Nikitin’e göre Kürtler

08-04-2018
İsmet Yüce
Etiketler Nikitin Kürtler
A+ A-

 

Eski Rus diplomatı Bazil Nikitin, İran Konsolosu olduğu dönemde Kürdler üzerine araştırmalarını kalame yazmıştır.

 

İkinci Dünya Savaşı yıllarında yayınlanan eser, ‘Kürd probleminin çeşitli yönlerini kapsayan ilk toplu eser’ olarak kabul görüyor.

 

Tarih, coğrafya, sanat, edebiyat ve inançlar gibi oldukça çesitli alanları içeren kitap söz konusu tanımlamayı oldukça hak ediyor.

 

Genel olarak Kürd tarihi yazını bölgesel ve dönemsel alanları kapsamasına karşılık bu eser o yıllarda bu bütünlüğü taşımaktadır. Özellikle 1970’li yıllardan sonra başta Güney Kürdistan olmak üzere çeşitli alanlarda “Kürd Tarih” çalışmaları daha çok yaygınlaşmaya başlamış ve daha çok milli bir tarih düşüncesi temelinde gelişmeye başlamıştır.

 

“Kürd Tarih” yazımında ferdi yaklaşımlar veya farklı kaygılar herzaman milliyetçi yaklaşımları geride bırakmış, bu bakımdan eksik bir tarih oluşturulmuştur. Tarihi yazın kadar bu alanda yararlanılabilecek kaynaklar ve kaynaklara ulaşma referansı en az araştırmaların kendisi kadar önemlidir.

 

Yeni Kürd Tarih yazımında bu referansların daha çok “milliyetçi” bir Kürd bilinci oluşturması doğrultusunda kullanılmasının daha etkili olacağı düşüncesi hakimdir. Yine bu eserin o yıllara göre oldukça geniş bir biblografyaya sahip olması ayrı bir özgün yanıdır.

 

Rojhilat’ın Kürdlüğün oluşmasındaki tarihi yerine bu kitabın ana kaynağının Urmiye olmasını da eklemek gerekir. Sonraki yıllarda Kürd Milleti için, “vatansız ve yalnız” vb. tanımlamalarının etkili bir referansı yine; “tarihin unuttuğu” halk kavramı kullanılmış. Genel kanı olarak Kürd yazınında, bütün medeniyetleri etkilediği, bölgenin nerdeyse ilk topluluğu olduğu yönünde ayrı belirlemeler var.

 

Nikitin; “Kürdler, yüzyıllar boyunca, Ön Asya’nın bunca hareketli sahnesi üzerinden sıra sıra geçen bütün kavimlerin tarihine etkin olarak katılmışlardır” gözlemiyle, döneminde de katkıda bulunmuştur.

 

“Kürd her şeyden önce, öz yurdu olan dağlara aşıktır. Bütün gözlemciler, Kürd’te canlı bir zeka ve çabuk bir kavrayış bulunduğunda hemfikir olmuştu. Ocak içinde kadına da başka Müslümanlar’da görülmeyen bir yer verilir.” Yer yer bu gözlemlerin yapılmasının yanısıra, bölgede Kürd hakları gözardı edilerek barışcı bir geleceğin buralarda kurulamayacağı yorumu, şimdilerde bile geçerliliğini korumaktadır.

 

Nisan 1943 ile 1955 arası kaleme alınan kitap neredeyse bugünün güncel sorunlarını da anlatır gibidir.

 

Kitapta, köken ve ilk tanımlarla çoğrafi bölge ve dil grubu açıklanmakta, Hint-Avrupa dil grubu olduğu temellendirilmektedir. Ayrıca son yıllarda bile üzerinde durulmayan ve fazla derinleştirilmeyen: “Vaktiyle Kürdlerin kökenleriyle ilgili egemen görüş, bunların Kaldelilerle akrabalıklarına dayanıyordu. Nitekim kutsal kitaptaki geleneğe göre bunlar Doğu Kürdistan’da oturuyorlardı. Marko Polo’da aynı kanıdadır. Ayrıca Marko Polo, Musul dağlarındaki Kürdlerin Hristiyan oluşundan da söz etmektedir” Nitekim bu belirlemeleri de dikkate değerdir!

 

Birçok kaynakta olduğu gibi MÖ. 2000’li yıllardan, Guti’lerden bugüne aynı topraklarda kesintisiz devam eden tek kavim Kürdler’dir tezi önemlidir. Antropolojik araştırmaların ayrıntıları ve en önemli Kürd Tarihi referansı olan Şerefname derinlemesine incelenmekte ve aktarılmaktadır.

 

Her ne kadar çeşitli kaynaklar kullanılsada son yıllarda daha çok anlaşıldı ki, yabancı referansların Kürd gözü ile kullanılması, yorum ve değerlendirmelerin bu yönlü yapılması güçlü bir tarih oluşturmada oldukça elzem bir yer tutmaktadır.

 

Yine çesitli kaynaklara dayanılarak mitolojik tarihte Kürdistan çoğrafyasının belirleyiciliğine örnek olarak; Nuh’un Gemisi’nin Cudi veya Ağrı dağında olacağı anlatılmaktadır. Çok geniş ve ayrıntılı bir sınırlar belirlemesi Minorski’den hareketle anlatılmaktadır.

 

Karşılaştırmalı nüfüs: 1930’larda:

 

Kuzey Kurdistan: 4.500.000  ve 1. Dünya Savaşı öncesi: 1.700.000

Laçin: 250.000

Rojhilat: 1.500.000 - 1 milyon civarı

Güney Kürdistan: 500.000

 Rojava: 250.000    

                                                           

Bu arada, 6 Şubat 1946 tarihli Kamuran Ali Bedirxan’ın mektubunda verdiği rakam nüfusun 8-9 milyon olduğu yönündedir.

 

 

Not: Yazının ikinci bölümü gelecek hafta yayımlanacak.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli