular yönelten Tanhan, Efrin bölgesindeki insan hakları ihlalleri ve idari yapıya ilişkin ciddi iddiaları gündeme getirdi.
Efrin'in fiili yönetimi kimin elinde?
Konuşmasının bir bölümünü Efrin'e ayıran Tanhan, 2018'deki Zeytin Dalı Harekatı sonrası bölgenin durumuna ilişkin ulusal ve uluslararası raporlara yansıyan endişeleri dile getirdi. Tanhan, "Tarih boyunca Kürtlerin yoğun yaşadığı, milyonlarca zeytin ağacına sahip olan bir bölgenin tarımsal kalbi niteliğindeki Efrin" için demografik yapının değiştirilmesi, zorla yerinden etmeler, kaçırma ve fidye olayları, mülkiyet hakkı ihlalleri ile zeytinliklerin tahrip edilmesi gibi ağır iddiaların bulunduğunu hatırlattı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) son raporuna dikkati çeken Tanhan, "Raporda 100 yaşının üzerindeki zeytin ve orman ağaçlarının kesildiği, Efrin'de yerli halkın yaşam koşullarının giderek kötüleştiği ve SMO'nun (Suriye Milli Ordusu) yerel halka yönelik hak ihlallerini sürdürdüğü belirtilmiştir" dedi.
Tanhan ayrıca, SMO'ya bağlı bir ekonomi ofisinin, halkın kendi tarım arazilerini resmi izin almadan ekemeyeceğine dair bir karar yayımladığını da sözlerine ekledi.
Bu iddialar üzerine Bakan Fidan'a seslenen Tanhan, "Sayın Bakan, soruyorum size: Efrin'in fiili ve idari yönetimi bugün hangi yapının elindedir? Türkiye'nin bu yönetim üzerindeki rolü nedir? Efrin'deki zeytinliklerin ve tarımsal üretimin denetimi kimdedir? Türkiye bu süreçlerde hangi yetki ve sorumluluğa sahiptir? SOHR'un raporlarında belirtilen iddialara ilişkin Bakanlığınız bir inceleme yürütmekte midir?" sorularını yöneltti.
Sınırlar coğrafyayı ve ortak kültürü hedef aldı
Tanhan, konuşmasının başında Türkiye-Suriye sınırının tarihsel arka planına değinerek konunun sadece bir dış politika meselesi olmadığını vurguladı. Sınırın 1921 Ankara Anlaşması ile belirlendiğini ve "halkların iradesini, toplumsal yapıyı, kültürü, dili ve ortak yaşamı dikkate almayan, masa başında çizilmiş suni bir harita" olduğunu ifade etti. Tanhan, "Bu sınırlar yalnızca coğrafyayı değil, bir halkın doğal yaşam döngüsünü, ortak kültürünü ve toplumsal bağlarını hedef almıştır. Tren hattı esas alınarak çizilen bu sınır, Akçakale'nin, Ceylanpınar'ın, Nusaybin'in ortasından geçmiştir. Bir sokak Türkiyeli, bir sokak Suriyeli sayıldı. Aynı evde büyüyen kardeşlerden birisi Türkiye, diğeri Suriye nüfusuna kaydedildi" diyerek trajedinin boyutlarını gözler önüne serdi.
Türkiye'nin Suriye politikasına eleştiri
Suriye'de Esad rejiminin sona ermesiyle başlayan yeni döneme de değinen Tanhan, Türkiye'nin yıllardır sürdürdüğü "dar güvenlikçi" yaklaşımın sınırlarına gelindiğini savundu. HTŞ'nin Şam'da etkin konuma gelmesinin bu durumun bir sonucu olduğunu belirten vekil, kalıcı bir barış için çözümün kapsayıcı ve demokratik bir siyasal çerçeveden geçtiğini vurguladı.
Tanhan, "Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin öncülüğünde Arapların, Süryanilerin, Ermenilerin ve diğer halkların katılımıyla oluşturulan demokratik ve katılımcı yönetim modeli, uluslararası toplum tarafından Suriye'nin geleceğinde vazgeçilmez bir aktör olarak görülmektedir" dedi. Türkiye'nin bu yapıyı görmezden gelen politikalarının sahada fiili durumu değiştirmediğini, aksine Türkiye'yi çözüm süreçlerinin dışında bırakma riskini artırdığını belirtti. Tanhan, sözlerini Türkiye'nin bölgesel bir aktör olarak barışa katkı sunabilmesi için "Kuzeydoğu Suriye'yle kurumsal ilişkilerin geliştirilmesi gerekir Sayın Bakan" çağrısıyla tamamladı.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın